Translation of "Görünümlü" in English

0.006 sec.

Examples of using "Görünümlü" in a sentence and their english translations:

O sıradan görünümlü.

That is ordinary-looking.

Tom sıradan görünümlü biri.

Tom is average looking.

Tom kötü görünümlü değil.

Tom isn't bad-looking.

Tom çok seçkin görünümlü.

Tom is very distinguished looking.

O kız güzel görünümlü.

That girl is good-looking.

Tom kesinlikle iyi görünümlü.

Tom certainly is good-looking.

Kendimi ortalama görünümlü düşünüyorum.

I consider myself average-looking.

Sanırım kötü görünümlü değilim.

- I think I'm not bad-looking.
- I think that I'm not bad-looking.

Tom dost görünümlü düşmanımız.

Tom is our frenemy.

Oldukça garip görünümlü bir hayvandır.

that exhibits amazingly complex behaviors.

O iyi görünümlü ve akıllıdır.

He is good-looking and smart.

O sade görünümlü bir kız.

She's a plain looking girl.

O zeki ve iyi görünümlü.

- He's intelligent and good-looking.
- She's intelligent and good-looking.

Sen kuzu görünümlü bir kurtsun.

You are a wolf in sheep's clothing.

O lezzetli görünümlü bir balık.

That's a delicious-looking fish.

Onlar mutlu görünümlü bir çift.

They're a happy-looking couple.

Ne iğrenç görünümlü bir kanepe.

What a hideous-looking couch.

O ilginç görünümlü bir tuzluk.

That's an interesting-looking salt shaker.

Tom iyi görünümlü ve akıllıdır.

Tom is good-looking and smart.

Sen harika görünümlü bir adamsın.

You're a great-looking guy.

O güzel görünümlü bir kadın.

She's a fine looking woman.

Ne güzel görünümlü bir araba!

What a nice looking car!

Tom sıradan görünümlü bir adam.

Tom is an ordinary-looking guy.

Tom'un iyi görünümlü olduğunu düşünüyorum.

- I think Tom is handsome.
- I think Tom is good-looking.
- I think that Tom is good-looking.

Tom iyi görünümlü bir çocuk.

Tom is a nice-looking boy.

O komik görünümlü bir araba.

That's a funny looking car.

Tom pahalı görünümlü çizmeler giyiyor.

Tom is wearing an expensive-looking pair of boots.

Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.

Tom is good looking and charismatic.

Mary düz görünümlü bir kızdır.

Mary is a plain-looking girl.

Mary iyi görünümlü bir kızdır.

Mary is a good-looking girl.

İyi görünümlü bir at bazen yıkılabilir.

A good-looking horse may sometimes break down.

O, muhteşem görünümlü bir şapka takıyor.

She's wearing a great-looking hat.

O güzel görünümlü kızı tanıyor musunuz?

Do you know that nice-looking girl?

Tom Mary kadar iyi görünümlü değil.

- Tom is not as good-looking as Mary.
- Tom isn't as good-looking as Mary.

Bu mükemmel görünümlü şapkayı nereden aldın?

Where did you get this great-looking hat?

Tom yalnızca iyi görünümlü kızlarla ilgileniyor.

Tom is only interested in good-looking girls.

O çok tuhaf görünümlü bir şey.

That's a very strange-looking thing.

Bu komik görünümlü araç İngiliz olmalı.

This funny-looking car must be British.

Bu komik görünümlü arabaya ne deniliyor?

What's this funny-looking car called?

O tuhaf görünümlü ayakkabıları nereden aldın?

Where did you get those strange-looking shoes?

Tom sadece ortalama-görünümlü bir adamdır.

Tom is just an average-looking guy.

Tom pahalı görünümlü bir saat takıyor.

Tom is wearing an expensive-looking watch.

Tom tuhaf görünümlü bir şapka takıyor.

Tom is wearing a strange-looking hat.

Burası güzel görünümlü bir kamp alanı.

This is a nice-looking campground.

Tom gülünç görünümlü bir şapka takıyordu.

Tom was wearing a ridiculous-looking hat.

Mütevazı görünümlü yaşlı adam krala takdim edildi.

A humble-looking old man was presented to the king.

- O çok yakışıklı.
- O çok iyi görünümlü.

He is very good-looking.

Çok güzel görünümlü bir el yazısı var.

She has very nice-looking handwriting.

- Sen çirkin değilsin.
- Sen kötü görünümlü değilsin.

You're not bad looking.

Tom Mary'ye resmi görünümlü kağıt yaprağı verdi.

Tom handed Mary an official-looking sheet of paper.

Tom bugün tuhaf görünümlü bir şapka giyiyor.

Tom is wearing a strange-looking hat today.

Odanın ortasında modern görünümlü bir kahve sehpası vardı.

There was a modern-looking coffee table in the center of the room.

İyi görünümlü insanlar ne giyerlerse giysinler iyi görünümlüdür.

Good-looking people are good-looking no matter what they wear.

Lezzetli görünümlü yiyecek zorunlu olarak iyi tat vermez.

Delicious looking food doesn't necessarily taste good.

Tom fırından bir lezzetli-görünümlü bir pizza çıkardı.

Tom pulled a delicious-looking pizza out of the oven.

- O, yakışıklı ve akıllıdır.
- O zeki ve iyi görünümlü.

- He is handsome and clever.
- He's intelligent and good-looking.

Tom bugün korkunç görünümlü yüzü olan bir kişi gördü.

Tom saw a person with a scary looking face today.

Ben hayatımın erkeğini arayan güzel iyi görünümlü bir kızım.

I am a nice, good-looking girl looking for the man of my life.

Tom lezzetli görünümlü eti kör bir bıçakla kesmeye çalıştı.

Tom tried to cut the delicious-looking meat with a dull knife.

- Baban yakışıklı bir adam.
- Baban iyi görünümlü bir adam.

Your father is a good-looking man.

İyi görünümlü adam, bir Arap mı ya da Hintli mi?

Is the good-looking man Arab or Indian?

- Tom John kadar iyi görünümlü değil.
- Tom John kadar yakışıklı değil.

- Tom isn't as good-looking as John.
- Tom isn't as handsome as John.

Tom dün gördüğümüz pahalı görünümlü kırmızı arabaya sahibi olduğunu iddia etti.

Tom claimed that he owned that expensive-looking red car we saw yesterday.