Translation of "Zamanın" in Spanish

0.015 sec.

Examples of using "Zamanın" in a sentence and their spanish translations:

- Zamanın yok.
- Senin zamanın yok.

No tienes tiempo.

Zamanın bitti.

- Se te acabó el tiempo.
- Se os acabó el tiempo.
- Se acabó tu tiempo.

Zamanın var.

Tienes tiempo.

- Gerçek, zamanın kızıdır.
- Hakikat, zamanın kızıdır.

La verdad es hija del tiempo.

Çok zamanın var.

Tienes tiempo de sobra.

Çok zamanın vardı.

- Tenían tiempo de sobra.
- Tenías tiempo de sobra.
- Tuviste tiempo sobrado.

Hakikat, zamanın kızıdır.

La verdad es hija del tiempo.

Hâlâ zamanın var.

- Todavía tenéis tiempo.
- Todavía tienes tiempo.

Zamanın akışını durduramazsınız.

No podéis detener el flujo del tiempo.

Senin çok zamanın yok.

No tienes mucho tiempo.

Zamanın olursa, haberim olsun.

Hazme saber si tendrás tiempo.

Zamanın olursa, onu yap.

Hazlo cuando tengas tiempo.

Yarın zamanın var mı?

¿Tienes tiempo mañana?

Bir sürü zamanın var.

Tienes un montón de tiempo.

- Zamanın yok.
- Zamanınız yok.

No tienes tiempo.

Pazartesiye kadar zamanın var.

Tienes hasta el lunes.

Biraz zamanın olduğunda gel.

Ven cuando tengas tiempo.

O metotlarında zamanın gerisindedir.

- Sus métodos son anticuados.
- Sus métodos ya están pasados de moda.

Çok zamanın var mı?

¿Tienes mucho tiempo acaso?

Zamanın varsa, benimle gel.

Si tienes tiempo, acompáñame.

Yeterli zamanın var mı?

¿Tienes suficiente tiempo?

Zamanın kişiye göre varlık göstermesi

Tiempo de existir según la persona.

Yeni bir araba alma zamanın.

Es hora de que compres un auto nuevo.

Zamanın en büyük sorunu işsizliktir.

El mayor problema del momento es el desempleo.

Tom zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı.

Tom perdió la noción del tiempo.

Ayıracak çok zamanın var mı?

¿Tiene mucho tiempo libre?

- Senin kalkma zamanındır.
- Kalkma zamanın.

Ya es hora de que te levantes.

Zamanın olursa beni görmeye gel.

Ven a verme si tienes tiempo.

Zamanın değerinin farkında olmamız gerekiyor.

Tenemos que ser conscientes del valor del tiempo.

Ertesi gün zamanın var mı?

¿Tienes tiempo pasado mañana?

Zamanın olduğunda ofisime gelir misin?

¿Podrías venir a mi despacho cuando tengas un momento?

İki buçuğa kadar zamanın var.

Tienes hasta las dos y media.

Zamanın tüm yaraları iyileştirdiği söylenmektedir.

Se dice que el tiempo sana todas las heridas.

Sabahları gazete okuyacak zamanın oluyor mu?

¿Tienes tiempo para leer el periódico por las mañanas?

Önemli şeyler için asla zamanın yoktur!

¡Nunca tienes tiempo para las cosas importantes!

Gelecek hafta daha fazla zamanın olacak.

La semana que viene tendrás más tiempo.

Tom zamanın çoğunu balık tutarak geçirdi.

Tom pasó la mayor parte de su tiempo pescando.

Lütfen zamanın olduğunda beni görmeye gel.

Ven a visitarme cuando tengas tiempo, por favor.

Las Vegas' ta zamanın nasıl geçtiğini anlamazsın.

Es fácil perder la noción del tiempo cuando estás en Las Vegas.

Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?

¿Tienes tiempo para ayudarme?

Zamanın herkes için farklı olduğu fikrini ortaya koydu

Él propuso la idea de que el tiempo es diferente para todos

Öğle yemeği yemek için zamanın olmadığında ne yaparsın?

¿Qué haces cuando no tienes tiempo para almorzar?

- Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.
- Sanırım zaman kavramını yitirdim.

- Imagino que perdí la noción del tiempo.
- Creo que perdí la noción del tiempo.

- Biraz zamanınız var mı?
- Biraz zamanın var mı?

- ¿Tienes tiempo?
- ¿Tiene tiempo?

Bu gece benimle akşam yemeği için zamanın var mı?

¿Usted tiene tiempo para cenar conmigo esta noche?

- Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.
- Saatin nasıl geçtiğini hiç anlamamışım.

Perdí la noción del tiempo.

Tom yardım etmek için zamanın olup olmadığını bilmek istiyor.

Tom quiere saber si tienes tiempo para ayudarle.

Zamanını istediğin herhangi bir şekilde geçirebilirsin; sonuçta, senin zamanın.

Puedes ocupar tu tiempo de la manera que tú quieras; es tu tiempo al fin y al cabo.

Otobüsle giderseniz, yaklaşık olarak zamanın yaklaşık üçte birine oraya gidebilirsiniz.

Si vas en autobús, puedes llegar allí en más o menos un tercio del tiempo.

İşte Einstein uzayla zamanın arasında böyle bir bağlantı olduğunu ileri sürüyor

Einstein argumenta que existe una conexión entre el espacio y el tiempo.

Ve zamanın ötesine geçebilmelerine saygı ve hayranlık duyun. Altyazı çevirmeni: Levent Aladağ

mientras contamos a los extraordinarios 72 animales peligrosos: Asia. Subtítulos: Eiren Suárez

Zamanın normal mobil süvari çarpışmalarının aksine sert, kanlı bir yakın dövüş gerçekleşiyordu.

Una feroz lucha sangrienta estática cuerpo a cuerpo se desarrolla, nada como los encuentros habituales de la caballería móvil de la época.

Bana Fransızcamda yardım etmek için bu hafta sonu biraz zamanın olacak mı?

¿Tendrás un rato corto este fin de semana para ayudarme con mi francés?

Bu ceket yıpranmış ve kötü görünüyor. Yeni bir tane alma zamanın değil mi?

Ese abrigo está desgastado y ya se ve mal. ¿No sería hora de que te compraras uno nuevo?

Bir diğer tanım şeklide şöyle söyleyebiliriz. Hareketle zamanın geçişi sırasında temel bir bağlantı vardır.

En otra definición, podemos decir lo siguiente. Hay una conexión básica durante el paso del tiempo con el movimiento.

Yaşama gücü yorulmadan zamanın geniş bir süreci için bir fiziksel veya zihinsel aktivite taşıma kapasitesidir. Sen sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürerek sağlıklı ve dengeli bir diyet tüketerek, eğitim tarafından yaşama gücünü artırabilirsin.

La resistencia es la capacidad de llevar a cabo una actividad física o mental durante un período de tiempo prolongado sin cansarse. Se puede aumentar la resistencia con el entrenamiento, el mantenimiento de un estilo de vida saludable y el consumo de una dieta sana y equilibrada.