Translation of "Ortaya" in Japanese

0.019 sec.

Examples of using "Ortaya" in a sentence and their japanese translations:

Aniden ortaya çıktı.

彼はどこからともなく現れた。

O ortaya çıkmadı.

- 彼女は来なかった。
- 彼女は現れなかった。

Sonra uyuşturucu ortaya çıktı.

そこへ麻薬が登場したんです

çünkü ortaya çıktı ki

その理由は

Karmaşık yaşamın ortaya çıkışı.

複雑系生命に進化するのは

Ortaya çıktıkları andan itibaren...

‎羽化した直後に‎―

...güçlü yırtıcıları ortaya çıkarıyor.

‎ムンバイの道を堂々と歩く

Kirli çamaşırlarını ortaya dökme.

汚い下着を人前で洗うな。

Zamanında gelemediği ortaya çıktı.

たまたま彼が間に合わなかったのだ。

Sır yakında ortaya çıkacak.

その秘密は直ぐにもれるだろう。

Aniden ortaya çıkmasına şaşırdım.

彼が突然現れたので驚いた。

Bayan Jackson ortaya çıkmadı.

ジャクソンさんは現れなかった。

O, henüz ortaya çıkmadı.

彼はまだ姿を見せない。

O sonunda ortaya çıktı.

彼はついに現れた。

"Virüs Çin'de ortaya çıktı,

”ウイルスは中国大陸で発生…”

Dikkatsizlik kazaları ortaya çıkarır.

事故は不注意から生じる。

Onun ortaya çıkmasını bekledik.

私達は彼が現れるのを待った。

Tembel hayvan iftirasının ortaya çıkışı

私はナマケモノへの 中傷の起原を探って

Ekonomik avantajlarıyla birlikte ortaya çıkarır.

経済的利点もあるアイデアが 採用されています

Karanlıkta gizlenen şeyleri ortaya çıkarır.

‎闇の中の世界を映し出す

İçindeki gizli hayatları ortaya çıkarabiliyoruz.

‎闇に浮かび上がるのは‎―

...gizli gece dünyasını ortaya çıkarır.

‎夜の世界が ‎鮮明に浮かび上がる

Kızımın regi sevdiği ortaya çıktı,

実は娘はレゲエ音楽が好きで

Sitede bir adam ortaya çıktı.

一人の男がその場に現れた。

Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

暗闇から強盗が突如として現れた。

O, beklenin tersine ortaya çıkmadı.

- ついに彼女は来なかった。
- 結局、彼女は現れなかった。
- ついに彼女は姿を見せなかった。
- 結局、彼女は姿を現さなかった。

Raporun yanlış olduğu ortaya çıktı.

その報告は結局誤りだった。

Veba o yıl ortaya çıktı.

その年はペストがはやった。

Günün güzel olduğu ortaya çıktı.

その日は上天気となった。

Öğretmenin hasta olduğu ortaya çıktı.

その先生は病人だということが分かった。

Kaza yüzünden karışıklık ortaya çıktı.

その事故から混乱が起こった。

Pahalı makinenin kullanılmadığı ortaya çıktı.

その高価な機械は役に立たない事がわかった。

Oradan bir şekil ortaya çıktı.

あそこから人影が見えた。

Onu ortaya dökmekle tehdit etti.

彼はそれを公表すると脅した。

Onun sırrı yakında ortaya çıkarılacak.

彼の秘密は近々あばかれるだろう。

Aktörler tarihi kostümlerle ortaya çıktılar.

俳優たちは昔の時代の衣装を着けて現れた。

Birçok kaza dikkatsizlikten ortaya çıkar.

多くの事故は不注意から起こっている。

O er geç ortaya çıkacak.

早晩彼女は姿を現すだろう。

O fikri nasıl ortaya attın?

どうやってそんな考えを思いついたの?

Ölümcül hatalar dikkatsizlikten ortaya çıkar.

致命的な誤りは不注意から起こる。

Duygularının ortaya çıkmasına izin verme.

- 喜怒哀楽を見せるな。
- 感情を表に出さないようにしなさい。

Şehir yönetimindeki yozlaşmayı ortaya çıkardı.

彼は市政の堕落を暴露した。

Skandalı ortaya çıkaracak cesareti vardı.

彼は勇敢にもそのスキャンダルを暴露した。

O öğle saatlerinde ortaya çıktı.

彼女は昼ごろ現れた。

O gerçek niyetlerini ortaya çıkardı.

彼女は彼の真の意図を嗅ぎつけましたね。

Benim haklı olduğum ortaya çıktı.

私が正しかったことがわかった。

Büyük bir fikir ortaya attım.

今すごい名案がうかんだぞ。

Onun gerçek olduğu ortaya çıktı.

- それは本当であることがわかった。
- それは本当だということがわかった。
- それが正しいことだとわかった。

Bazı beklenmedik zorluklar ortaya çıktı.

予期せぬ困難が起こった。

Onun yakında ortaya çıkacağından eminim.

きっと彼女はもうすぐ現れるよ。

Yeni bir zorluk ortaya çıktı.

新しい困難が生じた。

Toplumun özenmesini istedikleri modeli ortaya koyuyor.

社会に見習ってほしい 模範となる人物を示していたのです

Demek istediğim, baskı elmaslar ortaya çıkarır.

プレッシャーが ダイヤを作ります

Umut ancak o zaman ortaya çıkar.

そうやって初めて 希望がわくのです

Yapay zekâ farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

AIは 様々な方向に進む可能性がありますが

Insanlardaki gerçek iyiliği ortaya çıkarmanın anahtarıdır

それが 人々の力を 最大に引き出す鍵なのです

Bir olasılık planının gerekliliğini ortaya koyuyor.

緊急時に必要な対策を 考えることも含まれます

Bunlar, şehrin ortaya çıkması için geçen

これは同じ場所から 撮影した写真です

Uzaklaştırmayı ve o anda ortaya çıkmasını

意識から取り除くことができて

Ama bunu ortaya ben çıkarmış olacağım

私がたった今 掘り出したことで

Nasıl işlediğine dair fikirlerimizi ortaya çıkardı.

刑事司法制度はどういう仕組みで働くのか

ortaya çıkarmam, anlamam ve düzeltmem gereken

世界中の憎しみの原因を究明し

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

‎紫外線ライトが ‎ハンターを照らし出す

Sihirli bir gece dünyası ortaya çıkarıyoruz.

‎夜に広がる魔法のような世界

Zamanı hızlandırınca ölümcül sırları ortaya çıkıyor.

‎早回しでサンゴの秘密を暴く

Gece kameraları gizli dünyalarını ortaya çıkarıyor.

‎高感度カメラが ‎秘密のベールを取り払う

ortaya geldiğinizde diş fırçası kullanmaya başlıyorsunuz,

中間層では 歯ブラシを使う人々が現れ

Projemin fikri işte böyle ortaya çıktı.

私のプロジェクトのアイディアは こうして生まれました

Ama bazen ortaya iki bacak çıkıyor.

‎でも たまに‎足‎が生える

Onun tahmininin doğru olduğu ortaya çıktı.

彼の推測は結局正しいことが判明した。

Bu yanlış anlama nasıl ortaya çıktı?

どうしてこんな誤解が生じたのだろう。

Kaza basit bir hatadan ortaya çıktı.

その事故は単なる過失から起こった。

Onun ifadesinin yanlış olduğu ortaya çıktı.

彼女の陳述は結局偽りであることがわかった。

Herhangi bir miktarda para ortaya sürebilir.

彼はいくらでもお金を出せる。

Onun hikayesinin düzmece olduğu ortaya çıktı.

- 彼の話は真実と違うことが分かった。
- 彼の話は嘘だと分かった。

Onun yüzünde bir isilik ortaya çıktı.

彼の顔に吹き出物ができた。

Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.

努力もすべて、むだであることがわかった。

Ay ortaya çıktığında, uzun süredir beklemiyorduk.

待つほどもなく月が出た。

Araştırmacılar, bir suikast planını ortaya çıkardılar.

捜査員らは暗殺計画を摘発しました。

Onun, unun babası olduğu ortaya çıktı.

彼は彼女の父親であることがわかりました。

Onun, onun babası olduğu ortaya çıktı.

彼は彼女の父親であることがわかりました。

Benim önsezinin doğru olduğu ortaya çıktı.

嫌な予感が的中した。

O adamlarının kötü idaresini ortaya çıkardı.

彼は部下の不始末を見つけた。

Onun sırrını ortaya çıkarmakla tehdit ettim.

私は彼の秘密をばらすと脅しをかけた。

Bu soru sık sık ortaya çıktı.

この問題はしばしば起こった。

Bu giyim tarzı Paris'te ortaya çıkmıştır.

この服装様式はパリに始まった。

Onun aniden ortaya çıkması hepimizi şaşırttı.

彼が突然現れたので我々はみな驚いた。

O ortaya çıktığında onun hakkında konuşuyorduk.

彼が現れた時、私達は彼のうわさをしていた。

ortaya çıkmasındaki temel sebepler üzerinde etkili oluyordu.

根本原因に作用しているようでした

Doğru olmadığı veya eksik olduğu ortaya çıkıyor.

間違いか 不完全であることが 判明しています

Hiçbir şeyin gerçeğin dışına çıkamayacağı ortaya çıkıyor.

今では その考えは 全くの見当違いだと わかっています

Mesela hep en iyi yanımı ortaya çıkaran,

私のよき友で同僚の牧師だった マークのように

ortaya başka bir çelişki atmama izin verin.

もうひとつの矛盾も 先に投下しておきますよ

Programcılar henüz dünya dışı varlıkları ortaya çıkarmadı.

プログラマーが宇宙人を まだ登場させていないだけとか

Fakat alçalan güneş fokun silüetini ortaya çıkarıyor.

‎サメからは夕日に浮かぶ ‎影が見えている

Kârdaki düşüş hasebiyle bütçe açığı ortaya çıkacaktır.

赤字が発生するのは歳入不足の結果です。

Mary birdenbire ortaya çıktığında ben ayrılmak üzereydim.

出ようとしていたら不意にメアリーが姿を現した。

Bıçaktaki parmak izleri onun suçunu ortaya çıkardı.

ナイフの指紋が彼女の有罪の証拠である。

O, cinayet davası ilgili gerçeği ortaya çıkardı.

彼は殺人事件の真相を明らかにした。

Böyle bir iddiayı ortaya atmayacak kadar akıllı.

彼はそんな要求をするほどばかではない。