Translation of "Bulaşık" in English

0.005 sec.

Examples of using "Bulaşık" in a sentence and their english translations:

Bulaşık yıkamadım.

I didn't wash the dishes.

İşleri bulaşık yıkamak.

Their job is to do the dishes.

Bulaşık yıkamak istiyordum.

I wanted to wash up.

Bulaşık makinesi bozuk.

The dishwasher's broken.

Tom bulaşık yıkamayacak.

Tom won't do the dishes.

Bulaşık yıkarken buluyorum kendimi.

I find myself washing the dishes.

Bebek uyuyorken bulaşık yıkadım.

I did the washing while the baby was sleeping.

Onun işi bulaşık yıkamaktır.

Her work is to wash the dishes.

Biraz bulaşık yıkamak istiyorum.

I want to wash up a little.

Tom bulaşık yıkamayı sevmez.

Tom doesn't like washing dishes.

Benim işim bulaşık yıkamaktır.

My job is to wash dishes.

Bulaşık makinesini boşaltabilir misin?

Can you empty the dishwasher?

Bulaşık makinesi çalıştı mı?

Did the dishwasher work?

Bulaşık makinesini çalıştırabildin mi?

Were you able to get the dishwasher to work?

O, bulaşık masasını temizleyecek.

She will clear the table of the dishes.

Ne sıklıkta bulaşık yıkarsınız?

How often do you wash the dishes?

Tom hala bulaşık yıkıyor.

Tom is still washing dishes.

Sami'nin bulaşık makinesi çalışmıyordu.

Sami's dishwasher wasn't working.

Bir bulaşık makinem var.

I have a dishwasher.

Eğer bulaşık yıkamak için gücün yoksa, bir bulaşık makinesi al.

If you haven't the energy to do the washing up, get a dishwasher.

O, o zaman bulaşık yıkıyordu.

She was doing the washing then.

Kaşallar hala bulaşık makinesinde mi?

The sporks are still in the dishwasher?

Onun bir bulaşık makinesi var.

He owns a dishwasher.

Bizim bir bulaşık makinemiz yok.

We don't have a dishwasher.

Tom bulaşıkları bulaşık suyuna koydu.

Tom put the dishes in the dishwater.

Mutfakta bir bulaşık makinesi yok.

The kitchen lacks a dishwasher.

Bizim bir bulaşık makinemiz var.

We have a dishwasher.

Bulaşık makinesinde bir sorun var.

Something's wrong with the dishwasher.

Genellikle lavaboda kirli bulaşık bırakıyorum.

I often leave dirty dishes in the sink.

Benim bir bulaşık makinem yok.

I don't have a dishwasher.

Bulaşık makinesini çalıştırmamı ister misin?

Do you want me to run the dishwasher?

Sami'nin yeni bulaşık makinesi var.

Sami has a new dishwasher.

- Bu kahvenin bulaşık suyu gibi tadı var.
- Bu kahvenin tadı bulaşık suyu gibi.

This coffee tastes like dishwater.

En son ne zaman bulaşık yıkadın?

When was the last time you did the dishes?

Bulaşık makinesinin nasıl çalıştığını anlatabilir misin?

Could you explain how the dishwasher works?

Bulaşık yıkamada bana yardımcı olabilir misin?

Can you help me with the washing up?

Kahvenin bulaşık suyu gibi tadı var.

The coffee tastes like wash water.

Tom bardağı bir bulaşık beziyle sildi.

Tom wiped the glass with a dishcloth.

O, her zaman bulaşık yıkamaktan kaytarırdı.

She always got out of washing-up.

Tom öğle yemeğinden önce bulaşık yıkadı.

Tom did the laundry before lunch.

Ellerimde bulaşık makinesi deterjanı döküntüsü var.

I got a rash on my hands from dishwasher detergent.

Annen bulaşık yıkamaktan şikayet ediyor mu?

Does your mother ever complain about washing dishes?

O her bulaşık yıkamada bir tabak kırar.

She breaks a dish every time she washes dishes.

O bulaşık makinesini kullanması kolay buluyor musun?

Do you find that washing machine easy to use?

Bulaşık yıkama gerçekten yapmaktan hoşlanmadığım bir şey.

- Washing dishes is something I don't really enjoy doing.
- Washing dishes is something that I don't really enjoy doing.

Annem bulaşık yıkarken sık sık şarkı söyler.

My mother often sings when she's washing dishes.

Daha fazla bulaşık havlusu satın almamız gerek.

We need to buy more dish towels.

Bulaşık beziyle lavaboyu kuruladım ve şimdi o kuru.

I dried the sink with a dishrag and now it's dry.

Temiz bardakları onları bulaşık makinesinden çıkararak kirletmek istemiyorum.

I don't want to contaminate the clean glasses by taking them out of the dishwasher.

Tom bulaşıkları duruladı ve onları bulaşık makinesine koydu.

Tom rinsed off the plates and put them into the dishwasher.

Bugün üç kez bir lavabo dolusu bulaşık yıkadım.

I washed a sink full of dishes three times today.

- Benim işim bulaşık yıkamaktır.
- Benim işim bulaşıkları yıkamaktır.

- My job is to wash dishes.
- My job is to wash the dishes.
- My job is washing dishes.

Bulaşık yıkamaktan nefret ederim, hatta tuvalet temizlemekten daha çok.

I hate doing the washing up, even more than cleaning the toilet.

Tom, bulaşık yıkadığı zaman kendi kendine bir melodi mırıldandı.

Tom hummed a tune to himself as he did the washing up.

Bu bulaşık makinesi çok fazla büyük. Tezgahın altına sığmayacak.

This dishwasher is too big. It won't fit under the counter.

- Bulaşık yıkamaya yardım sırası Tom'da.
- Bulaşığa yardım etme sırası Tom'un.

It's Tom's turn to help wash the dishes.