Translation of "Oyununda" in English

Futbol oyununda yaralandın mı?

Did you get hurt in the football game?

Tom oyununda şike yaptı.

Tom threw his game.

Tom yirmibir oyununda genellikle kaybeder.

Tom usually loses at blackjack.

Profesyonel bir beyzbol oyununda hiç bulunmadım.

I've never been to a professional baseball game.

Bugünün oyununda en son skor neydi?

What was the final score in today's game?

Bir futbol oyununda Mary ayağını yaraladı.

Mary injured her foot in a soccer game.

Tom tenis oyununda Mary'ye meydan okudu.

Tom challenged Mary to a game of tennis.

O, siyaset oyununda pek iyi değil.

- He is not very good at the game of politics.
- He's not very good at the game of politics.

O politika oyununda pek iyi değil.

- She is not very good at the game of politics.
- She's not very good at the game of politics.

Ben siyaset oyununda pek iyi değilim.

- I am not very good at the game of politics.
- I'm not very good at the game of politics.

O siyaset oyununda çok iyi değil.

- She is not very good at the game of politics.
- She's not very good at the game of politics.

O siyaset oyununda pek iyi değil.

- He is not very good at the game of politics.
- He's not very good at the game of politics.

Ben politika oyununda pek iyi değilim.

- I am not very good at the game of politics.
- I'm not very good at the game of politics.

Sami, Leyla'nın oyununda farklı roller oynadı.

Sami played different roles in Layla's play.

Küçük kız, Noel oyununda bir meleği oynadı.

The little girl played an angel in the Christmas play.

Betty bir tenis oyununda bana meydan okudu.

Betty challenged me to a game of tennis.

Tom, bir satranç oyununda Mary'ye meydan okudu.

Tom challenged Mary to a game of chess.

1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.

In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game.

Üç hafta önce Boston'da bir poker oyununda bu gitarı kazandım.

I won this guitar in a poker game three weeks ago in Boston.

- Golfte ne kadar iyi olduğunu unuttum.
- Senin golf oyununda ne kadar iyi olduğunu unuttum.

I forgot how good you were at golf.

- Tom Mary'yi bir satranç oyununa davet edecek kadar aptaldı.
- Tom satranç oyununda Mary'ye meydan okuyacak kadar aptaldı.

Tom was stupid enough to challenge Mary to a game of chess.