Translation of "Otobüsü" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Otobüsü" in a sentence and their spanish translations:

Otobüsü kaçırma.

- No pierdas el autobús.
- No pierda usted el autobús.
- No pierda usted el autobus.

Otobüsü kaçırdım.

- Perdí el bus.
- Perdí el colectivo.

Otobüsü beklemedim.

No esperé el autobús.

Kar otobüsü kapladı.

La nieve ha cubierto el autobús.

Otobüsü kaçırmak istemiyorum.

No me quiero perder el bus.

Havaalanı otobüsü nereden kalkıyor?

- ¿De dónde sale el autobús del aeropuerto?
- ¿De qué lugar sale el autobús del aeropuerto?

Tom'un otobüsü kaçırmasını istemiyorum.

No quiero que Tom se pierda el autobús.

Dün son otobüsü kaçırdım.

Ayer perdí el último autobús.

Otobüsü kaçırmama neden oldu.

Él me hizo perder el autobús.

Biz otobüsü kaçırmış olabiliriz.

- Puede que haya perdido el autobús.
- Creo que hemos perdido el autobús.

O sadece otobüsü kaçırdı.

- Él acaba de perder el bus.
- Acaba de perder el autobús.

Turist otobüsü sınırı geçti.

El bus de turistas atravesó la frontera.

Bir sonraki otobüsü yakalayacağım.

Cogeré el próximo bus.

Tom, bir otobüsü süremez.

Tom no puede conducir un bus.

Acele et, yoksa otobüsü kaçıracaksın.

Date prisa o perderás el autobús.

Acele et yoksa otobüsü kaçıracaksın.

Apresúrate, o perderás el bus.

Acele ettim ve otobüsü yakaladım.

Me apresuré y logré alcanzar el bus.

- Bir otobüsü süremem.
- Otobüs süremem.

No sé conducir un autobús.

Havalanı otobüsü ne zaman kalkar?

¿A qué hora sale el autobús que va al aeropuerto?

Şimdi git yoksa otobüsü kaçıracaksın.

Vete ya o perderás el autobús.

Teröristler bir otobüsü havaya uçurdular.

Los terroristas hicieron estallar un bus.

Tom sonraki otobüsü beklemek istedi.

Tom quería esperar al siguiente autobús.

Tom'un otobüsü ne zaman gelir?

¿Cuándo llega el autobús de Tom?

Nick otobüsü yakalamak için acele etti.

Nick se apuró para alcanzar el bus.

Geç kalmasının sebebi otobüsü kaçırmış olmasıydı.

La razón por la que se retrasó consistió en haber perdido el autobús.

Bir dakika geç kaldık, otobüsü kaçırdık.

Llegamos un minuto tarde porque perdimos el autobús.

Otobüsü bir süre beklemek zorunda kaldık.

Tuvimos que esperar un poco al autobús.

Tom otobüsü beklerken bir dergi okudu.

Tom leía un periódico mientras esperaba al bus.

O henüz gelmedi. Kesinlikle otobüsü kaçırmış olacak.

Él todavía no ha llegado. Lo más seguro es que se le haya pasado el bus.

O, otobüsü yakalamak için yeterince hızlı koşmadı.

Ella no corrió lo suficientemente rápido para alcanzar el autobús.

Otobüsü kullanan adam benim en iyi arkadaşım.

El hombre que está conduciendo el bus es mi mejor amigo.

Otobüsü beklerken burada kalmaktansa yürümeyi tercih ederim.

Prefiero ir a pie que quedarme aquí esperando el bus.

Bir sonraki otobüsü beklemektense yürümeyi tercih ederim.

Prefiero caminar antes que esperar el siguiente bus.

Son otobüsü yakalayamadım ve eve taksiyle geldim.

No alcancé el último bus y volví en taxi.

Otel ile havaalanı arasında servis otobüsü var mı?

¿Hay algún autobús lanzadera entre el hotel y el aeropuerto?

Otobüsü kaçırma ihtimalinden dolayı gitmen daha iyi olur.

Mejor vete por si pierdes el autobús.

Elimden geldiği kadar hızlı koştum fakat otobüsü kaçırdım.

Corrí tan rápido como pude, pero perdí el autobús.

Seni acele ettirmek istemiyorum ama bir sonraki otobüsü yakalamaya çalışalım.

No te quiero apresurar, pero tratemos de tomar el siguiente bus.

- Bir sonraki otobüsü yirmi dakika beklemek zorunda kaldım.
- Bir sonraki otobüsü mecburen yirmi dakika bekledim.
- Bir sonraki otobüs için yirmi dakika beklemem gerekti.

Tuve que esperar veinte minutos para el próximo bus.

Son otobüsü kaçırdım ve eve yağmur altında yürüyerek gitmek zorunda kaldım.

Perdí el último autobús y tuve que caminar bajo la lluvia hasta casa.