Translation of "Demek" in Korean

0.016 sec.

Examples of using "Demek" in a sentence and their korean translations:

Demek istediğim,

제 말은,

''İzleyiciler'' demek istemiyorum,

"청중"이라고 부르고 싶지가 않아요.

Demek ki birine nezaketsiz demek, onu nezaketsizlikle suçlamak

그래서 예의 바르지 못하다고 하고 예의 없음으로 비난하는 것은

Hayat da hareket demek.

인생은 행동입니다.

Bu suça ortağım demek.

저는 이 일에 연루된 것입니다.

Vahaya gitmek istiyorsunuz demek?

오아시스로 가자고요?

Burada ne demek istiyorum?

무슨 뜻일까요?

Ne demek istediğimi anlarsınız.

이렇게 됩니다.

Peki bu uygulamada ne demek?

실전에서는 무엇을 의미하는 걸까요?

Demek ağaçta kamp kurmamı istiyorsunuz?

나무 위에서 야영하라고요?

Tamam, madene girmek istiyorsunuz demek?

좋습니다, 갱도로 가자고요?

Iyileşmek, acıların silinmesi demek değil.

치유는 고통을 없애는 것이 아닙니다.

Bu da doğa karşıtı demek

자연에 반하려는 것으로 해석되고

Bu da şu demek oluyor,

노동과 관련 있다는 것은

Gerçi bunu demek anlaşılır bir şey

그렇더라도 이해는 됩니다.

Bu ön yargılarımın farkına varmak demek.

즉 제 자신의 편견을 인지하는 것이죠.

Evet, bir yol! Bu medeniyet demek.

네, 도로예요! 문명이 있단 얘기죠

Tamam, sopayla başını tutmamı istiyorsunuz demek?

좋습니다, 나뭇가지로 머리를 꼼짝 못 하게 하자고요?

Tamam, sopayla başını tutmamı istiyorsunuz demek?

좋습니다, 나뭇가지로 머리를 꼼짝 못 하게 하자고요?

Astronot olmanın ne demek olduğunu bilmiyordum:

우주비행사가 된다는 것의 의미도 잘 몰랐었죠.

Eğitim; seçenekler, uyum yeteneği, güç demek.

교육은 선택의 폭, 적응력과 여력, 그리고

Bu günde 40 milyon dolar demek.

하루에 4천만 달러란 얘깁니다.

...ama kararan hava yeni tehditler demek.

‎해가 지고 나면 ‎새로운 위험이 찾아옵니다

Demek bir altınfıçı kaktüsüyle savaşmamı istiyorsunuz?

금호선인장이랑 싸워보라고요?

Demek aşağıya serbest inişle ulaşmamı istiyorsunuz?

기어 내려가서 저쪽으로 가보라는 거죠

Kelimenin tam anlamıyla anlatıdan çıkarılıyor demek istiyorum.

이야기가 서술과 멀어지고 있다는 거죠.

Ve gerçekten işe yarayacak çözümler üretmemiz demek,

실용적인 해결책을 구할 수 있을 겁니다.

Demek bu yarığın kenarından halatla inmemizi istiyorsunuz?

이 골짜기 아래로 로프를 타고 내려가자고요?

Yiyecek anlamına geliyor. Bu da enerji demek.

식량이고 에너지예요

Pekâlâ, durup ateş yakmayı denememizi istediniz demek?

좋습니다, 여기 멈춰서 불을 피워야 한다고 생각하시는군요?

Isınmak için koyun yakalamayı denemek istiyorsunuz demek?

양을 쫓아가 잡아서 몸을 데우자고요?

Çıngıraklı yılanı kuyruğundan tutarak yakalamamı istiyorsunuz demek?

저더러 이 방울뱀을 잡는데 꼬리를 잡으라고요?

Böceklerin ışığa gelmesini ummak olduğunu düşünüyorsunuz demek?

병에 전등을 넣어 두는 게 최선이라고 생각하시는군요

Bizim seslerimiz büyük bir finansal risk demek.

우리가 목소리를 내면 금전적으로 위험이 너무 커요.

Aynı zamanda daha az miktarda salınım demek.

온실가스의 감소를 의미하죠.

Batı uyumayı seçti derken ne demek istiyorum?

제가 "서양이 잠들기를 선택했다"고 한 건 무슨 뜻일까요?

Bu demek oluyor ki 240 milyon insan,

그것이 의미하는 바는.. 2.4억 명의 사람들.

demek istediğim çok fazla seçenek aklıma geliyor.

많은 의견이 떠오를 것이라 생각합니다.

Demek istediğim bu size has bir avantaj.

제 말은, 그게 당신의 독특한 강점이에요.

Hapishanede olmanın ne demek olduğunu biraz konuşalım.

며칠 동안 감옥에 수용되는 게 무슨 의미를 갖는지를요.

Arka bahçelerinde 30 dönüm asfalt olması demek.

이제 뒷마당에 12만 평방미터의 아스팔트 땅을 갖게 되었다는 의미입니다.

30 dönüm neredeyse 30 futbol sahası demek.

12만 평방미터는 축구장 30개 크기와 같습니다.

Ve benim için ayrıca kadın karşıtı demek,

여성에 반하려는 것으로 해석됩니다.

UV ışığı kullanarak akrep avına çıkmak istiyorsunuz demek?

자외선 전등을 이용해서 전갈을 사냥하자고요

Yüksek olan bir ev kadar geniştir demek gibi.

방들이 있는 거대한 집처럼 큰 것 처럼요.

Bir dünyayı yönlendirmede daha yüksek bir kapasite demek.

기후 변화에 대처할 보다 나은 능력 등을 제공합니다.

Bu, enerji maliyetlerinde yedi milyar dolar tasarruf demek.

그렇게 해서 절감될 에너지 비용이 70억 달러에 달할 거라고 합니다.

Sıfır randevu bir içecek ve bir saat demek.

제로 데이트의 원칙은 한 잔에 한 시간입니다.

Bu uzaklık yaklaşık olarak Miami-Boston arası demek.

마이애미에서 보스톤까지의 거리죠.

Bu dillerin hiçbirinde "güzel" yalnızca "güzel" demek değildir.

어떤 언어에서도 "beautiful"이 "미"만 뜻하는 경우는 없죠.

Demek buradan karşıya geçmemi ve yüksekte kalmamı istiyorsunuz?

이 협곡을 건너서 계속 고지대에 있자고요?

Demek izleri takip edip suyumuzu tazelememiz gerektiğini düşünüyorsunuz?

동물의 흔적을 따라가서 물을 보충하자고요?

Demek batının bu tarafta, kayalıklara doğru olduğunu düşünüyorsunuz?

저쪽이 서쪽이라 생각하시는군요 저 바위들 있는 쪽 말이죠

Ve "neden" ile demek istediğim "kâr yapmak" değil.

"왜"라고 할 때, 저는 "이득을 엉기위해"라고 말하는 것이 아닙니다.

Birine otomatikman hediye alacağım demek değil, tamam mı?

무조건 아무에게나 선물을 사주지 않을 거에요. 알겠어요?

Bu da demek oluyor ki hiç çim mevcut değildi.

이 말은 풀이 없었다는 뜻입니다.

Demek istediğimi vurgulamak için ne yaptığımı herkes görebiliyor mu?

제 주장을 강조하려고 손을 좀 댔는데 모두 알아차리셨나요?

Suyla birlikte tarantulayı olduğu yerden çıkartmayı denememi seçtiniz demek?

물을 이용해서 타란툴라가 제 발로 나오게 하자고요

Tamam, burayı kazıp, tarantulayı çıkartmamı istiyorsunuz demek? Hadi bakalım.

좋습니다, 땅을 파헤쳐서 타란툴라를 나오게 하자고요? 갑니다

Pekâlâ, demek bu geyik boynuzlarından sıvı çıkarmaya çalışmamı istiyorsunuz?

네, 이 불쏘시개에서 물을 얻어보라고요

Basitçe demek oluyor ki eğer siz yılda 50.000 dolar kazanıyorken

그것은 여러분이 5만달러의 연봉을 받고

Demek su olan tüneli keşfetmek istiyorsunuz? Tamam, benimle geliyorsunuz. Hadi.

물이 있는 갱도를 탐험하자고요? 좋습니다, 같이 가시죠

Bu da demek oluyor ki sadece bu sesi çıkarmak için

1초에 120번 정도 충돌한다는 의미입니다.

Bu da her gece 20.000'den fazla kalori almak demek.

‎다시 말해서 ‎매일 밤 20,000cal 이상을 ‎섭취해야 한단 뜻입니다

Çince, "Çok yaşa [Çin cumhurbaşkanı] Xi Jinping" demek zorunda kaldık!

우리는 '시진핑 [주석] 만세!'라고 중국어로 반복해야 했습니다

Ağaçta kamp kurmamı istiyorsunuz demek? Bu muhtemelen kötü bir fikir değil.

나무 위에서 야영하라고요? 나쁜 생각은 아닐 겁니다

Ve bu da demek oluyor ki dünyanın her yanından isteyen herkes

이 말은 세계 곳곳에 있는 누구나

Demek istediğim bu asla olmayacak bir hikâyeydi ama yine de başardı.

절대로 일어날 것 같지 않았지만 실제로 일어났잖아요.

CA: Demek istediğim Netflix kültürüyle ilgili alışılmadık bir şey olmalı ki

CA: 제 말은, 넷플릭스에게 특별한 무언가가 있기 때문에

İnsan ölçüleriyle düşünürsek, her gece 400 kilometrelik gidiş geliş demek bu.

‎인간으로 치자면 매일 밤 ‎400km를 왕복하는 셈입니다

Sizin için her şey demek. Güney Kore'deki en büyük ''CHAEBOL'' den

니 인생의 전부가 바로 회사인거지. 그리고 우린 지금 한국에서 가장 큰 '재벌'에 대해

Ve tabii ki evet dedim çünkü demek istediğim Costa Rica çok güzel.

저는 당연히 수락했죠. 왜냐면 코스타리카는 정말 아름답기도 하지만,

Çok küçük bir yaşta bir kâşif olmanın ne demek olduğunu bana gösterdi.

아주 어린 나이인 저에게 탐험가가 되는 것의 의미를 보여주었습니다.

Ve şimdi merak ediyor olabilirsiniz... CHAEBOL tam olarak ne demek? Chaeboller devlet tarafından

그럼 지금쯤 궁금하겠지, 도대체 재벌이 정확하게 뭔데? 재벌은 삼성처럼 정부로부터 지원을 받는

Demek karşıya geçmenin en iyi yolunun halatı kullanmak olduğunu düşünüyorsunuz. Tamam, hadi. İşte başlıyoruz.

이 밧줄을 타고 건너는 게 최선이라고 생각하시는군요 좋아요, 갑니다