Translation of "Araya" in French

0.010 sec.

Examples of using "Araya" in a sentence and their french translations:

Araya girmeliyim.

Il faut intervenir.

Belki bir araya koymaya.

peut-être de les assembler…

Asla bir araya getirilemez

Il ne peut jamais être remonté –

Değerinde bir araya geldi .

francs.

Gözleri bir araya geldi.

Leurs regards se croisèrent.

Onlar bir araya toplandılar.

- Ils se blottirent les uns contre les autres.
- Ils se blottirent l'un contre l'autre.
- Elles se blottirent les unes contre les autres.
- Elles se blottirent l'une contre l'autre.
- Ils se sont blottis l'un contre l'autre.
- Elles se sont blotties les unes contre les autres.
- Elles se sont blotties l'une contre l'autre.
- Ils se sont blottis les uns contre les autres.

Bir araya ihtiyacımız vardı.

Nous avions besoin d'une pause.

Nasıl ikisini bir araya getirirsiniz?

Comment réunir ces deux aspects ?

Ancak bir araya getirmeye çalışabiliriz.

peu importe les efforts qui sont faits.

Kırkıncı günde bir araya gelerek

Rassemblez-vous le quarantième jour

Bir araya gelmiş partiküller topluluğu,

organisées en cette structure,

O, kitaplarını bir araya topladı.

Il rassembla ses livres.

İkincisi, ilgili unsurları bir araya getirin.

Collectez les données pertinentes.

Farklı jenerasyonlar bir araya gelir ki

où différentes générations se réunissent

Geceleri, su onları bir araya getirir.

La nuit, l'eau les rassemble.

Bir şekilde, insanları bir araya getirdi,

D'une certaine façon, il a réuni le monde entier

10 tane yazılımcı bir araya gelip

10 développeurs de logiciels réunis

Feleğin cilvesi bizi bir araya getirdi.

C'est le hasard qui nous a réunis.

O ve ben bir araya geleceğiz.

Lui et moi, nous viendrons ensemble.

Ve oğlu ile bir araya getirene kadar

jusqu'à ce que nous obtenions sa libération

Bir grup bilim insanıyla bir araya geldi

Il s’est rapproché d'un groupe de scientifiques,

araya giren UFO nükleer bir yakıtla çalışıyordu

OVNI intermédiaire fonctionnait au combustible nucléaire

- Araya kaynamaya çalıştım.
- Ortama uyum sağlamaya çalıştım.

J'ai essayé de m'intégrer.

Çift ayrıldı, tekrar bir araya gelmemek üzere.

Le couple se sépara, pour ne plus jamais se retrouver.

- Biz bir araya geldik.
- Biz birlikte geldik.

- Nous sommes venus ensemble.
- Nous sommes venues ensemble.

İkisi bir daha asla bir araya gelmediler.

- Tous deux ne devaient jamais plus se rencontrer.
- Toutes deux ne devaient jamais plus se rencontrer.

Tüm paydaşları birlikte çalışmak üzere bir araya getirmek.

est de faire en sorte que toutes les parties prenantes travaillent ensemble.

Bu materyaller bir araya geliyor ve bütünü oluşturuyor.

Ces matériaux s'assemblent et se combinent.

Devlet araya girer ve bu hareketi kanunlarla düzenler.

Puis l'Etat intervient et régule toute cette activité à travers des lois.

Tom Mary ile tekrar bir araya gelmeyi umuyordu.

Tom espérait renouer avec Marie.

Yerlerden gelen 1400 insanı bir araya getirmek bir mucizedir.

qui viennent d'endroits aussi différents, c'est un miracle.

Düzinelerce türden yüzlerce kurbağa çiftleşmek için bir araya gelir.

Des centaines de grenouilles de dizaines d'espèces se retrouvent pour s'accoupler.

Yazar Avrupa edebiyatının tüm farklı türlerini bir araya getirmiş.

L'auteur réunit toutes les différentes littératures européennes.

O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.

Il essaya de rassembler les morceaux d'un vase brisé.

Acaba sadece kuyruklu yıldızların bir araya getirdiği bir şey mi?

est-ce juste quelque chose que les comètes rassemblent?

Bir değil iki uzay aracı bir araya gelerek Ay'a gidecekti.

Pas un mais deux vaisseaux spatiaux se rendraient sur la Lune, réunis.

Ve farklı fikir ve bakış açılarını bir araya getirdikten sonra,

et développer de nouvelles idées et perspectives,

Simülasyon sonuçlarını kullanmadan önce artıkların bir araya gelmesini beklemek gerekir.

Il faut attendre que les résidus aient convergé avant de pouvoir exploiter les résultats de la simulation.

Aman canım ne olacak 3-5 insan bir araya gelmiş yapmıştır

oh mon cher ce qui va se passer 3-5 personnes se sont réunies

Japonya'nın nüfusu İngiltere ve Fransa'nın bir araya getirdiği nüfustan daha büyüktür.

La population du Japon est plus grande que celles de la France et de la Grande-Bretagne réunies.

Her gün, insanlar TEDx etkinlikleriyle dünyanın her tarafında bir araya geliyor,

tous les jours, des gens se rassemblent lors d'événements TEDx partout dans le monde

- O, iki yakasını bir araya getirmeye çalışıyordu.
- O, kıt kanaat geçinmeye çalışıyordu.

Elle a essayé de joindre les deux bouts.

- Bir ara bir içki için buluşmalıyız.
- Bir ara içki için bir araya gelmeliyiz.

Nous devons nous rencontrer pour prendre un verre, un de ces jours.

Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.

C'est le moment de l'année auquel les gens se réunissent avec leur famille et leurs amis pour célébrer Pessa'h et fêter la Pâques.

- Bu faktörlerin kombinasyonu ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin bir araya gelmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu faktörlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etmenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etmenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu etmenlerin bir araya gelmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu etmenlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu etkenlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu faktörlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu etkenlerin kombinasyonu enteresan bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilgi çekici bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilgi çekici bir neticeye yol açtı.

La combinaison de ces facteurs a conduit à un résultat intéressant.