Translation of "üniversiteye" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "üniversiteye" in a sentence and their spanish translations:

Üniversiteye giderken,

Cuando estaba en la facultad,

Üniversiteye gittiğimde,

Y recuerdo cuando fui a la universidad,

Üniversiteye dönmeliyim.

Debería volver a la universidad.

O, üniversiteye gidemedi.

Él no pudo ir a la universidad.

Üniversiteye gitmek istiyorum.

Quiero ir a la universidad.

Sanırım üniversiteye gitmelisin.

Creo que deberías ir a la universidad.

Oğlumu üniversiteye göndereceğim.

Voy a mandar a mi hijo a la universidad.

Nerede üniversiteye gittin?

¿Dónde estudiaste?

Üniversiteye gidiyor musun?

¿Vas a la universidad?

üniversiteye başvuru sürecinde

que cada examen y tarea contaría para bien o para mal

Hangi üniversiteye gidiyorsun?

¿A qué universidad vas?

Tom şimdi üniversiteye gidiyor.

Tom va ahora al bachillerato.

Üniversiteye gitmeyi düşünüyor musun?

- ¿Pensás ingresar a la universidad?
- ¿Piensas ir a la universidad?

Tom üniversiteye gitti mi?

¿Tom fue a la universidad?

Tom üniversiteye gitmek istedi.

Tomás quería ir a la universidad.

Sadece üniversiteye gitmek istedim.

- Sólo quise ir a la universidad.
- Sólo deseaba ir a la universidad.

- Ben de yarın üniversiteye gideceğim.
- Yarın ben de üniversiteye gideceğim.

- Mañana también pienso ir a la universidad.
- Mañana también iré a la universidad.
- Yo también iré a la universidad mañana.

"Üniversiteye gitmek ve seyahat etmek,

"Quiero ir a la universidad y viajar

O, üniversiteye gitmeye karar verdi.

Ella quedó determinada en ir a la universidad.

Erkek kardeşim Kobe'de üniversiteye gidiyor.

Mi hermano va a la universidad de Kobe.

Tom üniversiteye gitmemeye karar verdi.

Tom decidió no ir a la universidad.

Ailem benim üniversiteye girmemi umuyor.

Mi familia espera que entre en la universidad.

Erkek kardeşim Tokyo'da üniversiteye gidiyor.

Mi hermano va a la universidad en Tokio.

Üniversiteye gitmek isteyip istemediğimi bilmiyordum.

No sabía si quería ir a la universidad.

Benim üniversiteye gitmem gerekiyor mu?

¿Debería ir a la universidad?

Üniversiteye gidebilmen için tasarruf yap.

Ahorra para poder ir a la universidad.

Ve New York şehrinde üniversiteye başladım.

y fui a la universidad en la ciudad de Nueva York.

Üniversiteye gitme yerine iş dünyasına girdi.

Él entró al mundo de los negocios en lugar de ir a la universidad.

Bir üniversiteye girme hayatımın amacı değil.

Ir a la universidad no es el objetivo de mi vida.

O, üniversiteye gitmek için para biriktiriyor.

El está ahorrando para ir a la universidad.

O, üniversiteye gitmek için tasarruf yapıyor.

El está ahorrando para ir a la universidad.

Tom gelecek yıl üniversiteye gitmeyi planlıyor.

Tom planea ir a la universidad el año que viene.

Tom bir burs sayesinde üniversiteye gidebildi.

Tom pudo ir a la universidad gracias a una beca.

Tom'un hayali İngiltere'de bir üniversiteye gitmek.

El sueño de Tom es ir a una universidad inglesa.

O, üniversiteye gitmek için kararını verdi.

Ella tenía en mente ir a la universidad.

İngilizce eğitimi için üniversiteye gitmeye karar verdim.

Decidí ir a la universidad para especializarme en Inglés.

Ben üniversiteye girdiğimden beri birçok arkadaşlar edindim.

Me hice de muchos amigos desde que entré a la universidad.

Onun ebeveynleri onun üniversiteye gitmesi gerektiğini söyledi.

Sus padres dijeron que él debía ir a la universidad.

O, üniversiteye gitmek istediğini açıkça ortaya koydu.

Ella dejó bien claro que quería ir a la universidad.

Öğrencilerin %40'ından daha fazlası üniversiteye gidiyor.

Más del 40% de los estudiantes van a la universidad.

Tom üniversiteye giderken amcasıyla birlikte Boston'da yaşadı.

Tom vivió en lo de su tío en Boston cuando estudiaba.

Okullarda kızlar oğlanları geçiyor, üniversiteye daha çoğu gidiyor.

Las niñas tienen mejor rendimiento escolar que los varones, más van a la universidad.

Üniversiteye gittim, evlendim, çocuk ve kariyer de yaptım

Fui a la universidad, me casé, tuve hijos, hice una carrera,

Üniversiteye gittiğinde Steve Jobs bu durumu biliyordu zaten

Cuando fue a la universidad, Steve Jobs ya conocía esta situación.

Onların üniversiteye gitmelerini ve işadamları olmayı öğrenmelerini istedi.

Él quería que fueran a la universidad y aprendieran a ser hombres de negocios.

Bugün okumak için üniversiteye gittim. Yarın tekrar gideceğim.

Hoy fui a la universidad a estudiar. Mañana iré otra vez.

Tom'un nerede üniversiteye gideceğini planladığını bana tekrar söyle.

Repíteme dónde está pensando Tom en ir a la universidad.

Onun ebeveynleri oğullarını üniversiteye gönderemeyecek kadar çok fakirdi.

Sus padres eran terriblemente pobres y no pudieron enviar a su hijo a la universidad.

Çalışmak ya da üniversiteye gitmek arasında karar veremiyorum.

- Ella no puede elegir entre conseguir un empleo o ir al colegio.
- No consigue decidirse entre buscar trabajo o ir a la universidad.

O, sınavda iki kez başarısız olduktan sonra üniversiteye girdi.

- Él ingresó a la universidad después de desaprobar el examen dos veces.
- Él entró en la universidad tras haber suspendido dos veces.

Eğer üniversiteye girebilirsem, iki yabancı dil konuşmayı öğrenmeyi umuyorum.

Si puedo entrar en la universidad, espero aprender a hablar dos lenguas extranjeras.

Ben üniversiteye gitmeden önce bir yıl ara vermeyi planlıyorum.

Planeo hacer un año sabático antes de ir a la universidad.

İyi bir üniversiteye girmen için tüm yapman gereken çok çalışmak.

Todo lo que debes hacer es estudiar duro para ser admitido en una buena universidad.

Tom, işe mi gireceğine yoksa üniversiteye mi gideceğine karar veremiyor.

Tom no logra decidirse entre conseguir un trabajo o ir a la universidad.

- Dört yıl boyunca üniversiteye gittim ve bütün aldığım bu, bitli diplomaydı.
- Dört yıl üniversiteye gittim ve elime geçen tek şey bu kıçı kırık diploma.

Fui a la universidad por cuatro años y todo lo que obtuve fue este miserable diploma.

O, liseden sonra üniversiteye gitti ve babası gibi bakan olmak için okudu.

Después del instituto, fue a la universidad y estudió para ser ministro, como su padre.