Translation of "Kırdım" in English

0.009 sec.

Examples of using "Kırdım" in a sentence and their english translations:

Kültablanı kırdım.

I broke your ashtray.

Telefonumu kırdım.

I broke my phone.

Kolumu kırdım.

I broke my arm.

Bardağı kırdım.

I smashed the glass.

Gözlüğümü kırdım.

I've broken my glasses.

Debriyajı kırdım.

I broke the clutch.

Tırnağımı kırdım.

I broke my fingernail.

Onu kırdım.

I broke it.

Kupayı kırdım.

I broke the cup.

Pencereyi kırdım.

I broke the window.

Parmağımı kırdım.

I broke my finger.

Gözlüklerimi kırdım.

I broke my glasses.

Elimi kırdım!

I broke my hand!

Kişisel bilgisayarımı kırdım.

I broke the personal computer.

Ben bacağımı kırdım.

I broke my leg.

Bir tırnak kırdım.

I broke a nail.

Ben kolumu kırdım.

- I broke my arm.
- I fractured my arm.

Dünya rekorunu kırdım.

I broke the world record.

Onu kırdım mı?

Did I break it?

Sanırım kolumu kırdım.

I think I broke my arm.

Onun kalbini kırdım.

I broke her heart.

Bir dişimi kırdım.

I've chipped a tooth.

Sanırım bacağımı kırdım.

I think I broke my leg.

Ben onu kırdım.

I broke that.

Ben bardak kırdım.

I broke the glass.

Üç tabak kırdım.

I broke three dishes.

Üç kaburgayı kırdım.

I broke three ribs.

Üç yumurta kırdım.

I broke three eggs.

Ben ekranı kırdım.

I cracked the screen.

Ayak parmağımı kırdım.

I broke my toe.

Kapıyı açarken kilidi kırdım.

- In opening the door, I broke the lock.
- I broke the lock opening the door.

Üzerine düştüğümde bileğimi kırdım.

I broke my wrist when I fell on it.

Baş parmak tırnağımı kırdım.

I had my thumbnail torn off.

Kayak yaparken bacağımı kırdım.

I broke my leg skiing.

Seni kırdım, değil mi?

I've offended you, haven't I?

Düştüm ve kolumu kırdım.

I fell and broke my arm.

Ben çocukken kolumu kırdım.

I broke my arm when I was a child.

Sanıyorum Tom'un kalbini kırdım.

I think I broke Tom's heart.

Vazoyu kasıtlı olarak kırdım.

I broke the vase on purpose.

Ben sağ bacağımı kırdım.

I broke my right leg.

En sevdiğim bileziğimi kırdım.

I have broken my favourite bracelet.

Ben Tom'un burnunu kırdım.

I broke Tom's nose.

Sanırım onun kalbini kırdım.

I think I broke his heart.

Bugün bir vazo kırdım.

I broke a vase today.

Kapıyı açtığımda kilidi kırdım.

When I opened the door, I broke the lock.

Ben bir bardak kırdım.

I broke a glass.

Oh, bir tırnağı kırdım!

Oh, I've broken a nail!

Vazoyu düşürüp onu kırdım.

I dropped the vase and it broke.

- Kapıyı kırdım çünkü anahtarı kaybettim.
- Anahtarı kaybettiğim için kapıyı kırdım.

- I broke down the door because I lost the key.
- I broke open the door because I had lost the key.

Az önce bir kaburga kırdım.

I just cracked a rib.

Ben düşerek bir kaburgamı kırdım.

I broke a rib falling.

Bulaşıkları yıkarken bir bardak kırdım.

I broke a glass when I did the dishes.

Anahtarı kaybettiğim için kapıyı kırdım.

I broke down the door because I lost the key.

Ben vazoya çarpıp onu kırdım.

I knocked over the vase and broke it.

Her iki bacağımı da kırdım.

I broke both of my legs.

Her iki kolumu da kırdım.

I broke both of my arms.

Bütün kolyelerimi kaybettim ya da kırdım.

I've lost or broken all my necklaces.

Ben bir trafik kazasında bacağımı kırdım.

I broke my leg in a traffic accident.

Onun kalbini kırdım ve onu ağlattım.

I broke her heart and made her cry.

Egzersiz yaparken ayağımda bir kemik kırdım.

I broke a bone in my foot while exercising.

Bir şeyin üstüne oturdum ve onu kırdım.

I sat on something and broke it.

- Seni kırdım.
- Sizi rencide ettim.
- Sizi gücendirdim.

I've offended you.

Bir bisiklete binerken iki bacağımı da kırdım.

I broke both my legs riding a bicycle.

- Gitarımda bir tel kırdım.
- Gitarımdaki bir teli kopardım.

I broke a string on my guitar.

- Ben bir gaf yaptım.
- Ben bir pot kırdım.

I've got a boner.

Ben küçükken bacağımı kırdım, ben çok acı çektim.

When I was small and I broke my leg, I suffered a lot.

Ben, bir kayak kazası sırasında iki yerden bacağımı kırdım.

I broke my leg in two places during a skiing mishap.

Kendimi berbat hissediyorum, ama ben sadece kül tablanı kırdım.

I feel terrible, but I've just broken your ashtray.

Kolumu kırdım, bu nedenle bütün hafta boyunca bandaj takmak zorundayım.

I've broken my arm, so I have to wear a bandage for the whole week.

Yanlışlıkla büyük bir kayaya tekme attım ve baş parmağımı kırdım.

I accidentally kicked a large rock and broke my toe.

Bir bardak kırdım - onları temizlemeden önce kırıkların üzerine basmamaya çalış.

I broke a glass - try not to step on the shards before I clean them up.

Ben yanlışlıkla Lady Gaga CD'min üzerine bastım ve onu kırdım!

I stepped on my Lady Gaga CD by mistake and broke it!

Ben küçük bir parça çedar peyniri kırdım ve onu ekşi krema içine daldırdım.

I broke a small piece of cheddar cheese and dipped it in sour cream.

Ne yazık ki, bacağımı kırdım, bu yüzden bu hafta sonu sizinle kayak yapmaya gidemem.

Unfortunately, I broke my leg, so I can't go skiing with you this weekend.

17 yaşındayken, futbol oynarken kendimi yaraladım. Birisiyle çarpıştım ve bunun sonucu olarak dişlerimden bazılarını kırdım.

When I was 17, I injured myself playing football. I collided with someone and as a result of this I broke some of my teeth.

- Ailemin şerefine leke sürdüm.
- Ailemin gururuyla oynadım.
- Ailemin itibarını iki paralık ettim.
- Ailemin saygınlığına gölge düşürdüm.
- Ailemin onurunu kırdım.
- Ailemin namusunu kirlettim.
- Ailemin izzetine halel getirdim.
- Ailemin haysiyetini ayaklar altına aldım.

I have dishonored my family.