Translation of "Kırsal" in English

0.007 sec.

Examples of using "Kırsal" in a sentence and their english translations:

Kırsal İlkbaharda güzeldir.

The countryside is beautiful in the spring.

Evim kırsal alanda.

My home is in the country.

Kırsal bölge güzeldir.

The countryside is beautiful.

Kırsal yaşamdan hoşlanmaya başladı.

He has begun to enjoy country life.

Kırsal bir alanda yaşıyorum.

- I live in the country.
- I live in a rural area.

Ben kırsal kesimde yaşamaktayım.

I live in the country.

Kırsal yaşamın rahatsızlığına katlanamam.

I can't put up with the inconvenience of country life.

Kırsal bölgeyi görmek istiyorum.

I want to see the countryside.

Yakında kırsal yaşama alışacaksın.

You will soon be used to rural life.

Kırsal yaşamı seviyor musunuz?

Do you like to live in the country?

Tom bir kırsal alandan.

Tom is from a rural area.

Kırsal alanda yaşamak istiyorum.

I want to live in rural areas.

Amerika’nın en kırsal bölgelerinden birinde,

in one of America's rural areas,

Tatilimizi kırsal Fransa'yı keşfederek geçirdik.

We spent our holiday exploring rural France.

Kırsal bölgede hiç eğlence yoktur.

There's no entertainment in the countryside.

Yarın arabamla kırsal bölgeye gidiyorum.

Tomorrow I am going to the countryside by my car.

Kırsal bölge şehirden daha sessizdir.

The countryside is quieter than the city.

Kırsal bölgede çok ağaç var.

There are lots of trees in the countryside.

Tom kırsal alanda yaşamak istemiyor.

Tom doesn't want to live in the country.

Ben kırsal korku gerilimini sevmiyorum.

I don't like rural horror thrillers.

Birçok ağaç kırsal kesimde yetişir.

A lot of trees grow in the countryside.

Hiç kırsal alanda yaşadın mı?

Have you ever lived in a rural area?

Çiftliğimiz kırsal Nebraska'da yer almaktadır.

Our farm is located in rural Nebraska.

Leyla kırsal yaşam biçimini seviyordu.

Layla loved the country lifestyle.

Leyla kırsal bir bölgede yaşıyordu.

Layla lived in a rural area.

Tom kırsal bir alanda yaşıyor.

- Tom lives in the country.
- Tom lives in a rural area.
- Tom lives in the village.

Sami kırsal bir toplulukta doğdu.

Sami was born in a rural community.

Vietnam'ın o zamanki kırsal yaşamını biliyordum,

I was able to learn about the rural life of Vietnam back then,

Kırsal kesimlerde sadece kendilerini sefil yoksulluktan

these rural villages are left with only elderly,

Savaş sırasında, onlar kırsal kesimde yaşadılar.

- They lived in the countryside during the war.
- During the war, they lived in the countryside.

Hafta sonu için kırsal alana gideceğim.

I'm going to the country for the weekend.

Kırsal yaşam beni çok fazla cezbediyor.

Rural life appeals to me very much.

Japon kırsal köylerinin çok değiştiği söylenir.

It is said that Japanese rural villages had changed a lot.

Kırsal ortamlar benim için çok sessiz.

Rural environments are too quiet for me.

Fadıl küçük bir kırsal kasabada büyüdü.

Fadil was raised in a small rural town.

Şehir heyecan verici, ama kırsal sıkıcı.

The city is exciting, but the countryside is boring.

Kent çok kirli; kırsal çok sıkıcı.

The city is very polluted; the countryside is very boring.

Gelecekte kırsal kesimi ziyaret etmemiz gerekir.

We should visit the countryside in the future.

Sami, Leyla'nın cesedini kırsal alana attı.

Sami dumped Layla's body in a rural area.

Sami kırsal yaşam tarzından zevk alıyordu.

Sami enjoyed the country lifestyle.

Ve aynı zamanda kırsal yaşamla da ilgili.

and it's also about this rural life.

Kırsal hayatın bütün olağan zorlukları bir yana,

Alongside all the general hardships of rural life,

Nick kırsal alandan gelen birine tepeden bakıyor.

Nick looks down on anyone who comes from a rural area.

Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.

It seems the rural area will be developed on a large scale.

O kırsal bir yerde tek başına yaşadı.

He lived alone in the countryside.

Kırsal yolları şehir yolları kadar kalabalık değil.

Country roads aren't as crowded as city roads.

Japonya'nın kırsal manzarasının büyük ölçüde değiştiği söylenir.

It's said that Japan's rural landscape has changed greatly.

O, bu kırsal yaşama yavaş yavaş alışıyor.

She is getting used to this rural life by degrees.

Biz bütün kırsal bölge için alay konusuyduk.

We were the laughingstock of the whole countryside.

Değişiklik olsun diye kırsal alana gidelim mi?

Shall we go to the countryside for a change?

Şehirlerin nüfus yoğunluğu kırsal kesimlerden daha fazla.

Cities are more densely populated than rural areas.

Hindistan'da büyük şehirlerin etrafında birçok kırsal alan vardır.

In India, there are lots of rural areas around big towns.

Ben kırsal alanda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ederim.

- I prefer living in the country to living in the city.
- I prefer living in the countryside to living in the city.

Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun?

Why do you think Tom prefers living in the country?

Kırsal alana zarar verdiler, yollarında her şeyi bozuyorlardı..

They ravaged the countryside, obliterating everything in their path.

Leyla kısa süre içinde kırsal yaşam tarzını benimsedi.

Layla soon embraced the country lifestyle.

Çin'in kırsal kesimlerinde arkada bırakılmış 60 milyon çocuk var

There are 60 million left-behind children scattered across China's rural landscape.

Sanırım kırsal yaşam bazı bakımlardan şehir yaşamından daha üstündür.

I think country life is superior to city life in some respects.

Kırsal bölgedeki yürüyüşte yorgun hissettiği için, o şekerleme yaptı.

Feeling tired from walking in the countryside, he took a nap.

Kırsal göçü Almanya'nın bu bölgesindeki bütün köylerin nüfusunu azalttı.

The rural exodus depopulated entire villages in this region of Germany.

- Sami Mısır'ın kırsalında büyüdü.
- Sami Mısır'ın kırsal kesiminde büyüdü.

Sami grew up in rural Egypt.

Bu programla kırsal, ücra, ulaşılması zor dağlık yerleşimlerde yaşayan öğrencileri

who are in rural, remote, hard to reach mountainous communities,

Kırsal bölgelerde ise az önce de belirtmiştik birazcık farklılık var

In the rural areas, we have already mentioned a little difference

Fakat daha kırsal bölgelerde yine eski Türk adetleri devam ediyor

However, the old Turkish customs continue in more rural areas.

Şehir hayatı ve kırsal hayat arasında büyük bir tezat var.

There is a great contrast between city life and country life.

- Tom, kırsal Avustralya'da yaşamaktan hoşlanıyordu.
- Tom, Avustralya kırsalında yaşamaktan hoşlanıyordu.

Tom liked living in rural Australia.

Hayatlarını fırsatlar olmadan kırsal bir bölgede geçirmişlerdi ama onlar şimdi milyoner.

They spent their lives in a rural area with no opportunities, but now they're millionaires.

Senin gerçekten şehirlere daha fazla ilgi göstermen gerekiyor, kırsal avrupa şüpheci bölgeler

pay more attention to the urban, Europeanist voters, instead of the rural, euroskeptic

Kırsal alanda yaşamak için gittikten sonra onun sağlığı gitgide daha iyi oldu.

His health gradually changed for the better after he went to live in the countryside.

- Köy hayatı şehir hayatından daha sağlıklıdır.
- Kırsal yaşam kent yaşamından daha sağlıklıdır.

Country life is healthier than city life.

"Görünüşe bakılırsa kırsal kesimi iyi biliyorsun." Tom gülümseyerek "sanırım öyle" diye cevap verdi.

"It seems that you know the country well." "I think so," answered Tom, smiling.