Translation of "Kasıtlı" in English

0.007 sec.

Examples of using "Kasıtlı" in a sentence and their english translations:

Kasıtlı değildi.

It wasn't deliberate.

O kasıtlı mı?

Is that deliberate?

O, kasıtlı değildi.

- It wasn't intentional.
- It was not intentional.

Bu kasıtlı mıydı?

Was that intentional?

Palyaço kasıtlı olarak düştü.

The clown fell down on purpose.

O, kasıtlı yalanlar söyledi

He told deliberate lies.

Kasıtlı olarak vazoyu kırdı.

He broke the flower vase on purpose.

Sen kasıtlı olarak yeniliyorsun.

You're intentionally throwing the game.

O onu kasıtlı yapmadı.

He didn't do it on purpose.

Onun kasıtlı olmadığına eminim.

I'm sure that wasn't intentional.

Vazoyu kasıtlı olarak kırdım.

I broke the vase on purpose.

Kasıtlı olarak ayağıma bastı.

He stepped on my foot on purpose.

Onun kasıtlı olduğunu düşünüyorum.

I think it was intentional.

Bunun kasıtlı olmadığından eminim.

I'm sure it wasn't intentional.

O, kasıtlı olarak değildi.

It wasn't on purpose.

Bunun kasıtlı olmadığını biliyorum.

- I know it wasn't intentional.
- I know that it wasn't intentional.

Kasıtlı olsun ya da olmasın,

whether intentional or not,

O kasıtlı olarak pencereyi kırdı.

He broke the window on purpose.

O, onu kasıtlı olarak yaptı.

She did it on purpose.

O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.

He broke the window intentionally.

Beni kasıtlı olarak bekletmesi olası.

It is likely that he kept me waiting on purpose.

Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?

Do you think that was deliberate?

Tomun onu kasıtlı yapacağını sanmıyorum.

- I don't think Tom would do that on purpose.
- I don't think that Tom would do that on purpose.

Yaptığın şeyin kasıtlı olmadığını biliyorum.

I know what you did wasn't intentional.

O, pencereyi kasıtlı olarak kırdı.

She broke the window on purpose.

Onu kasıtlı olarak mı yaptın?

Did you do that purposely?

Bu kasıtlı bir davranış değildi.

This wasn't an intentional act.

Fadıl, Leyla'yı kasıtlı olarak öldürdü.

Fadil killed Layla very deliberately.

Tom onu kasıtlı olarak yaptı.

- Tom did that on purpose.
- Tom did that intentionally.

Tom bunu kasıtlı olarak yaptı.

- Tom did it on purpose.
- Tom did that on purpose.
- Tom did that intentionally.
- Tom deliberately did that.
- Tom did that deliberately.

Sanırım sen bunu kasıtlı yaptın.

I think you did that on purpose.

Tom'un bunu kasıtlı yaptığından şüpheleniyorum.

- I suspect Tom did that on purpose.
- I suspect that Tom did that on purpose.

- Herhangi bir kuralı kasıtlı olarak çiğnemedim.
- Herhangi bir kuralı kasıtlı olarak ihlal etmedim.

I didn't intentionally break any rules.

- Sami bu adamı kasıtlı olarak vurdu.
- Sami bu adama kasıtlı olarak ateş etti.

Sami shot this man on purpose.

Biz kasıtlı olarak onun sırasını atladık.

We skipped his turn on purpose.

Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.

Tom made this mistake intentionally.

Tom kasıtlı olarak şarkıyı kötü söyledi.

Tom sang badly on purpose.

Polise göre yangın kasıtlı olarak çıkarıldı.

Police think the fire was deliberately lit.

O doğrudan ve kasıtlı bir yalandır.

That is a direct and deliberate lie.

Tom'u yaptığı şeyin kasıtlı olduğunu düşünüyorum.

I think what Tom did was intentional.

Ben asla kasıtlı olarak sarhoş olmayacağım.

I'm never gonna intentionally get drunk.

Onun bunu kasıtlı olarak yaptığını biliyorum.

I know she did it on purpose.

Sen onu kasıtlı olarak mı yaptın?

Did you do that intentionally?

Bu, kasıtlı bir cinayet gibi görünüyordu.

This appeared to be an intentional murder.

Sonra umarım kasıtlı bir paylaşımda da bulunabiliriz.

then hopefully we're sharing intentionally too.

Benim yas kotam kasıtlı olarak boş kalıyor.

My grief vault is intentionally kept empty.

Kaza eseri mi oldu yoksa kasıtlı mıydı?

Was it by accident or by design?

Canımı sıkmak için hataları kasıtlı olarak yaptı.

He made mistakes on purpose to annoy me.

Kasıtlı olarak yanlış cevap verdin, değil mi?

You purposely gave the wrong answer, didn't you?

Tom, Mary'nin bunu kasıtlı yaptığını düşünmediğini söyledi.

- Tom said he didn't think Mary did that on purpose.
- Tom said that he didn't think Mary did that on purpose.
- Tom said that he didn't think that Mary did that on purpose.
- Tom said he didn't think that Mary did that on purpose.

Sami kasıtlı olarak bu yangına neden oldu.

Sami deliberately caused this fire.

- Onu kasıtlı olarak yaptım.
- Onu bilerek yaptım.

- I did that on purpose.
- I deliberately did that.
- I did that deliberately.

- Bunu bilerek yapmıştık.
- Bunu kasıtlı olarak yaptık.

We did that deliberately.

Aynı zamanda, bu konuşmaları kasıtlı göz ardı etme

Also, deliberate avoidance of these conversations

Pencereyi kasıtlı olarak mı kırdın yoksa kazara mı?

Did you break the window on purpose or by accident?

Susan, öfkesini göstermek için kasıtlı olarak tabak kırdı.

Susan broke the dish on purpose to show her anger.

- Bilerek yapmadım.
- Ben onu kasten yapmadım.
- Kasıtlı yapmadım.

I didn't do it on purpose.

- Evet, bunu bilerek yaptım.
- Evet, bunu kasıtlı yaptım.

Yes, I did this intentionally.

Arap Baharı bir hata değil, kasıtlı bir hataydı.

The Arab Spring was not a mistake but an intentional mistake.

O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.

He deliberately kept on provoking a confrontation.

Kasıtlı bir şekilde bana baktı ve toplantı salonundan ayrıldı.

She looked at me in a deliberate way and left the meeting room.

- O, camı kasıtlı olarak kırdı.
- O, camı kasten kırdı.

He deliberately broke the glass.

Kendi can güvenliğini garantiye almak için bunları kasıtlı olarak yapar.

That would’ve been a deliberate act in order to gain it's own security and survival.

Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.

He deliberately ignored me when I passed him in the street.

Tom sadece Mary'yi kızdırmak için gömleğini kasıtlı olarak ters giydi.

Tom purposely wore his shirt inside out just to irritate Mary.

- Tom bunu kasten yaptığını düşünüyor.
- Tom bunu kasıtlı yaptığını düşünüyor.

- Tom thinks you did that on purpose.
- Tom thinks that you did that on purpose.

- Bunu isteyerek yapmadım.
- Bunu bilerek yapmamıştım.
- Bunu kasıtlı olarak yapmadım.

I didn't do this on purpose.

- Onun bu hatayı bilerek yaptığını mı düşünüyorsun?
- Onun o hatayı kasıtlı yaptığını mı düşünüyorsun?

Do you think he made that mistake on purpose?

- Onu bilerek yaptın, değil mi?
- Onu kasıtlı olarak yaptın, değil mi?
- Onu kasten yaptın, değil mi?
- Onu bile bile yaptın, değil mi?

You did that on purpose, didn't you?