Translation of "Yıkamak" in English

0.061 sec.

Examples of using "Yıkamak" in a sentence and their english translations:

Saçımı yıkamak istiyorum.

I want to wash my hair.

Bulaşıkları yıkamak zorundayım.

I have to wash the dishes.

İşleri bulaşık yıkamak.

Their job is to do the dishes.

Bulaşık yıkamak istiyordum.

I wanted to wash up.

Ellerimi yıkamak istiyorum.

I want to wash my hands.

Bunu yıkamak zorundayız.

We have to wash it.

Ellerini yıkamak istediler.

They wanted to wash their hands.

Saçımı yıkamak zorundayım.

I have to wash my hair.

Tom ellerini yıkamak istedi.

Tom wanted to wash his hands.

Kirli çamaşırları yıkamak istedi.

She wanted to wash the dirty clothes.

Çamaşır yıkamak benim işimdir.

Washing clothes is my work.

Biraz bulaşık yıkamak istiyorum.

I want to wash up a little.

Ben ellerimi yıkamak zorundayım.

I have to wash my hands.

Çamaşır yıkamak benim işim.

- Washing clothes is my work.
- Doing the laundry is my job.

Kim arabamı yıkamak ister?

Who wants to wash my car?

O, arabayı yıkamak zorunda değil.

He doesn't have to wash the car.

Onu yıkamak birkaç saatimi aldı.

It took me several hours to wash it.

Çamaşır yıkamak için zamanım yok.

I don't have time to do the laundry.

Hava güneşliyken çamaşır yıkamak zorundayım.

I have to do laundry while it's still sunny.

Bulaşıkları yıkamak umurumda bile değil.

I don't mind washing the dishes.

İzin verirseniz bulaşıkları yıkamak istiyorum.

I'd like to wash up if I may.

Bulaşıkları yıkamak için Tom'un sırası.

It's Tom's turn to wash the dishes.

Bulaşıkları yıkamak için kimin sırası?

Whose turn is it to wash the dishes?

Bu elbiseyi yıkamak mümkün mü?

Is this dress wash-able?

Kadınlar tuvaleti nerede? Ellerimi yıkamak istiyorum.

Where is the ladies' room? I want to wash my hands.

Mary'nin çamaşır yıkamak için vakti yok.

Mary doesn't have time to do the laundry.

O, saçını yıkamak için su kaynatıyor.

She boils water to wash her hair.

Elbiseleri ve çarşafları yıkamak benim işimdir.

Washing clothes and sheets is my work.

Tom bulaşıkları yıkamak için gönüllü oldu.

Tom volunteered to wash the dishes.

Yapman gereken bütün şey bulaşıkları yıkamak.

All you have to do is wash the dishes.

Kim benim kirli arabamı yıkamak ister?

Who wants to wash my dirty car?

Ellerimi yıkamak ve dişlerimi fırçalamak zorundayım.

I have to wash my hands and brush my teeth.

Tom'a bulaşıkları yıkamak zorunda olduğunu söyle.

Tell Tom he has to wash the dishes.

Çamaşır yıkamak için nasıl zaman buluyorsunuz?

How do you find time to do the laundry?

Tom ellerini yıkamak için tuvalete gitti.

Tom went to the bathroom to wash his hands.

Mike bugün annesinin arabasını yıkamak zorunda değil.

Mike doesn't have to wash his mother's car today.

Tabakları yıkamak için sabun satın almak zorundayız.

We have to buy soap to wash the dishes.

Veya en azından daha seyrek yıkamak olabilir.

or at least, washing them less often.

Şu anda bulaşıkları yıkamak için zamanım yok.

I don't have time to wash the dishes right now.

Arabayı yıkamak beklediğimizden daha uzun zaman aldı.

Washing the car took longer than we expected.

Çamaşırları elle yıkamak zor ve zaman alıcıdır.

Washing laundry by hand is hard and time-consuming.

O bulaşıkları yıkamak istemedi ama elinden geleni yaptı.

She didn't want to wash the dishes, but she made the best of it.

Tom ellerini yıkamak için sabun ve su kullandı.

Tom used soap and water to wash his hands.

Bu sabah saçımı yıkamak istedim ama şampuanımız tükenmişti.

I wanted to wash my hair this morning, but we've run out of shampoo.

- Bu elbiseyi yıkamak mümkün mü?
- Bu elbise yıkanılabilir mi?

Is this dress wash-able?

Tom arabayı yıkamak zorunda değil. Mary onu zaten yıkadı.

Tom doesn't have to wash the car. Mary's already washed it.

- Bulaşıkları yıkamak için benim sıram.
- Bulaşıkları yıkama sırası bende.

It's my turn to wash the dishes.

Artık o tek başına saçını yıkamak için yeterince iyi.

She is now well enough to wash her hair by herself.

Eğer bulaşık yıkamak için gücün yoksa, bir bulaşık makinesi al.

If you haven't the energy to do the washing up, get a dishwasher.

Arabayı yıkamak zorunda değilim. Tom ve Mary onu zaten yıkadılar.

I don't have to wash the car. Tom and Mary have already washed it.

Ellerinizi düzenli olarak yıkamak kendinizi hastalıklardan korumak için iyi bir yoldur.

Washing your hands regularly is a good way to protect yourself from diseases.

- Onu yıkamak zorundayız.
- Onu yıkamamız lazım.
- Onu yıkamamız gerek.
- Onu yıkamamız gerekiyor.

We have to wash him.

Plastik çubukları kullanmak ve onları yıkamak tek kullanımlık çubukları kullanmaktan daha iyidir.

It's better to use plastic chopsticks and wash them than to use disposable chopsticks.

- Ona yüz dolara arabamı yıkattım.
- Ona arabamı yıkamak için bir yüz dolar verdim.

I got him to wash my car for a hundred dollars.

Evde çamaşır makinem yok ve bu yüzden çamaşır yıkamak için çamaşır odasına gitmek zorundayım.

I don't have a washing machine at home, and so I have to go to the washing room in order to do the laundry.

Tek kullanımlık yemek çubuklarını kullanma yerine yemek yemek ve daha sonra yıkamak için plastik yemek çubuklarını kullanmak en iyisi.

It is best to use plastic chopsticks to eat and wash later, instead of using disposable chopsticks.

“Gün boyu yaptığım tek şey hayvanlara bakmak, odun toplamak, etrafı süpürmek, yemek pişirip bulaşıkları yıkamak.” dedi, "Okusaydım bunlarla mı uğraşırdım?"

“All I do the whole day is slog with animals, fetch firewood, sweep, cook and wash dishes,” she said. “If I had studied I would have been saved from this.”