Translation of "Spor" in German

Spor, sağlıktır.

Sport bedeutet Gesundheit.

Yaşasın spor!

Es lebe der Sport!

- Spor sever misiniz?
- Spor sever misin?

Magst du Sport?

- Spor ayakkabı satıyor musun?
- Spor ayakkabı satıyor musunuz?
- Spor ayakkabısı satıyor musunuz?

Verkaufen Sie Sportschuhe?

Hoşlandığın spor hangisidir?

Welche Art von Sport hast du gerne?

Spor yapmayı severim.

Ich treibe gern Sport.

Spor salonuna gidiyorum.

Ich gehe ins Fitnessstudio.

Spor giyinmeyi seviyorum.

Ich trage sehr gerne Sportkleidung.

Ben spor yaparım.

Ich treibe Sport.

Tom spor seviyor.

Tom liebt Sport.

Spor salonunda bekleyeceğim.

- Ich werde in der Turnhalle warten.
- Ich werde im Fitnessstudio warten.

Hiç spor yapmam.

Ich mache niemals einen Ausgleichssport.

Ben spor öğretmeniyim.

- Ich bin Sportlehrer.
- Ich bin Sportlehrerin.

Spor etkinliklerini sever.

Er liebt Sportveranstaltungen.

- Tom spor psikolojisi öğretiyor.
- Tom spor psikolojisi dersi veriyor.

Tom unterrichtet Sportpsychologie.

- Biz spor salonunda basketbol oynadık.
- Spor salonunda basketbol oynadık.

Wir haben Basketball in der Turnhalle gespielt.

Kızlar spor salonunda dansetti.

Die Mädchen tanzten in der Turnhalle.

Oradaki spor otomobile bak.

Guck dir den Sportwagen dort drüben an.

O, spor salonuna yürümedi.

Er ging nicht ins Fitnessstudio.

Spor sağlığınız için faydalıdır.

Sport ist gut für deine Gesundheit.

O, spor salonunda olabilir.

Er könnte in der Sporthalle sein.

Tom spor çantasını açtı.

Tom öffnete seine Reisetasche.

Hayatım boyunca spor yaptım.

Ich treibe schon mein ganzes Leben lang Sport.

Tom spor hakkında konuştu.

Tom sprach über Sport.

Tom muhtemelen spor salonundadır.

Tom ist wahrscheinlich in der Sporthalle.

En sevdiğin spor hangisi?

Was ist dein Lieblingssport?

Tom spor olaylarını sever.

Tom liebt Sportveranstaltungen.

Onlar spor malzemeleri satıyorlar.

Sie verkaufen Sportartikel.

Spor sayfalarını okumaz mısın?

- Liest du den Sportteil nicht?
- Lest ihr den Sportteil nicht?
- Lesen Sie den Sportteil nicht?

O, spor sahasını geçti.

Er überquerte den Sportplatz.

Tom bir spor fanatiği.

Tom ist ein Sportfanatiker.

Bu spor gitgide popülerleşiyor.

- Dieser Sport wurde immer bekannter.
- Dieser Sport ist immer beliebter geworden.

En sevdiğim spor futboldur.

- Mein Lieblingssport ist Fußball.
- Mein liebster Sport ist Fußball.

Spor egzersizlerini dışarıda yap!

Mach deine Sportübungen draußen!

Tom spor salonunda olabilir.

Tom könnte in der Sporthalle sein.

Tom spor salonundan geliyor.

Tom kommt von der Sporthalle.

Bu da yeni spor merkezi,

Dies ist das neue Sportzentrum

Herhangi bir spor yapıyor musunuz?

- Treibst du irgendwelchen Sport?
- Betreibst du irgendwelche Sportarten?

Avustralyalılar spor ve eğlencede üstündürler.

Australier brillieren im Sport und in der Unterhaltungsbranche.

Benim en sevdiğim spor kayaktır.

Mein Lieblingssport ist Skifahren.

Futbol Brezilyada en popüler spor.

Fußball ist der beliebteste Sport in Brasilien.

O bir spor salonu öğretmeni.

Sie ist Sportlehrerin.

Okulumuzun spor salonu şimdi yapılıyor.

Die Turnhalle unserer Schule befindet sich gerade im Bau.

Ne sıklıkta spor giysilerini yıkarsın?

- Wie oft wäschst du dein Sportzeug?
- Wie oft waschen Sie Ihr Sportzeug?

Tom'un bir spor arabası vardı.

Tom hatte früher einen Sportwagen.

Tom önce spor bölümünü okudu.

Tom las zuerst den Sportteil.

Kırmızı bir spor araba aldım.

Ich habe einen roten Sportwagen gekauft.

Spor yapacak zamanı nasıl buluyorsun?

- Wie findest du Zeit, um dich zu bewegen?
- Wie findet ihr Zeit, um euch zu bewegen?
- Wie finden Sie Zeit, um sich zu bewegen?

Tom TV'de spor izlemekten hoşlanıyor.

Tom mag es, Sport im Fernsehen anzuschauen.

Bir spor kulübüne katılmak istiyorum.

- Ich möchte einem Sportverein beitreten.
- Ich möchte in einen Sportverein eintreten.

Benim en sevdiğim spor futboldur.

Mein Lieblingssport ist Fußball.

Tom televizyonda spor izlemeyi seviyor.

Tom mag es, Sport im Fernsehen anzuschauen.

Kayak benim en sevdiğim spor.

- Ski ist mein Lieblingssport.
- Skifahren ist mein Lieblingssport.

Bence, futbol mükemmel bir spor.

Meiner Meinung nach ist Fußball ein großartiger Sport.

Üniversitemiz mükemmel spor olanaklarına sahiptir.

An unserer Universität gibt es hervorragende Sporteinrichtungen.

Televizyonda spor izlemeyi sever misin?

- Schaust du gern Sport im Fernsehen?
- Schaut ihr gern Sport im Fernsehen?
- Schauen Sie gern Sport im Fernsehen?

Bu günlerde pek spor yapmıyorum.

Momentan treibe ich so gut wie keinen Sport.

- Kırmızı bir spor araba aldım.
- Ben kırmızı bir spor otomobil satın aldım.

Ich habe einen roten Sportwagen gekauft.

Mavi spor araba durma noktasına geldi.

Der blaue Sportwagen kam mit quietschenden Reifen zum Stehen.

Piknik yağmur yüzünden spor salonunda gerçekleştirildi.

Wegen des Regens fand das Picknick in der Turnhalle statt.

Her gün bir saat spor yaparım.

Ich treibe jeden Tag eine Stunde Sport.

Tom Mary'yi spor arabasıyla evine götürdü.

Tom fuhr Maria in seinem Sportwagen nach Hause.

Öğretmenler odası ve spor salonu onarılıyor.

Das Lehrerzimmer und die Turnhalle werden renoviert.

Tom kırmızı bir spor araba sürüyor.

Tom fährt einen roten Sportwagen.

Ben bir spor muhabiri olmak istiyorum.

Ich will Sportjournalist werden.

Tom'un sarı bir spor arabası var.

- Tom besitzt einen gelben Sportwagen.
- Tom hat einen gelben Sportwagen.

O bir spor tutkunu haline geldi.

Er hat Gefallen am Sport gefunden.

Ben hep bir spor araba istedim.

Ich wollte schon immer einen Sportwagen haben.

Tom oturma odasında TV'de spor izliyor.

Tom ist im Wohnzimmer und sieht sich im Fernsehen Sport an.

Tom yeni spor ayakkabısını çantasına koydu.

Tom steckte seine neuen Turnschuhe in seine Tasche.

Tom oğluna bir spor araba aldı.

Tom hat seinem Sohn einen Sportwagen gekauft.

Tom kendine bir spor araba aldı.

- Tom kaufte sich einen Sportwagen.
- Tom kaufte sich einen Rennwagen.

Tom pahalı bir spor araba aldı.

Tom hat sich einen teuren Sportwagen gekauft.

Onun sarı bir spor arabası var.

Er besitzt einen gelben Sportwagen.

Mary sarı bir spor arabaya sahip.

Maria besitzt einen gelben Sportwagen.

Tom'un bir spor arabası olduğunu bilmiyordum.

Ich wusste nicht, dass Tom einen Sportwagen hatte.

Bizim kasaba mükemmel spor tesislerine sahiptir.

In unserer Stadt gibt es hervorragende Sporteinrichtungen.

Televizyonda spor, özellikle beyzbol izlemeyi severim.

Ich sehe mir gerne Sport im Fernsehen an, besonders Baseball.

Onun spor için boş zamanı yok.

Er hat keine Zeit, Sport zu treiben.

- Bir sporu yapıyor musun?
- Yaptığın herhangi bir spor var mı?
- Yaptığın bir spor var mı?

Bist du in einem Sport aktiv?

- Ben her zaman bir spor arabaya sahip olmak istedim.
- Hep bir spor arabam olsun istemişimdir.

Ich wollte schon immer einen Sportwagen haben.

Her gün spor yapmak son derece önemlidir.

Jeden Tag Sport zu treiben, ist enorm wichtig.

Hadi spor salonuna gidip birkaç çember atalım.

Lass uns zur Turnhalle gehen und ein paar Körbe werfen!

Tom bir spor araba kullanıyor, değil mi?

Tom fährt einen Sportwagen, oder?

Öğretmenler odası ve spor salonu onarım altında.

Das Lehrerzimmer und die Turnhalle werden renoviert.

Spor festivalinden gelen dosyaları hangi dosyaya koydun?

In welchen Ordner hast du die Fotos vom Sportfest getan?

Futbol kızlar için olan bir spor değildir!

Fußball ist kein Sport für Mädchen!

Tom kendine yeni bir spor araba aldı.

- Tom kaufte sich ein neues Sportauto.
- Tom hat sich einen neuen Sportwagen gekauft.

Tom yeni bir spor araba satın aldı.

Tom hat sich einen neuen Sportwagen gekauft.

Bir spor olayından gelen fotoğrafları hangi dosyaya koydun?

In welchen Ordner hast du die Fotos vom Sportfest getan?

Mary oturma odasına girdiğinde, Tom spor sayfasını okuyordu.

Thomas las gerade den Sportteil, als Maria das Wohnzimmer betrat.

Olimpiyat altın madalyası muhtemelen en imrenilecek spor ödülüdür.

Eine olympische Goldmedaille ist wahrscheinlich der meistbegehrteste Preis in der Welt des Sports.

- Tenis tercih ettiğim spordur.
- Tenis tercih ettiğim spor.

Tennis ist mein Lieblingssport.

O spor salonundan gey bir adama âşık oldu.

Sie hat sich in einen Schwulen vom Turnen verliebt.

Brezilya'da futbol kadar popüler başka bir spor yoktur.

Keine andere Sportart ist in Brasilien so populär wie Fußball.

Benim yeni bir çift spor ayakkabıya ihtiyacım var.

Ich brauche ein Paar neue Turnschuhe.

spor liglerine size orijinal içerik sağlaması için para veriyorsunuz,

Du bezahlst die Sportligen um eigene Inhalte zu liefern,

Tom siyah bir spor çantası taşıyarak sokaktan aşağıya doğru yürüyordu.

Tom ging mit einer schwarzen Sporttasche die Straße entlang.