Translation of "çocuklarını" in French

0.005 sec.

Examples of using "çocuklarını" in a sentence and their french translations:

Çocuklarını bırakmadı.

Il n'a pas abandonné ses enfants.

- Sen çocuklarını seviyor musun?
- Çocuklarını seviyor musun?

Aimes-tu tes enfants ?

O, çocuklarını sever.

Elle aime ses enfants.

Çocuklarını yetiştirmede otoriterdi.

Il était strict dans l'éducation de ses enfants.

O, çocuklarını cezalandırdı.

Elle a puni ses enfants.

Mary çocuklarını döverdi.

Marie battait ses enfants.

Çocuklarını özlüyor musun?

Est-ce que tes enfants te manquent ?

Çocuklarını terk edeceksin.

Tu abandonneras tes enfants.

Çocuklarını etrafında topladı.

Elle assembla ses enfants autour d'elle.

Ebeveynler çocuklarını severler.

Les parents aiment leurs enfants.

Tom çocuklarını severdi.

Tom aimait ses enfants.

- O çocuklarını terk etti.
- O, çocuklarını terk etti.

Elle a abandonné ses enfants.

Eşini, çocuklarını cepheye göndermişken

tout en envoyant sa femme et ses enfants au front

O, çocuklarını terk etti.

- Elle a abandonné ses enfants.
- Elle abandonna ses enfants.

O, çocuklarını arkada bıraktı.

- Elle a abandonné ses enfants.
- Elle abandonna ses enfants.

Herkesin çocuklarını getirmesini istiyorum.

- Je veux que chacun amène ses enfants.
- Je veux que chacune amène ses enfants.

Sen çocuklarını seviyor musun?

- Aimez-vous vos enfants ?
- Aimes-tu tes enfants ?

Ben onların çocuklarını büyülemiyorum.

Je n'ensorcelle pas leurs enfants.

Çocuklarını erken yatmaya alıştırmışsın.

Tu as accoutumé tes enfants à se coucher tôt.

Tom elbette çocuklarını sever.

Tom aime ses enfants, bien sûr.

Tom çocuklarını evde bıraktı.

- Tom a laissé ses enfants à la maison.
- Tom laissa ses gamins à la maison.

Onlar kendi çocuklarını sever.

- Ils aiment leurs enfants.
- Ils adorent leurs enfants.
- Elles adorent leurs enfants.

Tom, Mary'nin çocuklarını seviyor.

Tom aime les enfants de Marie.

Anneler çoğunlukla çocuklarını şımartırlar.

Les mères dorlotent souvent leurs enfants.

Anne çocuklarını yalnız bırakmakta isteksizdi.

La mère était réticente à l'idée de laisser ses enfants seuls.

Anneler çocuklarını caddelerde oynamaktan korumalı.

Les mères devraient empêcher leurs enfants de jouer dans les rues.

O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

Il rassembla ses enfants autour de lui.

Onlar çocuklarını ormanda terk etti.

Ils abandonnèrent leurs enfants dans la forêt.

O, çocuklarını teyzesinin bakımında bıraktı.

Elle a laissé son enfant aux bons soins de sa tante.

Çocuklarını sık sık hayvanat bahçesine götürür.

Il emmène souvent ses enfants au zoo.

Tom eşini ve çocuklarını terk etti.

Tom quitta sa femme et ses enfants.

O, çocuklarını Fince öğrenmesi için cesaretlendirdi.

Elle a encouragé ses enfants à apprendre le finnois.

Tom çocuklarını üniversiteye göndermeyi göze alamaz.

Tom ne peut pas se permettre d'envoyer ses enfants à l'université.

O sokakta ip atlayan kız çocuklarını düşünün

imaginez les filles sauter à la corde dans cette rue

Çocuklarını aradı ama hiçbir yerde onları bulamadı.

Elle chercha ses enfants mais ne put les trouver nulle part.

Mary çocuklarını başıboş bıraktığı için John'u suçladı.

Mary a reproché à John d'avoir laissé les enfants sans surveillance.

Bazı anne babalar, çocuklarını yalan söylediklerinde cezalandırmazlar.

Certains parents ne punissent pas leurs enfants lorsqu'ils mentent.

Dan, Linda ve çocuklarını yalnız bırakmayı tasarlamadı.

Dan n'a jamais eu l'intention d'abandonner Linda et ses enfants.

O bütün zamanını erkek çocuklarını düşünerek geçirir.

Elle passe tout son temps à penser aux garçons.

- Çocukları Tom'un yanında.
- Tom çocuklarını yanına almış.

Tom a ses enfants avec lui.

Tüm çocuklarını anne sütü ile beslediğin doğru mu?

C'est vrai que tu as allaité tous tes enfants ?

Karısını ve çocuklarını asla bir daha görmesi gerekmedi.

Il ne devait jamais revoir sa femme et ses enfants.

Ebeveynlerin çocuklarını yalan söylediklerinde cezalandırmaları gerektiğini düşünüyor musun?

- Pensez-vous que les parents devraient punir leurs enfants lorsqu'ils mentent ?
- Penses-tu que les parents devraient punir leurs enfants lorsqu'ils mentent ?

- Çocuklarını seninle birlikte getir.
- Senin çocukları yanında getir.

Amenez vos enfants avec vous.

O her zaman köpeğini beslemeden önce çocuklarını besledi.

- Elle a toujours nourri ses enfants avant de nourrir son chien.
- Elle nourrissait toujours ses enfants avant de nourrir son chien.

Ne tür insan okuldan sonra çocuklarını almayı unutur.

Quel genre de personnes oublierait de ramasser ses enfants après l'école ?

Ebeveynler çocuklarını dürüstlük ve sıkı çalışmanın önemi üzerine etkilemeye çalışıyorlar.

Les parents tentent d'inculquer à leurs enfants l'importance de l'honnêteté et du travail.

Bu bekar anne sadece kira ödeyebilmek ve çocuklarını besleyebilmek için iki işte çalışıyor.

Cette mère célibataire a deux emplois juste pour être en mesure de payer le loyer et nourrir ses enfants.

Bay Pierre ve onun karısı gerçekten çocuklarımı çok seviyor; Ben de gerçekten onların çocuklarını çok seviyorum.

Monsieur Pierre et son épouse aiment beaucoup mes enfants ; j'aime aussi beaucoup les leurs.