Translation of "Yarım" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Yarım" in a sentence and their spanish translations:

İşleri yarım bırakmamalısın.

No debes hacer cosas a medias.

Proje yarım bırakıldı.

El proyecto fue suspendido.

İşleri yarım bırakma.

- No dejes las cosas por la mitad.
- No dejes las cosas a medio hacer.
- No dejes las cosas a medias.

O yarım doluydu.

Estaba medio lleno.

İş yarım yapıldı.

- El trabajo está a medio hacer.
- El trabajo está a medias.

Bu iş yarım.

Este trabajo está a medio hacer.

Yarım bir dost aynı zamanda yarım bir düşmandır.

Medio amigo también es medio enemigo.

Kapatarak yarım saat geçirdiniz."

solo operando con la luz que reflejaban las superficies".

Yarım saatte okula yürüyebilirim.

Puedo llegar caminando al colegio en media hora.

Yarım saat önce başlamalıydın.

Debiste haber comenzado hace media hora.

Yaklaşık yarım saat bekletildim.

Me hicieron esperar cerca de 30 minutos.

Yarım saat içinde başlıyoruz.

¡En media hora comenzamos!

Postane yarım mil uzaklıkta.

La oficina de correos está a media milla.

Yarım saat geç geldi.

- Vino media hora tarde.
- Llegó media hora atrasado.

Neredeyse yarım saattir bekliyorum.

- Llevo casi media hora esperando.
- Yo he estado esperando por casi media hora.

Yarım kilosu ne kadar?

- ¿Cuánto cuesta medio kilo?
- ¿Cuánto cuesta una libra?

Lütfen yarım saat bekle.

Por favor, espera media hora.

İşleri yarım yamalak yapma.

- No hagas las cosas por la mitad.
- No hagas las cosas a medias.

Yarım düzine yumurta aldım.

Compré media docena de huevos.

Yarım kek almak istiyorum.

Quisiera comprar media torta.

Yarım saat erken vardılar.

Se anticiparon media hora.

Yarım tavuk ister misin?

¿Quiere usted medio pollo?

Yarım düzine yumurtamız var.

Tenemos media docena de huevos.

Her biri yaklaşık yarım saatti

alrededor de media hora cada una,

Bana yarım kilo domates ver.

Deme medio kilo de tomates.

Yarım saatte iki mil yürüdü.

Anduvo dos millas en media hora.

Yarım saat daha erken ayrılmalıydın.

Deberías haber salido media hora antes.

Hiçbir işi yarım yamalak yapma.

No hagas las cosas a medias.

O, beni yarım saat bekletti.

Ella me hizo esperar media hora.

Bana yarım kilo elma verin.

Deme medio kilo de manzanas.

Bana yarım kilo et ver.

Deme medio kilo de carne.

Hiçbir şeyi yarım yamalak yapma.

No dejes nada a medio hacer.

Beni yaklaşık yarım saat bekletti.

Me hizo esperar alrededor de media hora.

O bir yarım yamalak öpücü.

Él es torpe besando.

Tom yarım yamalak iş yapar.

Tom realiza un trabajo chapucero.

Yarım kilo elma alabilir miyim?

¿Me pones medio kilo de manzanas?

O beni yarım saat bekletti.

- Ella me dejó esperando 30 minutos.
- Ella me dejó esperando media hora.

Bu yarım yamalak bir iş.

Eso es una chapuza.

Yarım saat içinde geri geleceğim.

Vuelvo en media hora.

Yarım yıl önce sigarayı bıraktım.

Yo dejé de fumar medio año atrás.

Tom yarım saat erken vardı.

Tom llegó media hora temprano.

Yarım litre et suyunu ısıt.

Calienta medio litro de caldo.

Okula yürüyerek gitmek yarım saatimizi alıyor.

Nos lleva media hora caminar hasta la escuela.

Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.

La mitad de un pan es mejor que nada.

Lütfen yarım saat sonra geri gel.

Por favor, vuelve dentro de media hora.

İşten usandı ve onu yarım bıraktı.

Él se cansó del trabajo, y lo dejó a medio hacer.

Tom yarım yamalak işi yapmakla suçlandı.

Acusaron a Tom de hacer un trabajo descuidado.

O yarım saat içinde burada olacak.

Estará aquí en media hora.

Her gün yarım saat İngilizce çalışırım.

Estudio inglés media hora al día.

Amerika Birleşik Devletleri Kuzey Yarım kürededir.

Los Estados Unidos están en el hemisferio norte.

Lütfen bana yarım şişe şarap getirin.

Por favor tráigame media botella de vino.

Ekvator, Dünya'yı iki yarım küreye böler.

El ecuador divide la tierra en dos hemisferios.

Ben işi yarım yapılmış bırakmayı sevmiyorum.

No me gusta dejar el trabajo a medias.

Ekvator dünyayı iki yarım küreye ayırır.

El ecuador divide la tierra en dos hemisferios.

Tom yarım paket patates kızartması yedi.

Tom se comió la mitad de una bolsa de papas fritas.

Oğlu ile beraber daha önce yarım bıraktığı

se fue con su hijo antes

O, bir ayda yarım milyon yen kazanmaktadır.

Él gana medio millón de yenes al mes.

Yarım saat içinde seni ofisinde görmek istiyorum.

Quiero verte en tu oficina en media hora.

Yarım kilo tavuk budu alabilir miyim, lütfen?

¿Me puede dar medio kilo de muslos de pollo, por favor?

Bu bankanın ATM'sinden yarım milyon real çalındı.

Medio millón de reales fueron robados del cajero electrónico de este banco.

O bana yarım düzine keten mendil verdi.

Me regaló media docena de pañuelos de hilo.

Geçen yaz, ben bir çiftlikte yarım zamanlı çalıştım.

El verano pasado trabajé a medio tiempo en la granja.

Tom, Mary'ye yarım milyon dolarlık bir çek uzattı.

Tom le pasó a Mary un cheque por un millón de dólares.

Geçen yaz bir çiftlikte yarım zamanlı olarak çalıştım.

- El verano pasado trabajé a medio tiempo en una granja.
- El verano pasado trabajaba media jornada en una granja.

Tom, koşu bandındaki yarım saatten sonra çok terliyordu.

Tom estaba sudando profusamente después de media hora en la cinta rodante.

Ben arkadaşımı yarım saat bekledim, ama o gelmedi.

Esperé a mi amigo durante media hora, pero no apareció.

- Konuşma otuz dakika sürdü.
- Konuşma yarım saat sürdü.

El discurso duró treinta minutos.

Sanırım bir yarım saat daha beklememiz gerektiğini düşünüyorum.

Creo que deberíamos esperar otra media hora.

Tom on üç dolara kanından yarım litre sattı.

Tom vendió medio litro de su sangre por trece dólares.

Bütün alıştırmaları yarım saatten kısa bir sürede çözdüm.

Resolví todos los ejercicios en menos de media hora.

Yaklaşık yarım saatlik bir konuşmadan daha bir ay sonra

Hablamos durante una media hora, y un mes más tarde,

Yarım milyon kadar yavru yapıyorlar. Çok azı hayatta kalıyor.

Tienen hasta medio millón de crías. Solo unos pocos sobreviven.

Tom yediği elmaya baktığında yarım solucan yediğini fark etti.

Cuando Tom miró la manzana que se estaba comiendo se dio cuenta que se había comido medio gusano.

Yarım saat geç geldi, bu yüzden herkes ona kızgındı.

Llegó media hora más tarde, así que todos se enojaron con él.

Yarım saatten daha fazla bir süredir onları gözden kaybettik.

Les perdimos de vista hace más de media hora.

Onlar beni yarım saatten daha fazla bir süre bekletti.

Me hicieron esperar más de media hora.

Avrupa’da şimdiye kadar görülen en büyük ordu olan yarım milyon

Se requirió coordinar el movimiento de medio millón de

Aktör yarım saatten az süre içinde beş tane karakter oynayacak.

El actor representará cinco personajes en menos de media hora.

Tom'un eve gitmeden önce yapacağı yarım saatlik daha işi var.

Tom tiene media hora más de trabajo que hacer antes de que se pueda ir a casa.

Yarın yapmak istediğim ilk şey, iyi bir yarım zamanlı iş bulmaktır.

La primera cosa que quiero hacer mañana es encontrar un buen trabajo de medio tiempo.

Bütün denizlerin okyanusların'da burdan bu şekilde güney yarım küreden aşağıya dökülmesi gerekmiyormu

¿No deberían verterse todos los mares en el hemisferio sur desde aquí en los océanos?

Yarım kalori, tek bir M&M şekerinin %15'i, ama hiç yoktan iyidir.

Que es realmente solo el 15 % de un solo M&M, pero bueno.

Beş devasa F1 motoru , sadece iki buçuk dakikada yarım milyon galon gazyağı ve sıvı

Sus cinco enormes motores de F1 consumieron medio millón de galones de queroseno y oxígeno

Bu tren Aomori'den yarım saat geç ayrıldı, bu yüzden maalesef Tokyo'ya öğleden önce varamayacağız.

Este tren salió de Aomori treinta minutos tarde. Desafortunadamente, no llegaremos a Tokio antes de mediodía.

Dair umut var mı ? Yarım yüzyıldan biraz daha uzun bir süre içinde ve özellikle seksen yıl

que la vida no se extinga en la tierra? Muerte curiosa en poco más

Sadece yarım mil gitmişti ki topal bir Tilki ve kör bir Kedi ile karşılaştı, iki iyi dost gibi birlikte yürüyorlardı. Topal Tilki Kedi'ye yaslanmıştı ve kör Kedi'de Tilki'nin ona yol göstermesine izin veriyordu.

Se había alejado apenas media milla, cuando se encontró con un zorro cojo y un gato ciego, caminando juntos como dos buenos amigos. El zorro cojo se apoyaba en el gato y el gato ciego dejaba que el zorro le guiase hacia delante.