Translation of "Hayat" in Korean

0.007 sec.

Examples of using "Hayat" in a sentence and their korean translations:

Hayat doludurlar.

‎생명도 넘치고 있죠

Hayat çok güzel

인생은 너무나 아름답고

hayat için minnettarım,

삶에 대해 놀랍도록 감사한 마음입니다.

Hayat zaten yeterince korkutucu,

인생은 이미 두렵습니다.

Hayat da hareket demek.

인생은 행동입니다.

Hayat bir bumerang gibidir.

삶은 부메랑과 같습니다:

Ve hayat çok zor.

인생은 또 너무나 힘듭니다.

Ve hatta hayat kurtarabilir.

생명을 살리기도 하는 거죠.

Hayat memat meselesi olmadıkça.

목숨이 달린 게 아니라면요

Ama bazıları... ...burada hayat kurmuştur.

‎하지만 어떤 동물은 ‎도시에 삶의 터전을 꾸렸죠

Şimdilerde buna benzer olaylar milyonlarca hayat

이와 같은 사례로 수백만명의 목숨을 살릴 수 있으며

Yakınlardaki bir hastaneye hayat kurtarıcı panzehirler

저는 비행기 잔해를 찾아 인명 구조 해독제를 되찾는

hayat tecrübelerinden bir hikâye paylaşmalarını söyleyin.

모두에게 각자의 삶과 경험에 대해 이야기 해달라고 하세요.

Ve bitkin hayat tarzları yüzünden lanetlenmişler,

나른한 생활 방식으로 악명 높죠.

İşbirliği sayesinde tedavi bulduğumuz bir hayat.

협업을 통한 치료를 통하여 창조되는 다른 삶 말이지요.

Hak ettiğimiz iyi hayat gökten yağmayacak.

우리가 갈망하는 좋은 삶은 하늘의 선물처럼 떨어지지 않습니다.

Görünüşü de hayat tarzı kadar gariptir.

‎그 생활 방식만큼이나 ‎외모도 이상하죠

Yağmur ormanlarında hayat asla boşa harcanmaz.

‎정글에 낭비되는 생명은 없습니다

Bence hepimizin üç hayat desteği var.

우리 모두 각각 세 가지의 생명 유지장치가 있다고 가정해 볼게요.

Auntie Mame ''Hayat bir ziyafettir'' demişti,

앤티 매임은 "삶은 연회다"라고 했습니다.

Yani akıl almaz bir hayat bu.

‎상상도 못 할 삶이죠

Hayat dolu bu ormanın bereketli yaşamı

생명력 넘치는 숲속에서 어우러져 살아갑니다.

Ama bir kısmı iyi bir hayat sürer.

그럼에도 불구하고 어떤 면에서 매우 행복해지기도 합니다.

Siz de bu dev hediyeye sahipsini: Hayat,

여러분은 이 위대한 "삶"을 선물받았습니다.

ABD ve başka ülkeler hayat kurtarmayı suç sayıyor

미국과 그 주변국들은 생명을 구하는 일을 범죄로 만들었습니다.

Ama gerçek şu ki, bu garip, yavaş hayat

사실은 이 이상하고 느린 생명체는

Fakat sınırsız bir hayat yaşamanın bedeli de var.

‎하지만 제약이 없는 삶에는 ‎부작용이 따릅니다

Bu noktada, bir ahtapotun hayat aşamalarını iyi biliyordum.

‎이때 저는 문어의 생활상을 ‎단계별로 잘 파악하고 있었어요

Ve bu sanata olan ilgime hayat veren bir düşünce.

저의 관심을 이 예술 가운데로 이끈 것입니다.

Alt üst yaşanan bir hayat, daha fazla enerji saklıyor.

나무늘보는 거꾸로 매달려 있으며 에너지를 더 아낄 수 있습니다.

Eğitim kadınlar ve çocukları için daha sağlıklı bir hayat,

교육은 여성들과 그 자녀들에게 보다 나은 건강,

hayat çok zordu, her geçen gün zorlaşan bir mücadeleydi.

삶이 고단한 시기였습니다. 하루하루 고군분투했습니다.

O hayat, kürklü fok yavrusu için hiç kolay değil.

‎새끼 물개에게 삶은 녹록지 않죠

Burada su hayat demektir. Yardımcı olabilecek bir numara var

사막에선 물이 생명줄이죠 도움이 될 만한 요령이 하나 있습니다

Ve alacakaranlık bölgesindeki hayat Dünya iklimiyle iç içe geçmiş durumda.

해저 약광층의 생명체들은 지구의 기후와도 밀접한 관련이 있지만

Kısa nefes kesici başarıları Hellenistik Çağ'da Yunanlı olarak hayat sürdü

그의 단편의 숨막히는 업적 헬레니즘 시대를 그리스어로 안내하는 삶

Böyle hareketli bir hayat yaşamak için seni etkileyen nedir diye sorduğumda

제가 도대체 무엇이 이처럼 옥탄가 충만한 삶으로 이끌었는지 물어보자

Akkarınca ayaklarının tıkırtılarını bile. Bu gizli hayat tarzı başka yırtıcılardan saklanmasını da sağlar.

‎심지어 흰개미의 발소리도요 ‎이 비밀스러운 생활 방식 덕분에 ‎다른 포식자들로부터 숨을 수 있죠

Bu yaratıkları ne kadar çabuk bulursak hayat kurtarıcı panzehri o kadar çabuk şekilde yerine koyabiliriz.

이 생물들을 빨리 찾을수록 인명 구조 해독제를 빨리 보충할 수 있습니다