Translation of "Lazım" in Italian

0.066 sec.

Examples of using "Lazım" in a sentence and their italian translations:

İmzalamam lazım.

- Devo smetterla.
- Io devo smetterla.
- Devo piantarla.
- Io devo piantarla.

Uyumam lazım.

Devo andare a dormire.

“Düzenlemeleri yapmamız lazım.

"Dobbiamo fare i preparativi.

Bunu değiştirmemiz lazım.

Dobbiamo cambiare queste cose.

Kibirlenmeden hırslanmamız lazım.

Serve ambizione senza arroganza.

Fakat konuşabilmemiz lazım

ma dobbiamo diventare abili nel farlo,

Gerçeği bilmemiz lazım.

dobbiamo sapere la verità.

Yazıcıya kağıt lazım.

La stampante ha bisogno di carta.

İngilizce konuşmak lazım.

Bisogna parlare l'inglese.

Bebeği yatırmam lazım.

- Devo mettere il bebè a letto.
- Io devo mettere il bebè a letto.

Eve gelmen lazım.

- Devi venire a casa.
- Deve venire a casa.
- Dovete venire a casa.

Ona alışmam lazım.

Devo abituarmici.

Onu aramam lazım.

- Devo chiamarla.
- La devo chiamare.

Uyumaya gitmem lazım.

Dovrei andare a dormire.

Onu tekrar görmem lazım.

Devo rivederlo.

Kanıtları yok etmemiz lazım.

Dobbiamo distruggere le prove.

Oğlana bahşiş bırakmak lazım.

Bisogna lasciare una mancia al cameriere.

Profil resmimi değiştirmem lazım.

Devo cambiare la foto del profilo.

Şimdi karar vermen lazım.

- Deve decidere.
- Devi decidere.
- Dovete decidere.

Sağlığa dikkat etmek lazım.

Bisogna riguardare la salute.

Bana üç gönüllü lazım!

- Mi servono tre volontari!
- Ho bisogno di tre volontari!

Babamın gönlünü yapmam lazım.

Devo rendere felice il mio papà.

Şimdi bir telefon açmam lazım.

Adesso devo fare una telefonata

Garson, bana bir peçete lazım.

- Cameriere, mi serve un tovagliolo.
- Cameriere, ho bisogno di un tovagliolo.

Charles'tan izin almam mı lazım?

Devo chiedere il permesso a Charles?

Birkaç telefon görüşmesi yapmam lazım.

- Devo fare qualche chiamata.
- Io devo fare qualche chiamata.

Tom'un bunu şimdi yapması lazım.

- Tom deve farlo ora.
- Tom deve farlo adesso.

- Yatmaya gitmek zorundayım.
- Uyumam lazım.

- Devo andare a dormire.
- Io devo andare a dormire.

Tom'un nerede saklandığını öğrenmemiz lazım.

Dobbiamo scoprire dove si sta nascondendo Tom.

Bizim bir yerden başlamamız lazım.

- Dobbiamo iniziare da qualche parte.
- Dobbiamo cominciare da qualche parte.

- Tom'u bulmalıyım.
- Tom'u bulmam lazım.

Devo trovare Tom.

Biz bir bekçi köpeği lazım.

- Abbiamo bisogno di un cane da guardia.
- Noi abbiamo bisogno di un cane da guardia.
- Ci serve un cane da guardia.
- A noi serve un cane da guardia.

Sana ne zamana kadar lazım?

- Per quando ne hai bisogno?
- Per quando ne ha bisogno?
- Per quando ne avete bisogno?

Bazı Noel hediyeleri almam lazım.

- Devo comprare un po' di regali di Natale.
- Io devo comprare un po' di regali di Natale.

Yeni bir bakış açısı edinmemiz lazım,

Dovremo cambiare paradigma

Iyi hikâyeler yapabilmek için bilmemiz lazım.

come creare delle buone storie.

Ve bizim birlikte hesaplamaya başlamamız lazım;

Dobbiamo cominciare a mettere assieme una contabilità,

O yüzden bunu öncelik yapmanız lazım.

Si devono quindi stabilire delle priorità.

- Bunu yapmamalıyız.
- Bunu yapmıyor olmamız lazım.

- Non dovremmo fare questo.
- Noi non dovremmo fare questo.

Hepimiz elimizden gelenin fazlasını yapmamız lazım.

Tutti noi dobbiamo fare più del nostro meglio.

- Duş almam gerek
- Duş almam lazım.

Ho bisogno di fare una doccia.

- Sakin olmam lazım.
- Sakin kalmam gerekiyor.

- Devo stare calmo.
- Devo stare calma.
- Ho bisogno di stare calmo.
- Ho bisogno di stare calma.

Bu eve kadın eli değmesi lazım.

Questa casa ha bisogno di un tocco femminile.

- Para biriktirmem lazım.
- Para biriktirmem gerekiyor.

- Devo risparmiare soldi.
- Io devo risparmiare soldi.
- Devo risparmiare denaro.
- Io devo risparmiare denaro.

Bana yeni bir USB kablo lazım.

- Ho bisogno di un nuovo cavo USB.
- Io ho bisogno di un nuovo cavo USB.

İçeri girmenin bir yolunu bulmam lazım.

Devo trovare un modo di entrare.

Buradan çıkmanın bir yolunu bulmam lazım.

Devo trovare un modo per uscire di qui.

Benim biraz daha araştırma yapmam lazım.

Devo fare un altro po' di ricerche.

Ve sizin de bu algıyı kırmanız lazım.

e bisogna rompere quell'associazione.

Fakat işe doğru şeye odaklanarak başlamamız lazım.

ma dobbiamo cominciare a focalizzarci sulle cose giuste.

Mümkün olduğu kadar uzun süre konuşmamız lazım,

il più a lungo possibile

Anlamak için Antik Yunanlara geri dönmemiz lazım.

Bisognerebbe risalire agli antichi greci,

Yaptığınız çalışmaya okuyucunun bakış açısıyla bakmanız lazım.

e guardare a quello che avete fatto dalla prospettiva del lettore.

Arama için daha fazla yatırım yapmamız lazım.

Senza dubbio dovremmo trascorrere più tempo a cercare.

Kilo vermem lazım, bu yüzden diyet yapacağım.

Devo perdere peso, quindi mi metto a dieta.

Başım dertte Tom. Gelip beni alman lazım.

Tom, sono nei guai. Ho bisogno che tu venga a prendermi.

- Uyumam lazım.
- Ben yatmaya gitmeliyim.
- Yatmak zorundayım.

- Devo andare a letto.
- Io devo andare a letto.

- Bir cetvele ihtiyacım var.
- Bana cetvel lazım.

- Mi serve un righello.
- A me serve un righello.
- Ho bisogno di un righello.
- Io ho bisogno di un righello.

- Bu beceri gerektirir.
- Bunun için yetenek lazım.

Ci vuole abilità.

- Doktora ihtiyacım yok.
- Bana doktor lazım değil.

- Non ho bisogno di un dottore.
- Io non ho bisogno di un dottore.
- Non mi serve un dottore.
- A me non serve un dottore.

- Yüzmem gerek.
- Yüzmeye ihtiyacım var.
- Yüzmem lazım.

- Ho bisogno di nuotare.
- Io ho bisogno di nuotare.
- Devo nuotare.
- Io devo nuotare.

Tamam çocuklar, dikkatli yürüyün. Gerçekten dikkatli olmamız lazım.

Ok, ragazzi, molta cautela. Dobbiamo stare molto attenti.

Üç şey lazım olacak: Öncelikle yeri biraz doldurmalıyız.

Ci serviranno tre cose: per prima cosa, un giaciglio,

Bunu yapmak için bir dizi saçmalığa başvurmamız lazım.

Farlo significa richiamare una certa dose di derisione,

Bu minik erkeğin etkili bir ses bulması lazım.

Il piccolo maschio deve farsi sentire.

- Bana bir bıçak lazım.
- Bir bıçağa ihtiyacım var.

- Ho bisogno di un coltello.
- Mi serve un coltello.

- Biraz süte ihtiyacım var.
- Bana biraz süt lazım.

Mi serve del latte.

- Şarap mı içmeniz lazım?
- Şarap içmeniz gerekiyor mu?

- Hai bisogno di bere del vino?
- Ha bisogno di bere del vino?
- Avete bisogno di bere del vino?

- Biraz paraya ihtiyacım var.
- Bana biraz para lazım.

- Mi servono un po' di soldi.
- Mi serve un po' di denaro.

- Tom'u uyarmamız lazım.
- Tom'u uyarmamız gerekiyor.
- Tom'u uyarmalıyız.

- Dobbiamo avvertire Tom.
- Noi dobbiamo avvertire Tom.

- Bunu zaten biliyor olman lazım.
- Bunu zaten bilmelisin.

- Dovresti già saperlo.
- Tu dovresti già saperlo.
- Dovreste già saperlo.
- Voi dovreste già saperlo.
- Dovrebbe già saperlo.
- Lei dovrebbe già saperlo.
- Dovresti già conoscerlo.
- Tu dovresti già conoscerlo.
- Dovreste già conoscerlo.
- Voi dovreste già conoscerlo.
- Dovrebbe già conoscerlo.
- Lei dovrebbe già conoscerlo.

- Bir silaha ihtiyacım yok.
- Bana silah lazım değil.

- Non mi serve una pistola.
- A me non serve una pistola.
- Non ho bisogno di una pistola.
- Io non ho bisogno di una pistola.

- Birkaç dakikaya ihtiyacımız var.
- Bize birkaç dakika lazım.

- Ci serve qualche minuto.
- Abbiamo bisogno di qualche minuto.

- Sana bir avukat lazım.
- Bir avukata ihtiyacın var.

Hai bisogno di un avvocato.

- Biraz muskata ihtiyacım var.
- Bana biraz muskat lazım.

- Mi serve un po' di noce moscata.
- A me serve un po' di noce moscata.

- Bir tirbuşona ihtiyacım var.
- Bana bir tirbuşon lazım.

- Ho bisogno di un cavatappi.
- Io ho bisogno di un cavatappi.
- Mi serve un cavatappi.
- A me serve un cavatappi.

- Yaşam stilini değiştirmen lazım.
- Hayat tarzını değiştirmen gerekiyor.

- Devi cambiare il tuo stile di vita.
- Deve cambiare il suo stile di vita.
- Dovete cambiare il vostro stile di vita.

- Dönmelisin.
- Geri gelmek zorundasın.
- Geri gelmelisin.
- Geri gelmen lazım.
- Geri gelmen gerekiyor.
- Dönmek zorundasın.
- Dönmen gerekiyor.
- Dönmen lazım.

- Devi tornare.
- Tu devi tornare.
- Deve tornare.
- Lei deve tornare.
- Dovete tornare.
- Voi dovete tornare.

Güvenli bir iglo yapmak için bir sürü blok lazım.

Ci vorranno molti mattoni per costruire un igloo sicuro.

Bu manevrada çok iyi bir doğruluk ve esneklik lazım,

una mossa che richiedeva un alto livello di precisione e flessibilità,

2. Doktor: Tamam, 3,5'lik bir açı alman lazım.

Dottore 2: "Ok, quindi hai bisogno di un margine di 3,5."

Bunu başarsak dahi yine de çözümleri gözden geçirmemiz lazım.

Ma fatto questo, dobbiamo comunque esaminarle.

- Onların yeni ayakkabılara ihtiyacı var.
- Onlara yeni ayakkabılar lazım.

- Hanno bisogno di scarpe nuove.
- Loro hanno bisogno di scarpe nuove.

- Onların bir doktora ihtiyacı var.
- Onlara bir doktor lazım.

- Hanno bisogno di un dottore.
- Loro hanno bisogno di un dottore.

- Senet bugün ödenmeli.
- Hesap bugün ödenmelidir.
- Faturanın bugün ödenmesi lazım.

La bolletta deve essere pagata oggi.

- Başka bir şey düşünmek zorundayız.
- Başka bir şey düşünmemiz lazım.

- Dobbiamo pensare qualcos'altro.
- Noi dobbiamo pensare qualcos'altro.

- Bir kaşığa daha ihtiyacımız var.
- Bize bir kaşık daha lazım.

Abbiamo bisogno di un altro cucchiaio.

Ağaç kabuğu daha iyi bir seçim olurdu. Geri dönmemiz lazım, hadi.

La corteccia sarebbe stata una scelta migliore. Dobbiamo tornare indietro.

- İnternet'e ihtiyacım var.
- İnternet lazım.
- İnternete ihtiyacım var.
- Bana İnternet gerek.

- Mi serve Internet.
- A me serve Internet.
- Ho bisogno di Internet.
- Io ho bisogno di Internet.

Ama kayda değer bir enerji almak için bundan çok fazla miktarda yemem lazım.

Ma dovrei mangiarne moltissima per trarne energia in quantità sufficiente.

- Bir smokin giymen gerekiyor.
- Bir smokin giymelisin.
- Bir smokin giymen lazım.
- Bir smokin giymek zorundasın.

Devi indossare lo smoking.

- Mary için bir koca bulmalıyız.
- Mary için bir koca bulmamız gerekiyor.
- Mary için bir koca bulmamız lazım.

- Dobbiamo trovare un marito per Mary.
- Abbiamo bisogno di trovare un marito per Mary.

- Bu geminin yeni bir kaptana ihtiyacı var.
- Bu gemiye yeni bir kaptan şart.
- Bu gemiye yeni bir kaptan lazım.

Questa nave ha bisogno di un nuovo capitano.

- Bir kafandan geçir bakalım, sandalyeler herkese yetecek mi diye. Eğer yetmez dersen, o zaman gidip bir yerlerde aramak lazım olacak.
- Sandalye sayısının yeterli olup olmayacağına dair kabaca bir tahmin yürütsene. Yetmeyecek gibiyse nereden bulabileceğimizi düşünmemiz gerekecek.

Conta se bastano le sedie. In caso contrario bisogna cercarle da qualche parte.