Translation of "‫حان" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "‫حان" in a sentence and their turkish translations:

‫حان وقت النوم.‬

Yatma zamanı geldi.

‫حان الوقت ليتحرك.‬

Şansını deneme vakti.

‫حان وقت الاجتماع.‬

Toplanma vakti geldi.

‫حان وقت التفريغ.‬

Tahliye vakti.

وقد حان اليوم

Ve gün geldi artık

حان وقت الإستيقاظ.

Kalkma zamanı.

حان وقت النهوض.

Kalkma zamanı.

حان وقت النوم.

- Yatma vakti.
- Yatma vakti geldi.

حان الوقت للنوم.

- Yatağa gitme zamanı.
- Yatma zamanı.
- Yatma vakti geldi.

حان وقت الذهاب.

Gitme zamanı.

حان وقت ذهابي.

Gitmem için zaman geldi.

حان الوقت لرفع السقف.

Çıtayı yükseltmenin zamanı geldi.

‫حان وقت التنفيذ!‬ ‫حسناً،‬

Şimdi bunu yapma zamanı! Tamam.

‫حان وقت اتخاذ القرار!‬

Karar zamanı!

‫حان وقت إطعام أسرتها.‬

Ailesini doyurma vakti geldi.

حان الوقت لتنمو الناس

Arkadaşlar, büyüme zamanı.

حان الوقت للتنمر المزيف

sıra geldi sahte kabadayıya

حان الوقت لملك الزبالين

sıra geldi çöpçüler kralına

الآن حان وقت الموت

Şimdi ölme zamanı.

لقد حان الوقت لإجراء تغييرات

Toplum çapında değişiklikler yapma zamanı;

‫حان وقت أكل السمك!‬ ‫نعم!‬

Balık zamanı! Evet.

حان الوقت لفعل شيء كبير.

Büyük bir şey,

‫حان وقت البحث عن الطعام.‬

Yemek bulma vakti geldi.

‫حان وقت الذهاب إلى المدينة.‬

...şehre akma vakti geldi.

‫حان وقت الاختباء لمخلوقات الليل.‬

Gececi yaratıkların güvenli yuvalarına dönme vakti.

‫حان الوقت للاستمتاع بدفء الشمس...‬

Gece tekrar gelmeden önce...

حان الأوان أن آخذ عطلة.

Bir tatil yapmamın zamanı geldi.

حان الأوان كي تقص شعرك.

Artık saçlarını kesmenin zamanı geldi de geçiyor.

‫حان الوقت لنيل قسط من الراحة.‬

Biraz dinlenme zamanı.

الآن، حان الوقت لسبر أغوار كوكبنا،

Artık dünyamızı ölçmenin zamanı,

لقد حان الوقت لتسلق "إل كابيتان".

El Cap'e solo tırmanış zamanıydı.

حان الوقت لفعل شيء حيال هذا.

Bunun için bir şey yapmanın zamanı geldi.

حان الوقت لأن تشتري سيارة جديدة.

Yeni bir araba alma zamanın.

ألا تعتقدين بأنه حان الوقت للاستغناء عنه؟"

sence de bundan vazgeçmenin zamanı gelmedi mi?"

‫ولكن حان الوقت الآن...‬ ‫للخروج من هنا.‬

Ama şimdi vakit... ...buradan çıkma vakti.

‫حان وقت الحصول على قسط من الراحة.‬

Biraz dinlenme zamanı.

‫حان الوقت لها لتتعلم السباحة وصيد السمك.‬

Yüzmeyi ve balık yakalamayı öğrenme vakitleri geldi.

- إنه وقت الغداء.
- حان وقت طعام الغداء.

- Şimdi öğlen yemeği zamanı.
- Öğle yemeği zamanı.

حان الوقت لكي يقوم الأقنان البائسون بالعمل الشاق.

Zavallı serflerin ağır işi yapma zamanı.

قائلين إنه حان الوقت لراحة والده وترك الشركة

zamanı geldi deyip babasına rest çekip şirketten ayrılıyor

‫بعد استزادتها من السمك،‬ ‫حان الوقت لتجفف وتمشط أنفسها.‬

Karınları balıkla doldu, kurulanıp kürklerini fırçalama vakti.

‫حان وقت التخلص من السروال الداخلي،‬ ‫بنصل موثوق به.‬

İç çamaşırını güvenilir bir bıçakla kesip çıkarma zamanı.

الآن دعونا نتذكر تلك الأيام. لأنه حان الوقت للابتسام

şimdi haydi hatırlayalım o günleri. Çünkü artık gülümseme zamanı

‫حان الوقت الآن للعودة‬ ‫إلى تلك التضاريس الخطرة والباردة والرطبة.‬

Şimdi soğuk, ıslak ve tehlikeli araziye geri dönme zamanım geldi.

لقد حان الوقت لكي ندعو إلى ثورة في حرية الإدراك.

Hepimiz için bilişsel özgürlük hakkında yenilik talep etme zamanı geldi.

‫لا تجلس فحسب أمام شاشة حاسوبك، ‬ ‫حان وقت اتخاذ القرار.‬

Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.

- إنهُ الوقت لِفعل شيئاً ما.
- حان الوقت لفعل شيئاً ما.

Bir şey yapma zamanı.

لذا قد يكون حان الوقت لتبدأ في معاملة نفسك بشكل ألطف،

Bu yüzden belki de kendimize karşı daha nazik olmaya başlamanın zamanı gelmiştir,

‫يمكن للأصلوت الرؤية بشكل أفضل في الظلام.‬ ‫حان وقت العودة إلى المنزل.‬

Oselolar karanlıkta daha da iyi görür. Eve dönme vakti.

بينما كان الجيش العثماني على بعد ساعات فقط، حان وقت الاستعداد للمعركة...

Ve Osmanlı ordusu sadece birkaç saat uzaklıkta olduğu için savaşa hazırlanma zamanı gelmişti.

أعلم أن وقت الرحيل قد حان و لكنّي أريد البقاء فترة أطول.

Gitme zamanı olduğunu biliyorum ama biraz daha kalmak istiyorum.

‫تستخدم حيوانات كثيرة تمييزها للألوان‬ ‫للعثور على الفاكهة.‬ ‫حان الوقت لوجبة أخيرة قبل أن تصعب الرؤية.‬

Pek çok hayvan meyve bulmak için renkli görüşten faydalanır. Görmek iyice zorlaşmadan önce son kez yemek gerek.

‫كان ذلك حين قرر أضخم حيوان في الغابة‬ ‫أنه حان الوقت ليري الدخيلين‬ ‫باب الغابة، وانطلقت المطاردة.‬

Sonra mahallenin muhtarı, davetsiz misafirleri bölgesinden çıkarmaya karar verdi ve kovalama başladı.