Translation of "Sevgi" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Sevgi" in a sentence and their spanish translations:

Sevgi ve Barış.

Amor y paz.

Gıda, sevgi değildir.

La comida no es amor.

Sevgi her şeydir.

El amor lo es todo.

Sevgi nefreti yener.

El amor vence al odio.

- Sevgi affetmez.
- Aşk affetmez.

El amor no perdona.

Sevgi ile arzuyu karıştırmayın.

No confundas deseo con amor.

Bir çocuk gülümsemesindedir sevgi.

- El amor se debe a la sonrisa de un niño.
- El amor es por causa de una sonrisa de un niño.

Kıskançlık olmadan sevgi yoktur.

- No hay amor sin celos.
- No existe el amor sin celos.

Anılar, duygular, acı, sevgi, keder...

Recuerdos, emociones, dolor, amor, tristeza...

Barış, neşe, sevgi, şefkat, empati

Cultivar emociones de paz y de felicidad

En sonunda, sevgi dolu toplumu

Podemos tomar la decisión correcta

Sevgi ile tek başına yaşayamazsın.

No puedes vivir solo de amor.

Sevgi ile merhameti asla karıştırmayın.

Nunca confundas lástima con amor.

Hala sevgi ve aşka inanıyorum.

Todavía creo en el amor.

Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.

Yo solía relacionar amor con sexo.

İhtiyacınız olan tüm şey sevgi.

Amor es todo lo que necesitas.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Sevgi kadar değerli hiçbir şey yoktur.

Nada es tan valioso como el amor.

O diğerkâmlık, sevgi, sabır ve nezaket.

vacía de egoísmo, pero repleta de amor, paciencia y amabilidad.

Birine duyduğumuz özlem ve sevgi düşüncesi,

Lo que verdaderamente anhelamos es ser amados por alguien.

Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.

Me escribió una carta cariñosa.

Sevmek için yol yoktur. Sevgi yoldur.

No existe un camino hacia el amor. El amor es el camino.

Tüm sevgi ve hüzün kalbimde erir.

Todo el amor y la tristeza se funden en mi corazón.

- Bir arkadaşlığı sürdürmek için, karşılıklı sevgi olması gerekir.
- Bir arkadaşlığı sürdürmek için, karşılıklı sevgi olmalı.

Para que una amistad se mantenga, tiene que haber afecto mutuo.

Bu temel sevgi ve şiddetsizlik üzerine olmalı.

Y resulta que esa base es amor y no violencia.

Yapay zekâda sevgi yetisi olmadığını size söyleyebilirim.

les puedo asegurar que la IA no siente amor.

Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.

Es agradable ver a una cariñosa pareja de ancianos.

Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.

Tom es un caballero amoroso y atento.

Bu eve güçlü bir sevgi bağı hissediyorum.

Siento un gran apego por esta casa.

Tom'un Mary ile ilgili sevgi dolu anıları var.

Tom tiene preciosos recuerdos de Mary.

Keyif, sevgi ve karşılıklı destek için bir kaynak olabilir.

puede ser fuente de alegría amor y apoyo mutuo.

"Şu an bu insanlara sevgi ve saygıyla davranmaya başlayın.

"Comiencen a tratar a las personas con amor y respeto ahora mismo.

Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.

El amor está por encima del dinero. El segundo no puede darnos tanta felicidad como el primero.

Onunla normal, kontrol edilebilir, sevgi dolu bir ilişki kurmak için

para asegurarnos de que podíamos tener

Bu büyük ölçüde hayatımdaki erkeklerin sevgi ve desteği ile bağlantılıydı.

se ha debido al amor, apoyo y confianza de los hombres en mi vida:

Bunun sebebi ise karmaşık bir dünyada, sevgi ve empati en güçlü öğretmenlerdir.

Porque en un mundo complejo, la compasión y la empatía son grandes maestros.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Hiçbir şey aşk kadar değerli değildir.

Nada es tan valioso como el amor.

Sevgi mi? O da ne? Ben bir yetimim. Sevgiyi hiç tadamadım ki.

¿Amor? ¿Qué es eso? Soy un huérfano. Nunca he conocido el amor.

- Tom'un ailesi canciğer kuzu sarması gibidir.
- Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.

La familia de Tom es muy unida y amorosa.

Rusçada "okşamak, sevgi" ile "bayağı gelincik" sözcükleri eşsesli ve muhtemelen etimolojik olarak ilişkilidirler.

En ruso, las palabras para "caricia, cariño" y "comadreja enana" son homónimas y posiblemente están relacionadas etimológicamente.

Önümüzdeki yıllarda Davout için sevgi dolu bir evlilik ve büyük bir güç kaynağı oldu.

Resultó ser un matrimonio amoroso y una gran fuente de fortaleza para Davout en los años venideros.

Erkekler ve kadınlar arasında arkadaşlık olamaz. Tutku, düşmanlık, aşk, aşırı sevgi olabilir ama dostluk asla.

- Entre un hombre y una mujer no hay amistad posible. Hay pasión, enemistad, adoración, amor, pero no amistad.
- Entre hombres y mujeres no hay amistad posible. Hay pasión, enemistad, veneración, amor, pero no amistad.

Her kim ki içinde sevgi olsun, o Tanrı'dadır ve Tanrı da ondadır çünkü Tanrı sevginin kendisidir.

Aquel que ama está en Dios, y Dios en él, pues Dios es amor.

Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.

¡Queridos Hermanos y Hermanas, Jesucristo ha resucitado! El amor ha triunfado sobre el odio, la vida venció a la muerte, la luz ha disipado las tinieblas!