Translation of "Yeteneğini" in Spanish

Yüksek komuta yeteneğini kanıtladı.

demostrando su habilidad para el alto mando.

Kendi yeteneğini küçümseme eğiliminde.

Ella tiende a menospreciar sus capacidades.

O, onun yeteneğini kıskanıyor.

Él está celoso de su talento.

Onun yeteneğini değerlendirmek zordur.

Es difícil evaluar su capacidad.

Kazada görme yeteneğini yitirdi.

Él perdió la vista en el accidente.

Konsantre olma yeteneğini kaybettin.

Has perdido la capacidad de concentrarte.

Tom görme yeteneğini kaybetti.

Tom perdió la vista.

Eğer konsantrasyonunu koruma yeteneğini yitirirsen

Si pierden su habilidad de sostener la concentración,

Biz onun yeteneğini takdir ediyoruz.

Apreciamos su talento.

O karabatak uçma yeteneğini kaybetmiş.

- Ese cormorán perdió la capacidad de volar.
- Ese cormorán perdió la capacidad para volar.

Tom kendi yeteneğini kesinlikle abartıyor.

Tom definitivamente sobrestima su propia capacidad.

Tom'un yeteneğini hafife almış olabiliriz.

Pudimos haber subestimado el talento de Tom.

İnsanlar nahoş olmadan katılmama yeteneğini kaybettiler.

La gente ha perdido la capacidad de no estar de acuerdo sin dejar de ser desagradables.

Tom Mary'nin müzik yeteneğini tanıyan ilk kişiydi.

Tom fue el primero en reconocer el don para la música de María.

Kendilerini kandırmak için gençlerin yeteneğini hafife aldım.

Menosprecié la capacidad de los adolescentes para engañarse ellos mismos.

- O, görme duyusunu kaybetti.
- O görme yeteneğini kaybetti.

- Él perdió su vista.
- Él perdió la vista.

Bazı yönetim kurulu üyeleri onun şirketi işletme yeteneğini sorguladı.

Algunos miembros de la junta cuestionaron su habilidad para dirigir la corporación.

- Onun yeteneklerini küçümsemiş olabiliriz.
- Onun yeteneğini hafife almış olabiliriz.

Podríamos haber subestimado su capacidad.

Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.

Tom perdió la vista de uno de sus ojos en un accidente de tráfico.

O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.

Él exageró malamente su capacidad para lograr un gran avance.

- Onun kanıtlanmış yeteneğine güvenebilirsin.
- Bu konuda yeteneğini kanıtlamış biridir, ona güvenebilirsin.

Puedes confiar en su probada capacidad.

Ney yeteneğini fark etmekte hızlı davrandı, ona yardımcısı olarak bir iş verdi

Ney se apresuró a reconocer su talento, le dio un trabajo como ayudante de campo y ayudó

Bir süre sonra not çıkartma ve taslak hazırlama yeteneğini de elde etti Da Vinci

Después de un tiempo, Da Vinci también tuvo la capacidad de tomar notas y preparar borradores.

Napolyon, Davout'a - geriye dönüp bakıldığında - yeteneğini feci bir şekilde boşa harcayan bir rol verdi.

Napoleón le dio a Davout un papel que, visto en retrospectiva, parece un desperdicio desastroso de su habilidad.