Translation of "Kalmadı" in Japanese

0.056 sec.

Examples of using "Kalmadı" in a sentence and their japanese translations:

Suyumuz kalmadı.

水を使い果たしてしまった。

Yiyeceğimiz kalmadı.

食べ物をきらしてしまった。

Paramız kalmadı.

金不足になった。

- Hiç yiyecek kalmadı.
- Yiyecek bir şey kalmadı.

食べるものは何も残っていない。

Tırmanacak ağaç kalmadı.

‎行き止まりだ

Hiç tuz kalmadı.

- 塩は残っていない。
- もう塩がない。

O eşya kalmadı.

その品は品切れになりました。

Hiç yiyecek kalmadı.

食べるものは何も残っていない。

Buzdolabında et kalmadı.

冷蔵庫には肉は残っていません。

Salata yağı kalmadı.

サラダオイルが残っていない。

Hiç süt kalmadı.

ミルクは一つものこっていません。

Ve bununla da kalmadı.

それで終わりません

Okula asla geç kalmadı.

- 彼は今まで1度も学校に遅刻した事がありません。
- 彼は一度も学校に遅刻したことはない。

Maalesef hiçbir şeyimiz kalmadı.

あいにく品切れになってしまったんですが。

Odada hiç mobilya kalmadı.

部屋の中には1つの家具も残っていなかった。

Yiyecek bir şey kalmadı.

食べるものは何も残っていない。

Buzdolabında çok tereyağ kalmadı.

冷蔵庫にはバターがあまり残っていない。

Neredeyse hiç param kalmadı.

お金はほとんど一銭も残っていない。

- Takeshi geldi ama uzun kalmadı.
- Takeshi gelmesine geldi ama uzun kalmadı.

武は来るには来たが、すぐ帰った。

Ama neyse ki gerek kalmadı.

‎幸い自力で行けた

Öğrencilerden hiçbiri okula geç kalmadı.

学生は一人も遅刻しなかった。

Onların neredeyse hiç zamanı kalmadı.

彼らにはほとんど時間が残っていない。

O geldi, ama uzun kalmadı.

彼女は来ることは来たが、長くはいなかった。

Para kutusunda hiç para kalmadı.

貯金箱にはお金は全く残っていなかった。

Hakkında konuşacak bir şey kalmadı.

話すことはもう何もない。

Tom okula hiç geç kalmadı.

トムは学校に遅刻したことがない。

Tek bir öğrenci geç kalmadı.

学生達の誰一人として定刻に遅刻した者はいない。

Tom asla okula geç kalmadı.

トムは学校に遅刻したことがない。

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

‎だが それは間違いだった ‎闇は味方になるが‎―

Ama uzun süre utanç içinde kalmadı.

しかし、彼は長い間恥ずべきままではありませんでした。

Robert toplantı için henüz geç kalmadı.

ロバートはまだ会合に遅れたことがない。

- Daha fazla ekmeğimiz yok.
- Ekmeğimiz kalmadı.

- もうこれ以上パンはありません。
- もうパンがないんですよ。

Afet sonrasında adada hiç su kalmadı.

その災害の後、島にはほとんど水が残っていなかった。

O acele etti, böylece geç kalmadı.

彼女は遅れないように急いで行った。

Vücudumun yara almayan bir parçası bile kalmadı.

身体中いたるところ、少なくとも前半身に 無傷の箇所など残っていない

Fakat şimdi benim için bir şey kalmadı.

だが今、俺には何も残ってない。

O bana bir yalancı demekten geri kalmadı.

彼は私が嘘付きだと言ったも同然だ。

O, asla kendi geçimini yapmak zorunda kalmadı.

彼は今まで自分で生計を立てる必要がなかった。

- Tom'un beti benzi kalmadı.
- Tom'un rengi soldu.

トムは青ざめた。

Onun terfi alamadıktan sonra çalışma isteği kalmadı.

昇進が見送られた女には働く励みがない。

- Gölette neredeyse hiç su yok.
- Su birikintisinde neredeyse hiç su kalmadı.
- Gölette neredeyse hiç su kalmadı.

その池にはほとんど水がない。

Uyku yoksunluğu denen bu şeyle uğraşmak zorunda kalmadı.

睡眠不足という課題に 直面する必要がなかったんです

O dükkanda satın almak için hiçbir şey kalmadı.

あの店ではもう買う物がなにもない。

- Buzdolabında hiçbir şey kalmadı.
- Buzdolabında hiçbir şey kalmamıştı.

冷蔵庫の中には何も残っていなかった。

- Cüzdanımda daha fazla para yok.
- Cüzdanımda para kalmadı.

- 財布に金が無くなった。
- 財布にもうお金がないんだ。

Beş saatlik gezi yüzünden elimizi kaldıracak halimiz kalmadı.

私たちは5時間の旅でぐったりしてしまった。

- Korkarım ki, hiç kahve kalmamış.
- Maalesef hiç kahve kalmadı.

コーヒーは少しも残っていないと思う。

Babamın parası kalmadı ve biraz ödünç almak zorunda kaldı.

父はお金が不足して、借金をしなければならなくなった。

- Demlikte neredeyse hiç kahve kalmadı.
- Neredeyse demlikte hiç kahve yok.

- ポットにはほとんどコーヒーは残っていない。
- ポットにはほとんどコーヒーが残っていない。
- ポットにほとんどコーヒーは残っていない。

Bu, Soult'un komuta yeteneklerini boşa harcamakla kalmadı, çünkü yeni rolü sadece

。 彼の新しい役割は単に ナポレオンの命令 を 実行 する こと

- Tom üç yıl önceki Tom değil.
- Tom'un üç yıl önceki hâlinden eser kalmadı.

- トムはもう3年前のトムじゃないんだ。
- トムはもう3年前のトムとは違うんだ。

Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

指を使って食事をすることは、何世紀にもわたって続いてきたばかりでなく、再び広まるかもしれないと信じている学者もいる。