Translation of "Canını" in German

0.006 sec.

Examples of using "Canını" in a sentence and their german translations:

Senin canını yakacağım.

Ich werde dir weh tun!

Canını seven kaçsın!

Rennt um euer Leben!

Ayrıntılarla canını sıkmayacağım.

Ich werde dich nicht mit den Details langweilen.

- Endişelenme. Onun canını yakmayacağım.
- Endişelenmeyin. Onun canını yakmayacağım.

Keine Sorge! Ich tue ihr nicht weh!

Senin canını sıkan nedir?

Was ist dir für eine Laus über die Leber gelaufen?

İnsanların söyledikleri canını sıkmasın.

Schere dich nicht um das Gerede der Leute!

Canını sıkan bu mu?

Ist es das, was dich bedrückt?

O herkesin canını sıktı.

Das missfiel allen.

Bu aptal için canını sıkma.

Über diesen Idioten brauchst du dich nicht zu ärgern.

O sorularla onun canını sıktı.

Er löcherte sie mit Fragen.

Şimdi canını sıkan ne, Tom?

Was ist denn jetzt los, Tom?

İyi şarap asla canını yakmaz.

Guter Wein schadet nie.

- Sizi ne ısırıyor?
- Canını sıkan ne?

Was quält dich?

Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.

- Er hat das Kind gerettet, auf die Gefahr hin, sein eigenes Leben zu verlieren.
- Er hat das Kind unter Einsatz seines eigenen Lebens gerettet.

Senin canını sıkan şey gerçekten ne?

Was macht dir wirklich zu schaffen?

Ara sıra biraz gülümsersen canını yakmaz.

Es schadete nicht, wenn du hin und wieder mal lächeltest.

O, sınavı geçmek için canını dişine taktı.

Sie machte große Anstrengungen, das Examen zu bestehen.

Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır.

Das Letzte, was ich jemals würde tun wollen, wäre, Tom zu verletzen.

- Seni ne rahatsız ediyor?
- Ne canını sıkıyor?

- Worum machst du dir Sorgen?
- Was beunruhigt Sie?

Tom'un canını gerçekten sıkan şeyin o olduğuna inanamıyorum.

Ich kann nicht glauben, dass es das ist, was Tom wirklich beunruhigt.

Bir insanın canını almak her zaman mı yanlış?

Ist es immer unrecht, jemandem das Leben zu nehmen?

- Ülkesi için hayatını verdi.
- Ülkesi için canını verdi.

Er gab sein Leben für sein Vaterland.

- Meg bazen Ken'i sıkıyor.
- Meg bazen Ken'in canını sıkar.

Meg ärgert Ken manchmal.

Canını bu kadar sıkan şeyin ne olduğunu neden söylemiyorsun?

- Warum erzählst du mir nicht, was dich wirklich bedrückt?
- Erzähl mir doch, was dich wirklich bedrückt.

Üzme o güzel canını kaybettim sandıkların kurtulduklarındır belki, bilemezsin.

Sei nicht traurig. Vielleicht sind diejenigen, von denen du denkst, dass du sie verloren hast, die, vor denen du gerettet wurdest.

Yaşlı bir adama "bugün canını sıkan ne?" yi sormak yerine "Nasılsın?" diye sorma.

Frag den Alten nicht „Wie geht es dir?“, sondern „Was schmerzt dich heute?“.

- Arkadaşımı taciz etmeyi kesin.
- Arkadaşımı rahatsız etmeyi kesin.
- Arkadaşımın canını sıkmayı kesin.
- Arkadaşıma sıkıntı vermeyi kesin.

Unterlasse es, meinen Freund zu belästigen!

Burada merhamet yok, Pinokyo. Senin canını bağışlıyorum. Harlequin senin yerine yanmalı. Ben acıktım ve akşam yemeğim pişirilmeli.

Hier gibt es kein Erbarmen, Pinocchio. Ich habe dich verschont. Der Harlekin muss an deiner Stelle brennen. Ich bin hungrig, und mein Abendessen muss bereitet werden.

- Karımı taciz etmeyi kesin.
- Karımı üzmeyi kesin.
- Karımı rahatsız etmeyi kesin.
- Karımın canını sıkmayı kesin.
- Karıma sıkıntı vermeyi kesin.

- Unterlasse es, meine Frau zu belästigen!
- Unterlassen Sie es, meine Frau zu belästigen!