Translation of "Paradan" in English

0.010 sec.

Examples of using "Paradan" in a sentence and their english translations:

Çalınan paradan vazgeçmeyeceğim.

I won't give up on the stolen money.

Paradan payımı istiyorum.

I want my share of the money.

Onlara paradan tasarruf etmelerinde

And we're helping them save money,

Tom asla paradan bahsetmez.

Tom never talks about money.

Ne kadar paradan bahsediyoruz?

How much money are we talking about?

Sağlık paradan daha önemlidir.

Health is more important than money.

Birlik paradan daha iyidir.

Unity is better than money.

İnsanlar paradan daha önemli.

People are more important than money.

Alacağı maldan veya paradan vazgeçerek

by giving up the goods or money

Gerçek arkadaşlık paradan daha değerlidir.

- Real friendship is more valuable than money.
- A true friendship is more valuable than money.

Bir kişi paradan daha değerlidir.

A person is worth more than money.

Paradan senin payına düşen bu.

This is your share of the money.

Gerçek bir arkadaşlık paradan daha değerlidir.

A true friendship is more valuable than money.

Birçok yönden zaman paradan daha değerlidir.

In many ways time is more valuable than money.

- Piyasadaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.
- Çarşıdaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.

A friend in the market is better than money in the chest.

Paradan çok daha büyük manevi değerleri vardır

They have much greater spiritual values ​​than money

Ama, burada ne kadar bir paradan bahsediyoruz?

But, how much are we really talking about here?

Benim için toplumun sevgisi paradan daha önemlidir.

The love of the community is more important to me than money.

Paradan tasarruf etmek için hep ekonomi sınıfında uçar.

He always flies economy class to save money.

Tom paradan tasarruf etmek için ekonomi sınıfında uçar.

Tom flies economy to save money.

Tom'un sahip olduğu paradan daha fazla paraya ihtiyacı olacak.

Tom will need more money than what he has.

Işte o vizyon nereden geliyor, işte buradan geliyor. O paradan.

where this vision comes from, it comes from here. From that piece of coin.

Tom tüm hayatım boyunca kazanacağım paradan daha çok paraya sahip.

Tom has more money than I'll ever earn in my entire life.

Bay Johnson kazandığı paradan dolayı, emekli olduğunda etrafa para saçabilecekti.

With the money Mr Johnson had saved, he would be able to live high on the hog when he retired.

Yaptığın işten keyif alıyorsan, paradan daha değerli bir şeyin vardır.

If you enjoy the work you do, you have something worth more than money.