Translation of "çalışan" in Spanish

0.027 sec.

Examples of using "çalışan" in a sentence and their spanish translations:

Tom bir çalışan.

Tom es un empleado.

- Bu çalışan bir sistem.
- Bu çalışan bir sistemdir.

Es un sistema que funciona.

Kurtarmaya çalışan yaşlılar kaldı.

que realmente luchan por elevarse por encima de la pobreza extrema.

Çalışan anneler olmamız ve

y nos unía ser mamás trabajadoras

Çalışan kadın sayısı artıyor.

El número de mujeres trabajadoras está aumentando.

Fırında çalışan kız şirin.

La chica que trabaja en la panadería es guapa.

Fırında çalışan kız sevimlidir.

La niña que trabaja en la panadería es linda.

Şirketinde kaç çalışan var?

¿Cuántos empleados tiene tu compañía?

Şirketimizde otuz çalışan var.

Nuestra compañía tiene 30 empleados.

- NASA'da çalışan bir arkadaşım var.
- NASA için çalışan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que trabaja para la NASA.

Bulutta çalışan hava kalitesi üzerine

creamos un sistema de apoyo a la decisión de calidad del aire

Çiftlikte çalışan bir adam var.

Hay un hombre trabajando en la granja.

Ben serbest çalışan bir fotoğrafçıyım.

Soy un fotógrafo freelance.

Yeni çalışan kendini dondurucuda kilitledi.

La nueva empleada se encerró a sí misma en el congelador

Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.

El número de automóviles circulando en la ciudad se ha incrementado.

Fırında çalışan genç kadın güzeldir.

La joven que trabaja en la panadería es linda.

Tom serbest çalışan bir fotoğrafçı.

Tom es un fotógrafo por cuenta propia.

Ve sadece işini yapmaya çalışan bizleri

y aquellos que simplemente estamos tratando de hacer nuestro trabajo

Bunun benzeri sistemlerde çalışan insanlar var

Hay gente trabajando en sistemas como este,

Erkek doğum kontrolü üzerinde çalışan araştırmacılar

Los investigadores que han trabajado en la anticoncepción masculina

Getirmeye çalışan büyük bir bankada çalışıyordum.

que trataba de llevar más innovación a la cultura corporativa.

Bu şirkette çalışan kadınlardan yükümlü olacaksın.

Usted estará al cargo de la mujer que trabaja en esta fábrica.

O, ışınlanma üzerinde çalışan bir fizikçi.

Él es un físico que está trabajando en el teletransporte.

Onun bankada çalışan bir amcası var.

Ella tiene un tío que trabaja en un banco.

Bu projede çalışan herkes milyoner oldu.

Todo el mundo que trabajó en ese proyecto se convirtió en millonario.

Burada çalışan insanların çoğu, ücretsiz gönüllülerdir.

La mayoría de las personas que trabajan aquí son voluntarios.

Babam iç hatlarda çalışan bir pilot.

Mi padre es piloto de vuelos nacionales.

Bu ekipte çalışan birçok avukat var.

Hay muchos abogados trabajando con este equipo.

Bir arıcı arılarla çalışan bir kişidir.

Un apicultor es una persona que trabaja con abejas.

NASA için çalışan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que trabaja para la NASA.

Ancak dişiyi etkilemeye çalışan sadece o değil.

Pero no es el único que compite por su afecto.

Çocuklarla, çocuklarını büyütmek için çalışan bekâr annelerle.

donde hay niños, madres solas de pronto para criar los hijos.

Bilgisayar sanayinde çalışan iki erkek kardeşi var.

Ella tiene dos hermanos que trabajan en la industria informática.

Erkeklerle eşit olmaya çalışan kadınlar hırstan yoksundur.

A las mujeres que pretenden ser iguales a los hombres les falta ambición.

Bu çocukla konuşmaya çalışan kadın bir öğretmen.

La mujer intentando hablar a este niño es profesora.

Ev almaya çalışan bir sürü insan var.

Hay mucha gente tratando de comprar casas.

Çoğu çalışan yılda bir kez zam istiyor.

La mayoría de los empleados espera un aumento de sueldo una vez al año.

Onun bir bankada çalışan bir amcası var.

Él tiene un tío que trabaja en un banco.

Bir gönüllü olarak çalışan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que labura como voluntario.

O hayli nitelikli bir çalışan olarak düşünülüyor.

Él está considerado como un empleado altamente cualificado.

Onu hayli nitelikli bir çalışan olarak düşünüyorlar.

Ellos lo consideran un empleado altamente cualificado.

Türkiye'de yaşayan ve çalışan birçok arkadaşım var.

Tengo muchos amigos que viven y trabajan en Turquía.

Lütfen bugünün etkinliği üzerine sıkı çalışan gönüllülere

Así que por favor asegúrese de agradecer al equipo de voluntarios

Ve hayatta kalmaya çalışan biri olarak, ellerimi kullanamazsam

y, como superviviente, si no puedo usar las manos,

Gündüz uyuyan ve gece çalışan bazı insanlar vardır.

Algunas personas duermen de día y trabajan de noche.

New York Times için çalışan bir arkadaşım var.

Tengo un amigo que trabaja en el New York Times.

Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.

El número de empleados se ha duplicado en 10 años.

Erkeklere nazaran Japonca çalışan daha çok kadın var.

Hay más mujeres que hombres estudiando japonés.

Aynı zamanda Çin için gayet iyi çalışan bir sistem.

Es un sistema que le ha funcionado muy bien a China.

Ve Moldovya tahtını ele geçirmeye çalışan Prens Stefan'a askeri-

de su poder, le provee ayuda militar al príncipe Stefan quien está intentando tomar el

Ve bize bir şeyler empoze etmeye çalışan şeyler görüyoruz

y vemos cosas tratando de imponernos algo

Bu kadar çok şirket büyük bütçeler ve birçok çalışan.

Muchas empresas tienen grandes presupuestos y muchos empleados.

Milyonlarca yıldır çalışan dev bir su altı beyni gibi.

Es como un cerebro submarino gigante que funciona desde hace millones de años.

Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.

La gente que trabaja regularmente en sitios abiertos no sufre de insomnio.

"Almanya'ya breakdansı geri getirmeye çalışan 30 yaşlarında çılgın bir Koreli"

"Anda, un treintañero chiflado de Corea

Tam zamanlı çalışan kadın erkek kıyaslamasında rakam %9.1'e düşer

La cifra cae a 9,1 % cuando se compara trabajadores de tiempo completo,

Ve yarı zamanlı çalışan kadınlar yarı zamanlı erkeklerden fazla kazanır.

Y las mujeres de medio tiempo ganan más que los hombres de medio tiempo.

O tembel değildir, tam tersine sıkı çalışan biri olduğunu düşünüyorum.

- Él no es vago, al contrario, pienso que trabaja duro.
- Él no es vago. Al contrario, creo que él es muy esforzado.

Wright kardeşler, bir motor ile çalışan bir uçağı uçurmayı başardılar.

Los hermanos Wright lograron hacer volar un aeroplano impulsado por un motor.

Çalışan ailelerin çocukları için kaliteli bir eğitimi inkar etmek çalışan aileler için sağlık hizmetlerini ya da çocuk bakımını inkar etmek kadar yanlıştır.

Negar una educación de calidad a los hijos de las familias trabajadoras es tan malo como negarles atención médica o cuidado infantil a las familias trabajadoras.

Önceden ücretsiz çalışan Boyarlara(macar taraflarındaki şövalyelere verilen ad) para öder

El hace cumplir los impuestos para los boyardos, quienes fueran previamente exentos de esto.

Her çalışan, yılda iki haftalık ücretli bir tatil yapma hakkına sahiptir.

Cada empleado tiene derecho a dos semanas de vacaciones pagadas por año.

Ben sadece İngilizceyi, onu ana dili olarak konuşanlardan korumaya çalışan bir göçmenim.

Solo soy un inmigrante tratando de proteger la lengua inglesa de sus hablantes nativos.

Macintosh bilgisayarın virüs barındırması Windows'la çalışan bir bilgisayardan çok daha az olasıdır.

Es mucho menos probable que un Macintosh tenga un virus que un computador con Windows.

Ama düşük ışıkta çalışan kameralar farklı bir yaklaşımı olan bir türü ortaya çıkarıyor.

Pero las cámaras con poca luz revelan una especie con un enfoque diferente.

18 Haziran'da Niigata şehir akvaryumunda, bir çalışan tarafından yapılan bir hata yüzünden 7000 balık öldü.

El 18 de junio en el acuario de la ciudad de Niigata murieron 7000 peces por causa del error de un empleado.

- Mary çok çalışkan bir kadın.
- Mary çok hamarat bir kadın.
- Mary çok sıkı çalışan bir kadın.

- Mary es una mujer trabajadora.
- Mary es una mujer muy abnegada.

Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

Toda persona que trabaja tiene derecho a una remuneración equitativa y satisfactoria, que le asegure, así como a su familia, una existencia conforme a la dignidad humana y que será completada, en caso necesario, por cualesquiera otros medios de protección social.