Translation of "Bağladı" in English

0.011 sec.

Examples of using "Bağladı" in a sentence and their english translations:

Başarısını şansa bağladı.

She attributed her success to luck.

Paketi iple bağladı.

She tied up the parcel with string.

O ayakkabılarını bağladı.

She laced her shoes.

Onlar beni bağladı.

They tied me up.

Tom bağcıklarını bağladı.

Tom tied his laces.

Tom ayakkabılarını bağladı.

Tom tied his shoes.

Tom, Mary'yi bağladı.

Tom tied Mary up.

Mary çizmelerini bağladı.

Mary laced up her boots.

Tom ipi uçurtmaya bağladı.

Tom attached the string to the kite.

Adam iki kabloyu bağladı.

The man connected two wires.

Başarısızlığını kötü şansa bağladı.

- She ascribed her failure to bad luck.
- She blamed her failure on bad luck.

Başarısını iyi şansa bağladı.

She attributed her success to good luck.

Başarısını çok çalışmaya bağladı.

He attributed his success to hard work.

Kazayı kötü havaya bağladı.

He attributed the accident to the bad weather.

Tom köpeğini ağaca bağladı.

Tom tied his dog to the tree.

Tom işi karara bağladı.

Tom sealed the deal.

O ona gönül bağladı.

He's got a crush on her.

Tom emniyet kemerini bağladı.

- Tom fastened his seatbelt.
- Tom fastened his seat belt.
- Tom put on his seatbelt.

Tom ayakkabı bağlarını bağladı.

- Tom tied his shoe laces.
- Tom tied his shoelaces.
- Tom laced his shoes.

O bir hırsızı bağladı.

He trussed up the thief.

Tom ipi beline bağladı.

Tom tied the rope around his waist.

Tom teknesini iskeleye bağladı.

Tom keeps his boat at the pier.

Dan Linda'nın ellerini bağladı.

Dan tied Linda's hands.

O, kordonu makineye bağladı.

He connected the cord to the machine.

Onlar ayakkabı bağcıklarını bağladı.

They tied their shoelaces.

Çocuk hırsızları gözlerimizi bağladı.

The kidnappers blindfolded us.

Çocuk hırsızları gözümü bağladı.

The kidnappers blindfolded me.

O, karavanı arabasına bağladı.

He hitched the caravan to his car.

O, başarısızlığını hastalığına bağladı.

She attributed her failure to her illness.

O onu sandalyeye bağladı.

She tied him to the chair.

Tom, Mary'yi sandelyeye bağladı.

Tom tied Mary to the chair.

Mary saçını arkadan bağladı.

Mary flipped her hair back.

Tom atları direğe bağladı.

Tom tied the horses to the post.

Mary atları parmaklığa bağladı.

Tom tied the horses to the rail.

Tom fragmanı arabasına bağladı.

Tom hitched the trailer to his car.

Tom atını tahtaya bağladı.

Tom tied his horse to the wooden post.

Sami, Leyla'ya zincirle bağladı.

Sami shackled Layla with a chain.

Sınavdaki başarısızlığını hastalığına bağladı.

He attributed his failure in the exam to illness.

Paketi sarıp iple bağladı.

She wrapped the package and tied it with strings.

Kanoyu arabasının üstüne bağladı.

He tied the canoe to the top of his car.

Köpeğini bir direğe bağladı.

He tied his dog to a post.

- Tom emniyet kemerini taktı.
- Tom emniyet kemerini bağladı.
- Tom kemerini bağladı.

Tom buckled his belt.

Tom sınavdaki başarısızlığını hastalığa bağladı.

Tom attributed his failure in the exam to illness.

O, köpeği bir ağaca bağladı.

He tied the dog to a tree.

Tom uçurtmaya biraz ip bağladı.

Tom attached some twine to the kite.

O paketi bir iple bağladı.

He bound the package with a string.

Tom belinin çevresine kazağını bağladı.

Tom tied his sweater around his waist.

Çocuk hırsızları Tom'un gözünü bağladı.

The kidnappers blindfolded Tom.

Tom başarısını çok çalışmaya bağladı.

Tom attributed his success to hard work.

O, atın yükünü iple bağladı.

He fastened the horse's pack with a rope.

Tom ve Mary John'u bağladı.

Tom and Mary tied John up.

Çocuk hırsızları onların gözünü bağladı.

The kidnappers blindfolded them.

Çocuk hırsızları onun gözlerini bağladı.

The kidnappers blindfolded him.

Mary, Tom'un ayakkabılarını birlikte bağladı.

Mary tied Tom's shoes together.

Tom kanoyu arabasının üstüne bağladı.

Tom tied the canoe to the top of his car.

Tom köpeğini bir ağaca bağladı.

Tom tied his dog to a tree.

Tom başarısını Mary'nin yardımına bağladı.

Tom attributed his success to Mary's help.

Tom balonu Mary'nin bileğine bağladı.

Tom tied the balloon to Mary's wrist.

Mary Tom'un eldivenlerini ceketine bağladı.

Mary attached Tom's mittens to his coat.

Tom köpeği bir ağaca bağladı.

Tom tied the dog to a tree.

Fadıl kabloyu Leyla'nın ellerine bağladı.

Fadil tied the cable to Layla's hands.

Sami kabloyu Leyla'nın ellerine bağladı.

Sami tied the cable to Layla's hands.

Mary atları bağlama direğine bağladı.

Mary tied the horses to the hitching post.

Tom atını bağlama direğine bağladı.

Tom tied his horse to the hitching post.

Tom kazağını çıkarıp beline bağladı.

Tom took off his sweater and tied it around his waist.

Sami, Lyela'yı bir sandalyeye bağladı.

Sami tied Layla to a chair.

Tom, Mary'nin ellerini arkadan bağladı.

Tom tied Mary's hands behind her back.

Hırsız ellerimi bir iple arkamdan bağladı.

The burglar tied my hands behind my back with a rope.

O, geleceğini bu tek şansa bağladı.

He staked his future on this single chance.

Mary kazağını çıkardı ve beline bağladı.

Mary took off her sweater and tied it around her waist.

O dükkana giderken köpeğini ağaca bağladı

He tied his dog up to the tree while he went into the store.

O demetlerin içine ince dallar bağladı.

He tied the twigs into bundles.

Tom onun için Mary'nin ayakkabılarını bağladı.

Tom tied Mary's shoes for her.

Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.

The mother tied a ribbon in her daughter's hair.

Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.

Tom wrapped the package and tied it with strings.

Tom atın boynuna bir ip bağladı.

Tom looped a rope around the horse's neck.

Tom, Mary'nin ayakkabı bağcıklarını birbirine bağladı.

Tom tied Mary's shoelaces together.

- İpi uçurtmaya bağladı.
- İpi uçurtmaya taktı.

He attached the string to the kite.

Bu semboller, benzer düşünen insanları birbirine bağladı

These symbols connected like-minded people,

Tom Mary'nin eski çoraplarıyla domateslerini kazığa bağladı.

Tom staked his tomatoes with Mary's old stockings.

Saçını taradı ve bir kurdele ile bağladı.

She combed her hair and bound it with a ribbon.

- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
- Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.

Mother tied up three pencils with a piece of string.

Enerjik oğullarımızla baş etme gayreti bizi birbirimize bağladı.

and trying to keep our very energetic boys busy.

Kazadan sonra, onlar onu bir sürü makinelere bağladı.

After the accident, they connected him to a lot of machines.

Onlar çocuklarla ilgili düşük ölüm oranını tıbbın ilerlemesine bağladı.

They attributed the low death rate of infants to the progress of medicine.

Arkadaşım ayakkabılarımı birlikte bağladı ve ayağa kalkmaya çalıştığımda düştüm.

My friend tied my shoes together and I fell when I tried to stand up.

Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.

Mary beline bir önlük bağladı ve daha sonra hindiyi fırından çıkardı.

Mary tied an apron around her waist and then took the turkey out of the oven.

Şirket, hayatını idame ettirmesi için, ona yetecek kadar bir emekli aylığı bağladı.

The company gave him a large enough pension to live on.

O, onu bağladı ve onun ağzını tıkadı, sonra onu vahşice dövmeye başladı.

She tied him up and gagged him, then she started to beat him savagely.

- Tom ipi güvenli bir biçimde düğümledi.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

Tom knotted the rope securely.

Askerler onu tutukladı, gözlerini bağladı, sonra onu araçlarının arkasına götürdüler ve askerlerden biri onun dizine nişan aldı ve onu vurdu. Bu sahne filme çekildi ve dünyanın her yerinden milyonlarca insan bunu gördü.

The soldiers arrested him and blindfolded him. Then they took him behind their vehicle, and one of the soldiers took aim at his leg and shot him. This scene was filmed and millions of people from all over the world saw it.