Translation of "Kabak" in English

0.010 sec.

Examples of using "Kabak" in a sentence and their english translations:

Bunlar kabak.

And those are the globe zucchinis.

Kabak gibi ortada.

It's so painfully obvious.

Kabak pudingi yiyeceğim.

I will eat pumpkin pudding.

Kabak yetiştiriyor musun?

Do you grow pumpkins?

Kızarmış kabak lezzetliydi.

The fried zucchini was delicious.

Kabak sever misin?

Do you like zucchini?

Kabak bir lastiğim var.

- I have a flat tire.
- I've got a flat tire.

Ne büyük bir kabak!

What a big pumpkin!

Kabak çorbasını sever misin?

Do you like squash soup?

- Kabaklar yeşildirler.
- Kabak yeşildir.

- Courgettes are green.
- Zucchinis are green.

Kabak bir yaz sebzesidir.

- Courgettes are a summer vegetable.
- Zucchini is a summer vegetable.

Bu yıl kabak ektin mi?

Did you plant pumpkins this year?

Bu kabak kavun gibi kokuyor.

This squash smells like melon.

Biraz kabak turtası ister misin?

Do you want some pumpkin pie?

Bir kabak asmasından patlıcan almazsın.

You don't get eggplants from a gourd vine.

Çiğ kabak yemek güvenli midir?

Is eating raw pumpkin safe?

Tom kabak oyma yarışmasını kazandı.

- Tom won the pumpkin-carving contest.
- Tom won the pumpkin carving contest.

Ben kabak çorbası içmeyi severim.

I like to drink pumpkin soup.

- Ben her gün kabak yemekten gerçekten bıktım.
- Her gün kabak yemekten bıktım usandım.

I'm sick and tired of eating zucchinis every day.

Küçük ahmak büyük bir kabak aldı.

The little bumpkin bought a big pumpkin.

Tom karısına bir kabak böreği pişirdi.

Tom baked his wife a pumpkin pie.

Benim bisikletim kabak bir lastiğe sahip.

- My bicycle has a flat tire.
- My bicycle has a flat.
- My bicycle's got a flat tyre.
- My bike has a flat tyre.
- My bike's got a flat tyre.

Tom Mary'nin kabak böreğini sevip sevmediğini bilmiyor.

Tom doesn't know if Mary likes pumpkin pie or not.

Patlıcan ile kabak arasındaki farkı biliyor musunuz?

Do you know the difference between an eggplant and a zucchini?

Çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek istemiyorum.

I don't want to wear out my welcome.

Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.

Save your long-winded explanations for someone else.

Yemek yapmadan önce, tereyağlı kabak kavun gibi kokar.

Before it's cooked, butternut squash smells like melon.

- Tom sap gibi ortadaydı.
- Tom kabak gibi ortadaydı.

Tom stuck out like a sore thumb.

- Patlak bir lastiğim var.
- Kabak bir lastiğim var.

I got a flat tire.

Ablamız pazardan patlıcan, patates, kabak ve Çin lahanası aldı.

Our sister bought some eggplants, potatoes, zucchinis and Chinese cabbage at the market.

Bizim kabak, domates, salatalık, havuç, bamya ve patatesimiz var.

We have squash, tomatoes, cucumbers, carrots, okra and potatoes.

Bir hafta geçtikten sonra, Tom'un misafirliği iyice kabak tadı vermişti.

After a week, Tom had well and truly worn out his welcome.

Yabani havuç, kabak, havuç, bezelye ve tatlı patates nişastalı sebzeler olarak kabul edilmektedir.

Parsnips, squash, carrots, peas and sweet potatoes are considered starchy vegetables.

"Akşam yemeğinde ne yedin?" "Izgara karides ve pirinç erişte üzerinde sarımsak soslu fırında pişmiş kabak."

"What did you have for dinner?" "Grilled shrimp and baked zucchini with garlic sauce over rice noodles."

- Ali'yi en son gördüğümde yalın ayak, başı kabak bir durumdaydı.
- Ali'yi en son gördüğümde sefilleri oynuyordu.

When I saw Ali last time, he was barefoot and bareheaded.