Translation of "Kalacağına" in English

0.007 sec.

Examples of using "Kalacağına" in a sentence and their english translations:

Kalacağına söz verdin.

- You promised you'd stay.
- You promised that you'd stay.

Tom'un geç kalacağına eminim.

I'm sure Tom will be late.

Tom'un geç kalacağına oldukça eminim.

I'm pretty sure Tom will be late.

Politikanın dışında kalacağına söz vermişti.

He had promised to stay out of politics.

Tom irtibatta kalacağına söz verdi.

Tom promised he'd keep in touch.

Bana Mary teyzeyle kalacağına söz ver.

Promise me you will stay with Aunt Mary.

Tom'un geç kalacağına seninle bahse girerim.

I bet you Tom will be late.

Geç kalacağına dair içimde bir his vardı.

I had a feeling you would be late.

Tom'un geç kalacağına dair bir hissem var.

I have a feeling Tom will be late.

Tom'un geç kalacağına dair zayıf bir ihtimal var.

There's a slim chance that Tom will be late.

Tom'un geç kalacağına dair içimde bir his vardı.

I had a feeling Tom was going to be late.

Dan, Linda'ya alkolden uzak kalacağına dair söz verdi.

Dan promised Linda to stay away from alcohol.

Tom Mary'nin geç kalacağına dair benimle bahse girdi.

Tom bet me Mary would be late.

Tom'un geç kalacağına endişe eden tek kişi ben miyim?

Am I the only one worried that Tom is going to be late?

Tom neden geç kalacağına dair bir sebep verdi mi?

Did Tom give a reason why he was going to be late?

Tom'un geç kalacağına dair çok iyi bir olasılık var.

There's a very good chance that Tom will be late.

Tom Mary'nin geç kalacağına dair benimle otuz dolara bahse girdi.

Tom bet me thirty dollars that Mary would be late.

Tom ayın sonundan önce Mary'yi ziyaret etmek zorunda kalacağına karar verdi.

Tom decided that he would have to visit Mary before the end of the month.

Hayatına kimin gireceğine kader karar verir, ama kimin kalacağına sen karar verirsin.

Destiny decides who will step into your life, but you decide who stays.

- Tom'un geç kalacağına bahse girmeye istekli olacağım.
- Seninle bahse girerim ki Tom geç kalacak.

I'd be willing to bet Tom will be late.

Tom Mary'ye biraz bakkaliye malzemeleri satın alması için yardım etmek zorunda kalacağına karar verdi.

Tom decided that he would have to help Mary buy some groceries.