Translation of "Izleyen" in English

Bizi izleyen birini görmedim.

I didn't see anybody following us.

Bu yüzden; olanları televizyondan izleyen,

So, for folks who are watching what's happening on TV,

Beni izleyen birinin farkında değildim.

I wasn't conscious of anyone watching me.

Bizi izleyen bir ayı var.

There's a bear stalking us.

Bizi izleyen bir aslan var.

There's a lion stalking us.

Bizi izleyen bir kaplan var.

There's a tiger stalking us.

580 milyon video izleyen kullanıcı var

580 million digital video consumers,

Dan'ı izleyen bir gözetim ekibi vardı.

There was a surveillance team watching Dan.

İzleyen hiç kimse hayal kırıklığına uğramadı.

No one watching was disappointed.

Bu videoyu izleyen bir sürü insan olacak

There are going to be a lot of people watching this video,

O, arkasında izleyen köpeği ile yürüyüşe çıktı.

He went out for a walk, with his dog following behind.

Dedektif Dan Anderson o yolu izleyen tek soruşturmacıydı.

Detective Dan Anderson was the only investigator to follow that lead.

Bu bizi Erdoğan’ın darbe sonrası liderligini izleyen referanduma götürüyor.

This brings us to the recent referendum, which follows Erdogan’s post-coup popularity.

Tom'un ihtiyacı olan son şey onu izleyen başka biri.

The last thing Tom needs is someone else stalking him.

Borman, Lovell ve Anders, ay yüzeyini yakından izleyen ilk insanlardı.

Borman, Lovell and Anders were the first humans to view the lunar surface close-up.

Çay salonuna girdiğimde televizyonda güreş maçı izleyen iki genç adam buldum.

As I entered a tearoom, I found two young men watching a wrestling match on television.

Bu, Jack'in yaptığı evde yaşayan fareyi sinsice izleyen kediyi kovalayan köpektir.

This is the dog that chased the cat that stalked the mouse that lived in the house that Jack built.

Şu anda dünyanın her yerinde Dünya Kupasını izleyen milyonlarca insan var.

There are millions of people all over the world who are watching the World Cup right now.

Çay odasına girdiğimde televizyonda güreş maçı izleyen iki genç adam buldum.

As I entered the tearoom I found two young men watching a wrestling match on television.

Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.

As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.