Translation of "شديدة" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "شديدة" in a sentence and their turkish translations:

ليست شديدة الحرارة ولا شديدة البرودة.

ne çok sıcak, ne de çok soğuk.

‫البرودة شديدة!‬

Çok soğuk!

‫منافسته شديدة.‬

Rakipleri çetin.

تلك السنوات بوحشة شديدة.

derin bir yalnızlık içinde geçirmemiş olsaydım.

ولكنني استمريت لأصبح شديدة الإعاقة.

fakat gittikçe daha ciddi şekilde engelli oldum.

كنت أعاني من تقلصات شديدة،

Felç edici kramplar yaşıyordum,

‫وإلا ستصيبني البرودة بسرعة شديدة.‬

Yoksa çok hızlı şekilde üşürüm.

‫سيتسبب لك في حكة شديدة.‬

çok fena kaşıntıya ve kızarıklığa neden olur.

تأتي من دول شديدة الفقر.

aşırı yoksulluğun olduğu ülkelerden geliyor.

إذا كان لديك حمى شديدة ،

ateşiniz yüksekse,

لكن الخطة واجهت معارضة شديدة...

Ancak plan kesin çelişkilerle karşılaştı!

إنها تتكلم الإنجليزية بطلاقة شديدة.

İngilizceyi çok akıcı konuşur.

‫القرار لك، ولكن أسرع، فالبرودة شديدة!‬

Karar sizin, ama çabuk olun, hava soğuk!

‫عجباً، هذه الصخرة‬ ‫شديدة الانزلاق هنا.‬

Vay canına, kayanın burası çok kayganmış.

‫إنها شديدة البريق. انظروا إلى هذا.‬

Vay canına, harika parlıyor. Şuna bakın.

‫إنه شديدة البريق. انظر إلى هذا.‬

Vay canına, harika parlıyor. Şuna bakın.

وكانت تلك صدمة شديدة بالنسبة إليها.

Bu onun için dehşet verici bir travmaymış.

‫إن كانت الإضاءة شديدة فستُرى بسهولة.‬

Çok aydınlık olursa kolayca görülürler.

‫تنمو أفراخ النحام الكاريبي بسرعة شديدة.‬

Karayip flamingo yavruları çok hızlı büyür.

- تبدو طيبة جدا.
- تبدو شديدة البراءة.

O çok masum.

واجهنا صعوبات شديدة ضد نظام تمكين الحياة

hayatı zorlaştıran zor adımlarla karşılaşıyoruz

‫القرار لك، ولكن أسرع. الحرارة شديدة هنا.‬

Karar sizin ama acele edin, burası çok sıcak.

بدأ سامي يشعر بكراهيّة شديدة تجاه المسلمين.

Sami Müslümanlara karşı büyük bir nefret duymaya başlamıştı.

‫والجروف شديدة الانحدار ‬ ‫التي يصعب تسلقها لعدم استقرارها.‬

Ve tırmanmanın mümkün olmadığı dik kayalıklar da var.

‫كل ما يحدث هو أنني أتعب بسرعة شديدة.‬

Gerçekleşen tek şey çok hızlı yorulmam.

‫قرون الاستشعار محددة الوجهة‬ ‫شديدة الحساسية لأقل حركة.‬

Aşırı hassas antenleri en ufak hareketi algılamaya ayarlı.

‫ما يساعده في تحديد مكان فريسته بدقة شديدة.‬

Böylece avının yerini ölümcül bir nokta atışıyla belirliyor.

إذا كانت جزيئات المادة المظلمة تتحرك بسرعة شديدة،

Eğer bu parçacıklar hızlı ilerliyorsa

- هذه التفاحة شديدة الحمرة.
- هذه التفاحة حمراء جداً.

Bu elma çok kırmızı.

الآن، القصص قوية شديدة الوضوح، و تجلب الأشياء للحياة

Hikâyeler güçlüdür, canlıdır ve bir şeyi hayata geçirir.

أنا بالفعل أضع ذاكرتي بصعوبة شديدة لتذكر كيفية اللعب

aslında nasıl oynandığını hatırlamak için hafızamı çok zorluyorum

الزواج هذه والتي واجهوها بسخريةٍ شديدة ونقدٍ لاذع حيث

ciddi alay ve sert eleştirilerle karşı karşıya kaldıkları bu evlilik sözleşmelerinin resimlerini

وحتى المواقف شديدة درجة التوتر، كتلك التي تحدث في الصدمات،

sonrasında travmadaki gibi aşırı strese çıkardıkça

‫إن دخلت مجرى الدم يمكن أن تصيبك بعدوى‬ ‫وحكة شديدة.‬

Kanınıza karışırlarsa enfeksiyona ve kötü bir döküntüye neden olurlar.

بفضل إنضباطهم وتنظيمهم، تمكنوا ببطء من قلب الموازين بقوة شديدة

Disiplinli ve iyi organize olmuş durumdalar, yavaşça savaşın çizgisini kaba kuvvetle çevirmek üzereler.

‫لكن بالنسبة إلى بعض الحيوانات،‬ ‫يتغير منوال الأمور بسرعة شديدة.‬

Ama bazı hayvanlar için değişime ayak uydurmak zor.

وبنظرة شديدة الحزن في عيونهم، كانوا على علم أنهم يخسرون المعركة.

ve gözlerindeki derin üzüntü savaşı kaybedeceğimizi söylüyordu.

‫ولكن إن هبت رياح شديدة أثناء الليل،‬ ‫يمكن أن تتغطى بالكامل.‬

Ama gece kuvvetli bir rüzgâr çıkarsa üzeri tamamen örtülebilir.

‫وبه صخور شديدة الانزلاق كذلك.‬ ‫لا أريد أن أنجرف لأرتطم بها.‬

Kayalar da aşırı kaygan. Buraya düşmek istemem.

اندفع الرجال للتشكيل أمام خيامهم ببطون جائعة وفي ظروف شديدة البرودة

Karınları aç bir şekilde, askerler çadırlarının önünde düzen aldılar, hava şartları oldukça sertti.

‫وأن ننجو من هذه التضاريس شديدة الوعورة‬ ‫والبرد القارس حتى ذلك الحين.‬

ve o zamana kadar bu acımasız ortama ve soğuğa dayanabilmek.

‫لكن الآن،‬ ‫باستخدام وسائل التصوير شديدة التطور،‬ ‫يمكننا الغوص في الأعماق الحالكة...‬

Fakat artık son teknoloji çekim teknikleri kullanarak zifiri karanlıklara dalabiliyor...

‫جروف الحجر الرملي شديدة الانحدار،‬ ‫والوديان الضيقة المتعرجة‬ ‫ التي تتلوى لكيلومترات طويلة،‬

Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla ve kilometrelerce uzunlukta dönüp dolaşan labirentlerle

- أنا شديدة الفخر بأبي.
- أنا فخورة جدا بأبي.
- أنا فخورة جدا بوالدي.

Babamla çok gurur duyuyorum.

‫تذكروا، لا تجربوا هذا الأمر‬ ‫إلا إن كنتم في حاجة شديدة إلى الطعام!‬

Unutmayın, bunu sadece çaresiz kaldığınızda deneyin.

‫وعلى الرغم من إنها شديدة الملوحة،‬ ‫إلا أن بها الكثير من العناصر الغذائية.‬

ve çok tuzlu olsa da,  harika besin maddeleri içerir.

‫إن وجدت إحدى عقارب "بارك"،‬ ‫وهي عقارب صغيرة، فهي شديدة السمية‬ ‫ويمكن أن تقتلك.‬

Küçük akreplerden birine denk gelirseniz çok zehirlidirler ve sizi öldürebilirler.

كانت المدينة محصنة بشدة، إذ تقع فوق منحدرات شديدة الانحدار، مرتفعة فوق السهل المحيط

Şehir çok ağır tahkimliydi. Bayır ve uçurumların en dik yerinde , çevre ovadan oldukça yüksek bir yerdeydi.

‫وهي الوديان الشديدة الحرارة ‬ ‫التي تمتد على مرمى البصر.‬ ‫جروف الحجر الرملي شديدة الانحدار،‬

Alabildiğine uzanan ve kavrulan vadiler var. Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla