Translation of "Zorluk" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Zorluk" in a sentence and their spanish translations:

Bu bir zorluk

Eso es un desafío,

Konsantre olmada zorluk çekiyorum.

- Me cuesta concentrarme.
- Tengo dificultad para concentrarme.

Hapları yutmakta zorluk çekiyorum.

Tengo problemas para tragar comprimidos.

Golf oynamakta zorluk çekiyorum.

Me cuesta jugar golf.

Nefes almada zorluk çekiyorum.

Me dificulta respirar.

Bugün çok zorluk yaşadım.

Hoy tuve muchos problemas.

Dil öğrenmekte zorluk çekiyorum.

Me cuesta aprender idiomas.

Bizim gözlerimiz görmekte zorluk çeker.

Nuestros ojos se esfuerzan para ver.

İnsanlar zorluk ve acı çekiyordu,

La gente estaba sufriendo y luchando,

O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.

Él no tuvo problemas para aclarar el misterio.

Tom kararlar vermede zorluk çekiyor.

Tom tiene dificultades para tomar decisiones.

Onun evini bulmada zorluk çekmedim.

No tuve problemas para encontrar su casa.

Bu problemi çözmede zorluk çektim.

Tuve dificultad para resolver este problema.

O nefes almakta zorluk yaşıyor.

Él tiene dificultad para respirar.

Tom arkadaş edinmede zorluk çekiyordu.

A Tom le costaba hacer amigos.

Onların ihtiyaçlarını karşılamak büyük bir zorluk.

Satisfacer sus necesidades será un gran desafío.

...her saat ayrı bir zorluk çıkarır.

cada hora trae desafíos únicos.

İşi herhangi bir zorluk olmadan yaptı.

Realizó el trabajo sin ninguna dificultad.

O problemi hiçbir zorluk çekmeden çözdü.

Él resolvió ese problema sin ninguna dificultad.

Tom bana uyumakta zorluk çektiğini söyledi.

Tom me dijo que tenía problemas para quedarse dormido.

Bazı insanlar özür dilemekte zorluk çekerler.

Algunas personas tienen dificultades para disculparse.

Ben hiç uykuya dalmakta zorluk yaşamadım.

Yo nunca he tenido problemas para dormirme.

Jenny Japonca çalıştığından Japonya'da zorluk çekmedi.

Como había estudiado japonés, Jenny no tuvo problemas en Japón.

Bu kez karşılaştığımız zorluk ise günümüze mahsus.

El desafío que enfrentamos esta vez, sin embargo, es el tiempo.

Tom hatalı olduğunu kabul etmekte zorluk çekiyordu.

Tom tiene dificultad para admitir que está equivocado.

O herhangi bir zorluk olmadan işi yaptı.

Realizó el trabajo sin ninguna dificultad.

Sanırım bir ehliyet almada çok az zorluk çekiyorsun.

- Creo que tendrá muy poca dificultad en conseguir una licencia de conducir.
- No creo que te resulte muy difícil obtener el permiso de conducir.

Tom, sınıftaki diğer öğrencilerle geçinme konusunda zorluk çekiyor.

Tom tiene problemas llevándose con los otros estudiantes en su clase.

- Nefes almada zorluk çekiyorum.
- Zar zor nefes alıyorum.

- Me dificulta respirar.
- Me cuesta respirar.

- Dedem biraz ağır işitiyor.
- Dedem duymakta biraz zorluk çekiyor.

Mi abuelo es un poco duro de oído.

Tom ve Mary herhangi bir zorluk olmadan görevlerini tamamladı.

Tom y Mary lograron su misión sin ninguna dificultad.

- O geçinmek için zor bir zaman geçirdi.
- Geçimini sağlamakta zorluk çekti.

Pasaba fatigas para ganarse la vida.

- Konser için bilet alırken zorlandım.
- Konser için bilet alırken zorluk yaşadım.

Me costó conseguir una entrada para el concierto.

İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.

El cambio climático, la guerra civil, las dificultades financieras y el caos infraestructural han causado todos ellos turbulencias en este país.