Translation of "Kabul" in Korean

0.008 sec.

Examples of using "Kabul" in a sentence and their korean translations:

Ve kabul edilemezdi.

용납할 수 없었어요.

Ve kabul edildi.

그 친구는 합격했습니다.

Ve kabul etmeliyiz ki

이 또한 인정해야 합니다.

Ambulansa girmeyi kabul etti,

그녀는 앰뷸런스에 오를 맘이 생겨

Ama onu kabul edeceğe benzemiyorlar.

‎하지만 받아줄 기미가 ‎안 보이네요

Onlardan biri olarak kabul edilmiştim.

저는 선수들 중 하나로 인정받았습니다.

Yüz siyahi öğrenci kabul edilecek,

흑인 학생 수는 100명으로

Ayrıca beni kabul de edeceklerdir.

존중한다면 저를 받아들일 것입니다.

Yine de, şartları kabul etmedi, sadece müzakereleri yeniden açmayı kabul etti. Müttefiklere,

그럼에도 불구하고 그는 조건을 받아들이지 않았고, 단지 협상을 새롭게 시작하려했다.

Mutfağımızda, bize iyiyi kabul etmemizi hatırlatan

저희 집 부엌에는 형광 분홍색 포스터가 있는데

Mesela bir üniversitenin öğrenci kabul yöneticisisiniz

여러분이 대학입학처장이라 생각해보세요.

Kabul etti ve ben onunla kaldım.

그는 동의 했고 저는 남았어요.

Ya da en azından kabul edeceğini keşfetmem.

포용하거나 최소한 받아들인다는 사실의 발견은

Bana iş vermeyi kabul eden birini buldum

간청 끝에 겨우 일자리도 구했고

Fikrinin kabul edilmediği bir iş yeriyle konuştum.

그렇게 하면 밀레니엄 세대들이 직장에 남아있기 때문이죠.

Bir parçası da hatalıysanız bunu kabul etmektir.

틀렸을 때 그것을 인정하는 것입니다.

Bilimle uğraşmanın bedeli, yanıldığınızda bunu kabul etmektir

과학의 댓가는 틀린 것을 인정하는 것입니다.

Faaliyet göstermek için genel bir kabul gerekiyor.

실험 진행을 위한 사회적 동의 혹은 허가를 얻는 겁니다.

İşin bu kısmında, yanılınca bunu kabul etmeniz gerekli.

틀렸을 때 인정하는 것도 과정의 부분입니다.

Bir sonraki seçimde formu doldurdum ve kabul edildim.

그 다음 모집에 지원서를 제출했고 합격했습니다.

Ve hakikat ötesi bir dünyada yaşadığımızı kabul etmemiz

우리가 현재 탈진실 세상에서 살고있다는 인식은

Ebeveynler bildirim yapılmaksızın değiştirilen şartları kabul etmek zorunda.

부모들은 약관이 바뀐 것을 모른 채 약관에 동의하게 됩니다.

Yaklaştığım insanların büyük çoğunluğu benimle buluşmayı kabul etti.

제가 연락을 하면 대부분은 저를 만나줘요.

Bu Hindu inançlarını kabul edersiniz ya da etmezsiniz

여러분인 이러한 힌두교 신앙을 받아들일 수도, 아닐 수도 있습니다.

Ve onu olduğu gibi değerlendirdiler ve kabul ettiler.

아이의 있는 그대로를 축복했습니다.

Sorunun bir parçası haline geldiğimi kabul etmek zorundaydım.

제가 그 문제에 일조했다는 사실을요.

Ama sonunda El Cap'e karşı kendimi denemeyi kabul ettim.

그러나 결국 엘 카피탄을 향해 제 자신을 시험해보고 싶다고 생각하게 되었습니다.

Fakat ben hayırı bir cevap olarak kabul etmemeye karar verdim.

저는 거절을 답변으로 받아들이지 않겠다고 결심했죠.

Ister kabul et, ister etme gibi imkânsız bir duruma sokulursunuz.

여러분의 개인 정보는 노출에 취약한 상태가 되니까요.

Zaman içinde daha iyi oldularsa bunun ilerleme olduğunu kabul ediyorum.

그 수치가 시간에 따라 나아진다면 진보했다고 판단할 수 있죠.

Yoksa az suyumuz kaldığını ve bunu doldurmam gerektiğini kabul edip

아니면 모자란 물을 채워야 한다는 걸 인정하고

Gerçekten de kırık ve hasarlı bir kalpten bahsediyor olabileceğimizi kabul edersek

우리가 "상심"을 얘기할 때

Tıpkı sihir öğrenip kabul görene dek birkaç yıl benim de olduğum gibi.

지난 수년간의 저 같군요, 마술을 배우고서 인정받기 전의 제 모습이요.

Çin farklı bir yaklaşım benimsemiş ve bu olanakların var olduğunu kabul etmeye başlamış,

중국은 다른 접근법을 취하여 이러한 시설들이 존재한다는 것을 인정하기 시작했지만