Translation of "Elleriyle" in English

0.007 sec.

Examples of using "Elleriyle" in a sentence and their english translations:

Tom elleriyle çalışır.

Tom works with his hands.

O, elleriyle hızlıdır.

He's quick with his hands.

Tom elleriyle alkışladı.

Tom clapped his hands together.

O elleriyle beceriksizdir

He is clumsy with his hands.

Yüzünü elleriyle gizledi.

He hid his face in his hands.

Kendi elleriyle yaptığı ev.

the house that he built with his own hands.

Mary elleriyle yüzünü sakladı.

Mary hid her face in her hands.

Tom elleriyle heyecanla alkışladı.

Tom clapped his hands together excitedly.

Maria yüzünü elleriyle sakladı.

Maria hid her face in her hands.

Maria yüzünü elleriyle kapattı.

Maria covered her face with her hands.

Tom yüzünü elleriyle kapattı.

Tom covered his face with his hands.

Tom elleriyle yüzünü kapattı.

Tom hid his face in his hands.

Sami kılıcı elleriyle yakaladı.

Sami grabbed the blade in his hands.

- Bazı insanlar elleriyle suşi yer.
- Bazı insanlar suşiyi elleriyle yerler.

Some people eat sushi with their hands.

Basit araçlar ve çıplak elleriyle,

Using basic tools and his bare hands,

Elleriyle bir demir çubuğu eğebilir.

He can bend an iron rod with his hands.

Bazı insanlar suşiyi elleriyle yerler.

Some people eat sushi with their hands.

Mary çıplak elleriyle tavşanı öldürdü.

Mary killed the rabbit with her bare hands.

O, çıplak elleriyle onu boğdu.

She choked him with her bare hands.

Beowulf çıplak elleriyle Grendel'i öldürdü.

Beowulf killed Grendel with his bare hands.

Elleriyle değil kafasıyla çalışmayı sever.

He likes to work with his head rather than with his hands.

Tom çıplak elleriyle bir balık yakaladı.

Tom caught a fish with his bare hands.

Dan bir pitbulu kendi elleriyle öldürdü.

Dan killed a pitbull with his own hands.

Elleriyle yaptığı garip becerileri beni şaşırttı.

His awkward skills with his hands surprised me.

Tom pizzayı çatalla yiyor, Mary ise elleriyle.

Tom eats pizza with a fork, but Mary eats it with her hands.

Ben okuldayken, solak çocuklar sağ elleriyle yazmaları için zorlanırdı.

When I was in school, left-handed kids were forced to write with their right hands.

- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
- Dağıstanlılar, Moskova'da kendi elleriyle bir mucize yaratan Kırgız bir kız yüzünden şaşırıp kaldılar.

A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.

- Tom elleriyle çok iyi.
- Tom ellerini çok iyi kullanıyor.
- Tom'un el becerisi çok iyi.

- Tom is very good with his hands.
- Tom is really good with his hands.

Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.

Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.

- Tom'un yaptığı lakayıt el hareketini nasıl yorumlayacağımızı bilemedik.
- Tom'un elleriyle yaptığı küçümseyen jesti nasıl yorumlayacağımızı bilmiyorduk.

We didn't know how to interpret the dismissive gesture that Tom made with his hands.

- Tom elleriyle iyidir ve çok sayıda ilginç şeyler yaptı.
- Tom ellerini iyi kullanıyor. Birçok ilginç şey yaptı.
- Tom'un el becerisi iyi. Birçok ilginç şeye imza attı.

Tom is good with his hands and has built many interesting things.