Translation of "Sıradan" in English

0.014 sec.

Examples of using "Sıradan" in a sentence and their english translations:

- Sıradan.
- Alelade.

Blah.

Mucizeler sıradan.

Miracles are ordinary.

O sıradan oyuncularla sıradan bir filmdi.

That was a mediocre movie with mediocre actors.

Sıradan işlerle tanıştılar.

They became acquainted with the routine.

Sıradan insanlara güvenmiyordu.

He did not trust the common people.

Onlar sıradan insanlar.

- They're normal people.
- They are normal people.

O sıradan görünümlü.

That is ordinary-looking.

Tom sıradan giyinmişti.

Tom dressed casually.

Sıradan bir adam.

He is an ordinary man.

Biz sıradan insanlarız.

We're simple men.

Sıradan, vasat bir film.

This is an ordinary movie.

Sıradan dünyaya geri dönüyoruz.

we come back to the ordinary world.

O sıradan bir partiydi.

That was just another party.

Tom sıradan görünümlü biri.

Tom is average looking.

Bu sıradan bir görevdir.

This is an ordinary task.

Tom sıradan görünmeye başladı.

Tom tried to sound casual.

Din sıradan insanların metafiziğidir.

Religion is the metaphysics of the common people.

Sıradan bir kızım sadece.

I am just an ordinary girl.

Ben sıradan bir kişiyim.

I am an ordinary person.

Sıradan bir gün işte.

It's just another day.

O, sıradan kitaplarımı düşürdü.

He knocked my books off my desk.

Ejderha sıradan silahlarla öldürülemez.

The dragon can't be killed with ordinary weapons.

Sami sıradan bir Müslüman'dı.

Sami was an ordinary Muslim.

- Leyla sıradan bir ev hanımıydı.
- Leyla sıradan bir ev kadınıydı.

Layla was an ordinary housewife.

Hiçbir zaman sıradan vakaları paylaşmayız.

We never share the ordinary cases.

O, sıradan bir fırtına değildi.

That was no ordinary storm.

O sıradan bir adam değil.

He is no ordinary man.

O, sadece sıradan bir kişidir.

He is just an ordinary person.

O sıradan bir şarkıcı değildir.

She is no ordinary singer.

O sadece sıradan bir insan.

He's just an ordinary man.

O sadece sıradan bir öğrencidir.

He's just an ordinary student.

Çok sıradan bir hayat sürüyoruz.

We lead a very ordinary life.

Koko sıradan bir goril değil.

Koko is not an ordinary gorilla.

Ben sadece sıradan bir erkeğim.

I'm just an average guy.

Ben sadece sıradan bir kızım.

- I'm just an average girl.
- I'm just a normal girl.

O sıradan bir öğrenci değil.

She is no ordinary student.

Tom sadece sıradan bir erkek.

- Tom is just an ordinary guy.
- Tom is just an average guy.

Mary sadece sıradan bir kız.

Mary is just an average girl.

Tom sadece sıradan bir insan.

- Tom is just an ordinary man.
- Tom is just an ordinary person.

Tom sadece sıradan bir adam.

- Tom is just an ordinary guy.
- Tom is just an ordinary man.

Tom sadece sıradan bir Joe.

Tom is just an average Joe.

O sadece sıradan bir kız.

She is just an ordinary girl.

Popüler olmak için sıradan olmalısın.

To become popular, you need to be mediocre.

Tom sıradan görünümlü bir adam.

Tom is an ordinary-looking guy.

Tom düz, sıradan bir çocuktu.

Tom was a plain, ordinary kid.

Bu sıradan bir yetenek değildir.

This isn't any ordinary ability.

Komşularımla sıradan muhabbet mi edeceğim?

Having mundane, small talk with my neighbors?

O mükemmel sıradan bir kız.

She's a perfectly ordinary girl.

Tom sıradan bir adam değil.

Tom is no ordinary man.

Sıradan oklar ejderhanın pullarını delemez.

- Ordinary arrows can't pierce the dragon's scales.
- The dragon's scales can't be pierced by ordinary arrows.

Ejderhanın pulları sıradan oklarla delinemez.

- Ordinary arrows can't pierce the dragon's scales.
- The dragon's scales can't be pierced by ordinary arrows.

Sıradan silahlar ejderhaya zarar veremez.

- Ordinary weapons cannot harm the dragon.
- The dragon cannot be harmed by ordinary weapons.

Ejderhaya sıradan silahlarla zarar verilemez.

- Ordinary weapons cannot harm the dragon.
- The dragon cannot be harmed by ordinary weapons.

Sami sıradan hayata geri döndü.

Sami went back to ordinary life.

Sami sıradan bir ailede büyüdü.

Sami grew up in an ordinary family.

Ahmet Naç olarak sıradan bir insanım.

I am an ordinary person as Ahmet Naç.

Ayrıca kurşun kalem sıradan bir kullanıcının

And the pencil's really a thing that, I think,

Korunan değer sıradan bir değer değildir.

A protected value isn't just any value.

Sıradan senin benim gibi bir insan

ordinary man like you

Sıradan Rusların çoğu, Çar ve ailesi.

Most ordinary Russians remained loyal to the Tsar and his family.

Gerçi bir saniye durun, eğer sıradan

  Hold on a second though, because I know what

Sıradan bir uyarı birine zarar verebilir.

A casual remark can hurt someone.

O, sadece sıradan bir büro çalışanıdır.

He's just an ordinary office worker.

Biz sıradan insanlar için teknoloji geliştiriyoruz.

We are designing technology for common people.

Tom sıradan olmak için çok çalışıyor.

Tom is trying very hard to be casual.

Bunlar sadece herkese sorduğumuz sıradan sorular.

These are just routine questions we ask everyone.

Ben sadece sıradan bir ofis çalışanıyım.

- I'm just a plain old office worker.
- I'm just a plain office worker.
- I'm just a regular office worker.

Kalabalık caddede sıradan bir toplantı yaptık.

We had a casual meeting on the crowded street.

Sıradan insanlar muazzam bir güce sahip.

Ordinary people possess enormous power.

- Sıradan sorular sordu.
- Banal sorular sordu.

- He was asking banal questions.
- He asked banal questions.

Benim sıradan insanlara hiç ilgim yok.

I have no interest in ordinary people.

Bu sadece Boston'da sıradan bir gün.

This is just a usual day in Boston.

Tom sadece sıradan bir genç çocuk.

Tom is just an average teenage boy.

Maria çok kibar, sıradan bir kız.

- Maria is a very polite and simple girl.
- Maria is a very polite, simple girl.

Sami çok sıradan bir hayat sürdü.

Sami led a very ordinary life.

- Hem onlar hem de siz sıradan insanlarsınız.
- Sizin yanınız sıra, onlar da sıradan insanlar.

They as well as you are ordinary people.

Ne kadar sıradan bir insan olduğumu görürsünüz.

you'll see how ordinary I am as a human being.

Işimdeki ön sıradan geri çekilmeye karar verdim.

to spend more time with my three children.

Bugün size anlattığım hikâyeler sıradan örnekler değil.

The stories I have told you today are not random examples.

Sağlık sistemine sahip olamamanın sıradan insanların hayatını

how lack of access to safe and affordable healthcare

O sıradan bir kişi olarak kalmaya çalışıyor.

- He's trying to stay normal.
- He's trying to remain an ordinary person.

Makyajsız sıradan bir kız görmeniz belki tuhaf.

Perhaps it's strange for you to see an ordinary girl without makeup?

Tom her zamankinden biraz daha sıradan giyinmiş.

Tom is dressed a little more casually than usual.

Polis Tom'a sıradan bir suçlu gibi davrandı.

The police treated Tom like a common criminal.

Bugün de sıradan bir gün gibi başladı.

This day started like any other ordinary day.

Jamal artık sadece sıradan bir adam değil.

Jamal isn't just an ordinary man anymore.

Fadıl'ın yeni gelini sıradan bir kız değildi

Fadil's new bride was no ordinary girl.

Tom benim için sıradan biri gibi görünüyor.

Tom seems like an ordinary guy to me.

Tycho sıradan biri olan Kirsten'e aşık oldu.

Tycho fell in love with Kirsten, a commoner.

Koronavirüs, sıradan bir gripten daha yavaş yayılır.

Coronavirus spreads more slowly than an ordinary flu.

Ucuz bir restoranda sıradan bir akşam yemeği yedik.

We had a dinner of a kind at the cheap restaurant.

Bu filmdeki kadınlar çok sıradan bir şekilde giyinmişler.

The women in this film are dressed in a very conventional way.

O sıradan bir hayduttan başka bir şey değil.

He's nothing more than a common thug.

Beni sadece sıradan bir insan gibi düşünmeyi bırak.

Stop thinking of me as just an average person.