Translation of "Ayrılmak" in Spanish

0.025 sec.

Examples of using "Ayrılmak" in a sentence and their spanish translations:

Ayrılmak üzereydim.

Estaba a punto de irme.

Ben ayrılmak üzereyim.

- Estoy a punto de salir.
- Estoy a punto de irme.

Onlar ayrılmak üzereler.

- Ellos están por partir.
- Están a punto de irse.

Buradan ayrılmak üzereyim.

Estoy a punto de salir de aquí.

O ayrılmak üzere.

Está a punto de irse.

Boston'dan ayrılmak zorundasın.

- Tiene que dejar Boston.
- Tenés que dejar Boston.
- Tenés que irte de Boston.
- Tienes que dejar Boston.
- Tienes que irte de Boston.
- Tenés que abandonar Boston.
- Tienes que abandonar Boston.
- Tiene que irse de Boston.
- Tiene que abandonar Boston.

Bugün ayrılmak istiyorum.

Me quiero ir hoy.

Senden ayrılmak istemiyorum.

No quiero dejarte.

Boston'dan ayrılmak istemiyorum.

- No quiero irme de Boston.
- No me quiero ir de Boston.

Buradan ayrılmak üzereyiz.

Estamos a punto de salir de aquí.

Evimden ayrılmak üzereydim.

Estaba a punto de salir de mi casa.

Tom ayrılmak istemedi.

Tom no quería irse.

Biz ayrılmak istemiyoruz.

No queremos que nos separen.

Boston'dan ayrılmak istiyorum.

Quiero irme de Boston.

Evden ayrılmak üzereydi.

Ella estaba a punto de salir de la casa.

Okuldan ayrılmak zorundayım.

Tengo que irme de la escuela.

Okuldan ayrılmak istiyorum.

Quiero dejar la escuela.

Topluluklarından ayrılmak zorunda değiller.

sin que tengan que viajar fuera de sus propias comunidades.

Ben yakında ayrılmak zorundayım.

Me tengo que ir luego.

Çabucak ayrılmak zorunda kaldık.

- Tuvimos que marcharnos enseguida.
- Tuvimos que irnos corriendo.

Buradan hemen ayrılmak zorundasın.

Tienes que marcharte de aquí ahora.

Tom'un ayrılmak istediğini sanmıyorum.

No creo que Tom quiera irse.

Ayrılmak için çok erken.

Es demasiado temprano para irse.

Yağmur yağdığında ayrılmak üzereydik.

Estábamos a punto de irnos cuando empezó a llover.

Ben erken ayrılmak istiyorum.

Quiero irme temprano.

O, evinden ayrılmak istemedi.

No quería irse de casa.

Biz erken ayrılmak zorundayız.

Tenemos que salir temprano.

Sen ayrılmak zorunda değilsin.

No te tienes que ir.

Bu şirketten ayrılmak istiyorum.

Pienso renunciar a esta compañía.

O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.

Tuvo que irse de casa.

Sana teşekkür etmeden ayrılmak istemedim.

No quería irme sin darte las gracias.

Telefon çaldığında babam ayrılmak üzereydi.

- Mi papá estaba por salir cuando sonó el teléfono.
- Mi padre estaba a punto de irse cuando sonó el teléfono.

Tom binadan ayrılmak zorunda kalacak.

Tom deberá salir del edificio.

Tommy ayrılmak istediğini hiç söylemedi.

Tom nunca dijo que quisiese ir.

Bana şirketten ayrılmak istediğini söyledi.

Me dijo que quería dejar la compañía.

Tom ayrılmak zorunda kaldığını söyledi.

Tom dijo que tenía que irse.

O, biz ayrılmak üzereyken geldi.

- Ella llegó justo cuando nos íbamos.
- Ella llegó cuando estábamos a punto de irnos.

Bu ayrılmak istediğin anlamına mı geliyor?

¿Significa esto que quieres romper?

- O gitmek üzere.
- O ayrılmak üzere.

Ella está a punto de partir.

Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.

Nadie tenía apuro de irse de la fiesta.

Telefon çaldığında, hepimiz evden ayrılmak üzereydik.

Estábamos apunto de salir cuando sonó el teléfono.

- Ayrılmak istemiyorum.
- Gitmek istemiyorum.
- Bırakmak istemiyorum.

- No quiero irme.
- No me quiero ir.

Okuldan ayrılmak istediğine kesinlikle emin misin?

¿Estás totalmente seguro de que quieres dejar la escuela?

Biz biraz daha erken ayrılmak zorundayız.

Tenemos que salir temprano.

Ara sıra canım işimden ayrılmak istiyor.

A veces tengo ganas de dejar mi trabajo.

Ben ayrılmak üzereyken, yağmur yağmaya başladı.

Cuando iba a salir, se puso a llover.

Kırk yıllık evliliklerinin ardından ayrılmak istiyorlar.

- Ellos se quieren separar después de 40 años de matrimonio.
- Se quieren divorciar después de cuarenta años de matrimonio.

Treni yakalamak için erkenden ayrılmak zorundayım.

Tengo que salir temprano para tomar el tren.

O telefon ettiğinde biz tam ayrılmak üzereydik.

Justo estábamos a punto de irnos cuando ella llamó.

- Paris'i terk etmek istiyorum.
- Paris'ten ayrılmak istiyorum.

- Quiero irme de París.
- Quiero dejar París.

- Senden ayrılmak istemiyorum.
- Seninle ilişkiyi bitirmek istemiyorum.

No quiero romper contigo.

John geldiğinde Tom ve Mary ayrılmak üzereydiler.

Tom y Mary estaban a punto de irse cuando llegó John.

Ayrılmak istiyorum ama denesem bile yapamayacağımı biliyorum.

Quiero romper, pero sé que no podría aunque lo intentara.

Telefon çalmaya başladığında, Anne evden ayrılmak üzere idi.

Anne estaba a punto de salir de casa cuando el teléfono empezó a sonar.

Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.

Ayer algunos chicos tuvieron que salir antes de clase.

Evimden ayrılmak üzereyken ondan bir telefon görüşmesi aldım.

Cuando estaba por salir de casa, recibí una llamada de ella.

Tom film bitmeden önce sinemadan ayrılmak zorunda kaldı.

Tom tuvo que salir del cine antes de que la película terminara.

O ona hamile olduğunu söylediğinde Tom Mary'den ayrılmak üzereydi.

Tom estaba a punto de terminar con María cuando ella le dijo que estaba embarazada.

- Seninle ilişkiyi bitirmek bir hataydı.
- Seninle ayrılmak bir hataydı.

Terminar contigo fue un error.

Benim eski bir arkadaşım uğradığında ben evden ayrılmak üzereydim.

Estaba por salir de la casa cuando un viejo amigo llegó.

Tom Mary'ye 2.30'dan önce ayrılmak zorunda olduğunu söyledi.

Tom le dijo a Mary que tenía que irse antes de las 2:30.

- Tom Mary'den ayrılmak istiyor.
- Tom Mary ile ilişkiyi bitirmek istiyor.

Tom quiere terminar con María.

Ayrılmak istediğini söyledi ama niye olduğu konusunda net bir şey demedi.

Dijo que quería irse, pero no dejó claro el porqué.

- Tom Mary ile ilişkiyi bitirmek istemiyor.
- Tom Mary ile ayrılmak istemiyor.

Tom no quiere romper con Mary.

Olduğunu ileri sürdüğü ve bir araya geldiği için, geçici bir süre için, kalıcı olarak ayrılmak yerine,

algunos, y otros la rechazaron, ya que Mahran afirmó que doscientos veinte

- Tom Mary'nin neden ondan ayrılmak istediğini bilmediğini söyledi.
- Tom Mary'nin neden onunla ilişkiyi bitirmek istediğini bilmediğini söyledi.

Tom dijo que él no sabía por qué María quería terminar con él.