Translation of "Güçlükle" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "Güçlükle" in a sentence and their japanese translations:

Güçlükle yürüyebiliyorum.

- 私はもうほとんど歩けない。
- ほとんど歩けない。

Siz güçlükle duyabiliyorum.

- 君の話がほとんど聞き取れない。
- そっちの声がほとんど聞こえないの。

Onlar güçlükle görebiliyordu.

彼らはほとんど何も見えなかった。

Onlar güçlükle geçiniyorlar.

彼らはその日暮らしで生活をしている。

Ona güçlükle inanabildim.

彼の言うことはとても信じがたかった。

Güçlükle trene yetiştim.

私はかろうじて汽車に間に合った。

Acıya güçlükle katlandım.

私はその痛みをほとんどがまんできなかった。

O, güçlükle konuşabiliyor.

ほとんど話せない。

Ödevimi güçlükle bitirdim.

私はやっと宿題を仕上げた。

Söylediklerini güçlükle anlayabiliyorum.

私は彼の言っていることがほとんど理解できない。

Testi güçlükle geçebildim.

私は、かろうじて試験に合格した。

Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.

立っているのがやっとだった。

Yaz tatilini güçlükle bekleyebilir.

彼女は夏休みを待ちかねている。

Kalabalığın içinde güçlükle ilerledi.

彼は群衆の中を力ずくで進んでいった。

Onun davranışına güçlükle katlanıyorum.

彼の行動にはほとんど我慢できない。

Yaralı asker güçlükle yürüyebiliyordu.

負傷した兵士はほとんど歩けなかった。

O adını güçlükle yazabiliyor.

彼は自分の名前を書くのがやっとだ。

Onun söylediklerini güçlükle anlayabiliyorum.

私は彼女の言うことがほとんど分らない。

Ben şimdi güçlükle çalışabiliyorum.

- 私は、今ほとんど働けません。
- 今は、ほとんど働けてないんだ。

Kate güçlükle Çince konuşuyor.

ケイトは中国語をほとんど話せない。

Yaşlı kadın merdivenlere güçlükle tırmandı.

その老婦人はやっとの事で階段を上った。

O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.

その子は靴のひもを結ぶのがやっとだった。

9:20 trenini güçlükle yakaladım.

- 9時20分の汽車にようやく間に合った。
- 9時20分の電車にようやく間に合った。
- 9時20分の電車になんとか間に合った。

Bu dönem güçlükle eğitim yaptı.

彼は今学期ほとんど勉強していない。

Haberi duymak için güçlükle bekleyebildi.

彼はその知らせを聞くのがもう待ちきれなかった。

Seyirci konserin başlamasını güçlükle bekleyebildi.

聴衆はコンサートが始まるのをどうにも待ちきれなかった。

Yaşlı adam kaçtı ama güçlükle.

爺ちゃんはやっとのことで脱出した。

O, yeniden yakalandığında güçlükle kaçmıştı.

彼は逃げるか逃げないかのうちにまた捕まった。

Haberi dinlemek için güçlükle bekleyebildim.

私はそのニュースを聞くのを待てないくらいだった。

Seni görünceye kadar güçlükle bekleyebiliyorum.

- あなたのお帰りを一日千秋の思いでお待ちしています。
- あなたにお目にかかるのをとても楽しみにしています。

Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.

その老婦人はやっとの事で階段を上った。

Dün gece, son trene güçlükle yetiştim.

ゆうべはやっとのことで最終電車に間に合った。

Bir kamyon tarafından çarpılmaktan güçlükle kaçtım.

もう少しでトラックにはねられるところだった。

O kadar yorgundu ki güçlükle yürüyebiliyordu.

- 疲れすぎていて彼はほとんど歩けなかった。
- 彼はあんまり疲れたので、ほとんど歩くこともできなかった。

Onlar öğretmenlerinin sorusuna güçlükle cevap verdi.

彼らは先生の質問にやっとのことで答えた。

- Neredeyse onu duyamıyordum.
- Onu güçlükle duyabiliyordum.

彼の言う事がほとんど聞こえなかった。

Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.

肉眼ではほとんど見えない星もある。

O kadar yorgunum ki güçlükle yürüyebiliyorum.

私はひどく疲れてもう歩けそうにない。

- Neredeyse trene yetişemiyordum.
- Trene güçlükle yetişebildim.

- かろうじて列車に間に合った。
- なんとかギリギリ電車に間に合った。

- Ben gözlerime güçlükle inandım.
- Neredeyse gözlerime inanamıyordum.

自分の目がほとんど信じられなかった。

O kadar karanlıktı ki onlar güçlükle görebiliyorlardı.

- ひどく暗かったので、彼らはほとんど見えなかった。
- とても暗かったので彼等はほとんど何も見えなかった。

O kadar yorgundu ki güçlükle ayakta durabiliyordu

彼は疲れて立っていられなかった。

Ben ona büyük güçlükle bir yanıt verdim.

私はやっとの事で彼に返事をした。

O pek çok güçlükle yüz yüze geliyor.

彼は多くの障害に直面している。

Tom geçen yıl aldığı pantolona güçlükle sığabildi.

トムは去年買ったジーンズが入らない。

- Testi güçlükle geçmeyi başardı.
- Testi ucu ucuna geçebildi.

彼はかろうじて試験に合格した。

- Ben zar zor sınavı geçtim.
- Ben sınavı güçlükle geçtim.

私は、かろうじて試験に合格した。

Onlar annelerine bir hediye almak için yeterli parayı güçlükle topladılar.

彼らは母への贈り物を買うだけの金を寄せ集めた。

- Gözlüğüm olmadan neredeyse hiç doğru dürüst göremiyorum.
- Gözlüğüm olmadan güçlükle görebiliyorum.

- 私は眼鏡なしではほとんどみえない。
- 眼鏡がないと、ほとんど見えないんだよ。