Translation of "Süreli" in English

0.006 sec.

Examples of using "Süreli" in a sentence and their english translations:

Kısa süreli şüphemin ardından,

And after my brief mistrust,

Kısa-süreli iş arıyorum.

I'm looking for a part-time job.

Karım kısa süreli çalışıyor.

My wife works part time.

Çok uzun süreli alma.

Don't take too long.

Daha uzun süreli plan yapmalıydık.

We needed to plan over a longer period.

Babam asla uzun süreli dinlenmez.

My father never takes a long rest.

Asla uzun süreli duş almıyorum.

I never take long showers.

- Güzellik, kısa ömürlü zorbalıktır.
- Güzellik kısa süreli zulümdür.
- Güzellik kısa süreli tiranlıktır.

Beauty is a short-lived tyranny.

Ancak uzun süreli iklim dengesi tuhaf,

But long-term climate stability is strange,

Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.

Tom and Mary are longtime residents.

Süreli bir iş bulmak zorunda kalacağım.

- I'll have to find a part-time job.
- I have to find a part-time job.

Fadıl, Leyla'nın uzun süreli bir hayranıydı.

Fadil was a long-time admirer of Layla.

Sami uzun süreli bir aile arkadaşıydı.

Sami was a long-time family friend.

Bu tipte değişiklikler uzun süreli hafıza ve

These type of changes are related to long-term memory,

Şunu hatırlayın; uzun süreli hafıza zaman alır

Remember that long-term memories take time.

Ve kısa süreli hafızada gördükleriniz öğrenmeyi etkilemez.

And what you see in the short term does not reflect learning,

Ve kimyasal değişimler, kısa süreli hafızayı destekleyecektir.

and chemical changes that support short-term memories.

Uzun süreli yağışlı hava bitkiler için kötüdür.

A long spell of rainy weather is harmful to plants.

Tom ve Mary Boston'un uzun süreli sakinleri.

Tom and Mary are longtime residents of Boston.

Kısa süreli belleğimin çok kötü olduğunu unutmuşum.

I had forgotten that my short-term memory is terrible.

Mary uzun süreli erkek arkadaşı ile evlendi.

Mary married her long-time boyfriend.

Fadıl uzun süreli dönemlerle ortadan kaybolmaya başladı.

Fadil began to disappear for long periods of time.

Çünkü pamuk iyi yansa da uzun süreli yanmaz.

because cotton burns bright, but not for very long.

"Ne yapıyorsunuz? Benim kızım hasta, uzun süreli yardıma ihtiyacı var.

"What are you doing? My baby is sick, she needs long-term help.

Sadece analar ile yavruları yakın ve uzun süreli ilişki sürdürür.

Only mothers and calves maintain close, long-term bonds.

Kraliçe karınca ise, bir kaç saniyede bir süreli yumurta üretir

the queen ant produces eggs for a few seconds

O, üniversitede öğrenim yapabilmek için kısa-süreli bir işte çalıştı.

She got a part-time job so that she could study at college.

- Bu sınırlı bir süre teklifi.
- Bu sınırlı süreli bir teklif.

It's a limited-time offer.

Uzun süreli işsizlik çok sinir bozucu ve moral bozucu olabilir.

Long-term unemployment can be very frustrating and demoralising.

Eğer eşiniz bir vatandaş ise uzun süreli bir vize almak daha kolay olabilir.

It may be easier to get a long-term visa if your spouse is a citizen.

- Sami'nin Leyla ile uzun zamanlı bir ilişkisi vardı.
- Sami, Leyla ile uzun süreli bir ilişki yaşıyordu.

Sami had a long-time affair with Layla.

Ayrıca bir başka yükselen yıldız General Michel Ney ile acı ve uzun süreli bir kan davası başlattı.

He also began a bitter, long-lasting feud with another rising star, General Michel Ney.

Kumanda panelinin uzun süreli kullanımdan kaçının. Göz yorgunluğunu önlemek için, oyunun her saati boyunca yaklaşık 15 dakikalık bir mola verin.

Avoid prolonged use of the console. To help prevent eye strain, take a break of about 15 minutes during every hour of play.