Translation of "Kayanın" in English

0.015 sec.

Examples of using "Kayanın" in a sentence and their english translations:

Kertenkele kayanın altından kaçtı.

The lizard escaped from under the rock.

Bir kayanın arkasına saklandım.

I hid behind a rock.

Kayanın çevresindeki kısmı bulmaya çalışıyorum.

Trying to find the actual bit that was round the rock.

Bu büyük kayanın çevresine dolayabilirim.

Either, go around this big block of rock...

Büyük bir kayanın arkasına saklandı.

He hid himself behind a large rock.

Kadın büyük bir kayanın önünde.

The woman is in front of a big rock.

Tom bir kayanın üzerine oturdu.

Tom sat down on a rock.

O, kayanın yeni nesline sahip.

She belongs to the new generation of rock.

Tom bir kayanın arkasına saklandı.

Tom hid behind a rock.

Bir kayanın altında saklanmak istiyorum.

I want to hide under a rock.

Tom kayanın üstüne yalnız oturdu.

Tom sat alone on a rock.

- Tom geniş bir kayanın üzerinde uzanıyor.
- Tom büyük bir kayanın üstünde yatıyor.

Tom is lying on a large rock.

Vay canına, kayanın burası çok kayganmış.

Wow, this rock is getting super slippery here.

"Çok şükür güvende. Kayanın altında." dedim.

I think, "Thank God she's safe. She's right under the rock."

O kayanın üzerine basma. O düşecek.

Don't step on that rock. It's going to fall.

Tom büyük bir kayanın altına saklandı.

Tom hid under a huge rock.

Bay Sato bir kayanın tepesinde duruyordu.

Mr Sato was standing on top of a boulder.

Tom büyükçe bir kayanın arkasına saklandı.

Tom hid himself behind a large rock.

Tom büyük bir kayanın arkasına saklandı.

Tom hid behind a large rock.

Köpek balıkları tam olarak kayanın dibine geldi.

These things are coming right into that crack.

Mary bir kayanın üzerinde tek başına oturuyordu.

Mary sat alone on a rock.

Tom bir kayanın altında sürünüyor gibi hissetti.

Tom felt like crawling under a rock.

Kayanın üzerinde yeşil ve sümüksü bir şey vardı.

Something green and slimy was on the rock.

Bir canavar dağın zirvesine yakın bir kayanın üzerinde yatıyordu.

A monster lay on a rock near the top of the mountain.

Kayanın üzerinde el ya da ayak için tutunacak yerler yoktu.

There were no holds for hand or foot on the rock.

Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.

Tom sat down on a rock and removed a stone from his shoe.

Kayanın halatı bir anda koparması. O zaman bu bir ölüm düşüşü olur!

and suddenly it severs the rope. That then, is a death drop!

Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.

The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.