Translation of "Planlar" in English

Planlar atıldı.

The plans were discarded.

Planlar hazırlandı.

The plans have been drawn up.

Planlar tamamlanmamıştı.

- Plans have not been finalized.
- Plans haven't been finalized.

Planlar yaptım.

I made plans.

Başka planlar yaptım.

I made other plans.

O, planlar yaptı.

He made plans.

Tom planlar yaptı.

Tom made plans.

O planlar yaptı.

She made plans.

Mary planlar yaptı.

Mary made plans.

Onlar planlar yaptı.

They made plans.

Yeni planlar yapabiliriz.

We can make new plans.

- Tatil için planlar yapıyoruz.
- Biz tatil için planlar yapıyoruz.

- We are making plans for the holidays.
- We're making plans for the holidays.

Onların işi planlar çizmek.

Their job is to draw plans.

Planlar yapmaya başlamak istiyorum.

I want to start making plans.

Belki yeni planlar yapmalıyız.

Maybe we should make new plans.

Planlar bazen çabuk değişir.

Plans sometimes change quickly.

Planlar hâlâ muallakta oluyor.

Plans are still pending.

Planlar henüz kesinleşmiş değil.

Plans haven't yet been finalized.

Sen planlar yaptın, değil mi?

You made plans, didn't you?

O, büyük planlar başarmak üzereydi.

He was about to achieve great plans.

Tom her zaman saldırılar planlar.

Tom always plans the attacks.

Yaz için planlar yapıyor musunuz?

Are you making plans for the summer?

Tom tatil için planlar yapıyor.

Tom is making plans for the holidays.

- Bizim planlar son dakikada suya düştü.
- Bizim planlar son dakikada başarısız oldu.

Our plans fell through at the last minute.

Bizim planlar son dakikada suya düştü.

Our plans fell through at the last minute.

Planlar yapmak genellikle gerçekleştirmekten daha kolaydır.

It is often easier to make plans than to carry them out.

Planlar çizildi, ancak anlaşma ters gitti.

The plans were drawn up, but the deal fell through.

Planlar değersizdir ama planlama her şeydir.

Plans are worthless, but planning is everything.

Aslında, o planlar hakkında bir şey bilmiyordum.

Actually, I didn't know anything about those plans.

İnsan işleri planlar ama Allah karar verir.

Man plans things, but the gods decide.

Yaz için planlar yapmaya başlamamız gerektiğini düşünüyorum.

I think we should start making plans for the summer.

Aslında bu planlar hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

Actually, I know nothing about these plans.

Planlar yapmak onları uygulamaya koymaktan daha kolaydır.

It is easier to make plans than to put them into practice.

Tom Boston'a bir yolculuk için planlar yaptı.

Tom has made plans for a trip to Boston.

Tom Boston'u ziyaret etmek için planlar yaptı.

Tom made plans to visit Boston.

Sami, Leyla'yı öldürmek için çeşitli planlar düşünüyordu.

Sami considered various plans to murder Layla.

Fakat istediği gibi tam olarak da planlar tutmuyor

but not exactly plans as he wants

Için ekonomik planlar tasarlarken , BAE'nin 2000 yılı planı

to raise public income, the UAE’s plan for the year 2000 was

Arabada eve giderken ertesi gün için planlar yapıyordu.

In the car on the way home, he was making plans for the next day.

Hayat biz başka planlar yaparken bize ne olduğudur.

Life is what happens to us while we are making other plans.

Bu akşamki akşam yemeği için planlar yaptın mı?

Have you made plans for dinner this evening?

Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.

Plans for a new trade zone are still on the drawing board.

Yeni bir şehir hastanesi inşa etmek için planlar sürüyor.

Plans are under way to build a new city hospital.

O her zaman yapmadan önce bir şeyi dikkatlice planlar.

He always plans a thing out carefully before he does it.

Burada bir elektik santralı inşa etmek için planlar var.

There are plans to build a power plant right here.

Hayat siz başka planlar yapmakla meşgulken başınıza gelen şeydir.

Life is what happens to you while you're busy making other plans.

En dikkatli şekilde yapılmış planlar bile sık sık başarısızlıkla sonuçlanır.

Even the most carefully made plans frequently result in failure.

Değişmez bir karar verdikten sonra, o, hayallerini gerçekleştirmek için planlar yapmaya başladı.

Having made an unwavering decision, he started to make plans to fulfill his dreams.