Translation of "Bilmediğimi" in English

0.006 sec.

Examples of using "Bilmediğimi" in a sentence and their english translations:

Bilmediğimi biliyorum.

- I know that I do not know.
- I know that I don't know.

Bilmediğimi sana söyledim.

- I told you I don't know.
- I told you I didn't know.

Bilmediğimi nasıl biliyorsun?

- How do you know I don't know?
- How do you know that I don't know?

Neyi bilmediğimi bilmiyorum.

I don't know what I don't know.

Bilmediğimi mi düşünüyorsun?

Do you think I don't know?

- Ne olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?
- Neler olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?
- Ne olduğunu bilmediğimi mi düşünüyorsun?

- Do you think I don't know what's going on?
- Do you think I don't know what is going on?

Onu bilmediğimi düşünüyor musun?

Do you think I don't know that?

Ben sana bilmediğimi söyledim.

I told you I don't know.

Cevabı bilmediğimi zaten söyledim.

I've already said I don't know the answer.

Hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.

I know that I know nothing.

Gerçekten bilmediğimi mi düşündün?

Did you really think I didn't know?

Ben hâlâ bilmediğimi söyledim.

I said I still don't know.

Tom'a cevabı bilmediğimi söyledim.

I told Tom that I didn't know the answer.

Cevabı bilmediğimi asla ona söyleme.

Never tell him 'I don't know the answer'.

Onun ne söylediğini bilmediğimi düşünüyor.

He thinks that I don't know what he said.

Sana ne yapacağımı bilmediğimi söyledim.

I told you I don't know what to do.

Ne yaptığını bilmediğimi mi düşünüyorsun?

- Do you think I don't know what you did?
- Do you think that I don't know what you did?

Tom gerçekten bilmediğimi düşündü mü?

Did Tom really think I didn't know?

Ne yapacağımı bilmediğimi zaten söyledim.

I already said I don't know what to do.

Tom ve Mary bilmediğimi düşünüyor.

Tom and Mary think I don't know.

Sana bir şey bilmediğimi söyledim.

I told you I don't know anything.

Tom ne yaptığını bilmediğimi düşünüyor?

- Tom thinks that I don't know what he did.
- Tom thinks I don't know what he did.

Tom, ne dediğini bilmediğimi düşünüyor.

- Tom thinks that I don't know what he said.
- Tom thinks I don't know what he said.

Onun adresini bilip bilmediğimi sordu.

She asked me if I knew his address.

Ne yaptığımı bilmediğimi mi düşünüyorsun?

- Do you think I don't know what I'm doing?
- Do you think that I don't know what I'm doing?

Ne olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?

- Do you think I don't know what's happening?
- Do you think that I don't know what's happening?

Fransızca konuşmayı bilmediğimi mi düşünüyorsun?

- Do you think I don't know how to speak French?
- Do you think that I don't know how to speak French?

Ne olduğunu bilmediğimi mi düşünüyorsun?

Do you think I don't know what happened?

Ve Okuloma'nın da bilmediğimi bilmesini istemiyordum,

and I did not want Okuloma to know that I did not know,

Bana onun adresini bilip bilmediğimi sordu.

She asked me if I knew her address.

O, onun ne yaptığını bilmediğimi düşünüyor.

He thinks that I don't know what he did.

Onu nasıl yapacağımı bilmediğimi sana söyledim.

I told you I don't know how to do that.

Kim olduğunu bilmediğimi düşünüyorsun, değil mi?

You think I don't know who you are, don't you?

Onu nasıl yapacağımı bilmediğimi zaten söyledim.

I already said I don't know how to do that.

Tom bana yüzmeyi bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew how to swim.

Ben neler olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?

You think I don't know what's going on?

Onun nasıl yapılacağını bilmediğimi zaten söyledim.

I've already said I don't know how to do it.

Tom muhtemelen ne olduğunu bilmediğimi düşünüyordu.

Tom probably thought I didn't know what was going on.

Onun ne olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?

- Do you think that I don't know what that is?
- Do you think I don't know what that is?

Gerçekten ne yaptığınızı bilmediğimi düşünüyor musunuz?

Do you really think I didn't know what you were doing?

Tom'a Mary'nin nerede yaşadığını bilmediğimi söyledim.

I told Tom that I didn't know where Mary lived.

Tom'a nasıl dans edeceğimi bilmediğimi söyledim.

I told Tom that I didn't know how to dance.

Ben Tom'a Fransızca konuşmayı bilmediğimi söyledim.

I told Tom that I didn't know how to speak French.

Nasıl dans edileceğini bilmediğimi zaten söyledim.

I already said I don't know how to dance.

Tom'a hiç Fransızca bilmediğimi söylemem gerekirdi.

- I should've told Tom that I didn't know any French.
- I should have told Tom that I didn't know any French.

Tom'a, ne yaptığımı bilmediğimi itiraf ettim.

I admitted to Tom that I didn't know what I was doing.

Fransızca konuşmayı bilmediğimi asla Tom'a söylemedim.

I never told Tom I didn't know how to speak French.

İnsanların yüzmeyi bilmediğimi öğrenmesi hoşuma gitmiyor.

- I don't like people to know that I can't swim.
- I don't like people to know I can't swim.

O, bana Tom'un adresini bilip bilmediğimi sordu.

She asked me if I knew Tom's address.

O bana okuma yazma bilip bilmediğimi sordu.

She asked me whether I can read and write.

O, benim hakkımda ne söylediğini bilmediğimi düşünüyor.

He thinks that I don't know what he said about me.

Sana Tom'un gerçeği söyleyip söylemeyeceğini bilmediğimi söyledim.

I told you I don't know if Tom will tell the truth.

Tom bana Mary'nin adresini bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew Mary's address.

Tom bana klarnet çalmayı bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew how to play the clarinet.

Ben Tom'u kimin götürdüğünü bilmediğimi zaten söyledim.

I already said I don't know who took Tom.

Tom ve Mary ne olduğunu bilmediğimi düşünüyor.

Tom and Mary think I don't know what happened.

O bana dikiş dikmeyi bilip bilmediğimi sordu.

She asked me whether I know how to sew.

Birinin onu nasıl yaptığını bilmediğimi zaten söylemiştim.

I've already said I don't know how one does it.

Tom muhtemelen onun kim olduğunu bilmediğimi düşünüyordu.

- Tom probably thought I didn't know who he was.
- Tom probably thought that I didn't know who he was.

Tom muhtemelen nasıl pirinç pişireceğimi bilmediğimi düşünüyordu.

Tom probably thought I wouldn't know how to cook rice.

Tom bana Fransızca konuşmayı bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew how to speak French.

Tom'a arabasını nereye park ettiğini bilmediğimi söyle.

Tell Tom I don't know where he parked his car.

Tom'a, ne yapacağımı bilmediğimi bilmesine izin verdim.

- I let Tom know I didn't know what to do.
- I let Tom know that I didn't know what to do.

Biliyor olmama rağmen herkese Fransızca bilmediğimi söylüyorum.

- I tell everyone that I can't speak French, even though I can.
- I tell everybody that I can't speak French, even though I can.

Tom ve Mary John'un kim olduğunu bilmediğimi düşünüyor.

Tom and Mary think I don't know who John is.

O bana onun telefon numarasını bilip bilmediğimi sordu.

- He asked me if I knew her telephone number.
- He asked me if I know her phone number.

Tom bana Mary'nin telefon numarasını bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew Mary's telephone number.

Tom bana Mary'nin nerede yaşadığını bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew where Mary lived.

Tom muhtemelen yemek çubuklarını nasıl kullanacağımı bilmediğimi düşündü.

Tom probably thought I didn't know how to use chopsticks.

Tom'a onun araba anahtarlarının nerede olduklarını bilmediğimi söyle.

Tell Tom I don't know where his car keys are.

Tom'a yapmamı istediği şeyi nasıl yapacağımı bilmediğimi söyle.

Tell Tom that I don't know how to do what he's asked me to do.

O bana nasıl dikiş dikeceğimi bilip bilmediğimi sordu.

She asked me if I knew how to sew.

Tom'a daha önce bunu nasıl yapacağımı bilmediğimi söyledim.

- I've already told Tom I don't know how to do that.
- I've already told Tom that I don't know how to do that.

Sana söyleyecek bir şeyim var, bilmediğimi söylediğimde yalan söyledim.

I have something to tell you. I lied when I said I didn't know.

Tom bana Mary'nin e-posta adresini bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew Mary's email address.

Tom bana toplantının saat kaçta başlayacağını bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew what time the meeting was going to start.

Tom bana onun evine nasıl gideceğimi bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew how to get to his house.

Tom bana Mary'nin erkek arkadaşının kim olduğunu bilip bilmediğimi sordu.

Tom asked me if I knew who Mary's boyfriend was.

- Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.
- Sadece hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.

I only know that I know nothing.

- O, bana Tom'un adresini bilip bilmediğimi sordu.
- Bana Tom'un adresini biliyor muyum diye sordu.

She asked me if I knew Tom's address.