Translation of "Büyükanne" in English

0.006 sec.

Examples of using "Büyükanne" in a sentence and their english translations:

Büyükanne egzersiz yapıyor.

Granny is exercising.

Yemek yiyelim, büyükanne!

Let's eat, grandma!

Büyükanne gözlüklerini kaldırdı.

Grandmother lifted her spectacles.

Büyükanne çok iyi görünüyordu.

Grandmother looked very well.

Büyükanne torunlarına tatlılar vermektedir.

- The grandmother gives candies to her grandchildren.
- The grandmother gives sweets to her grandchildren.

Büyükanne torunlarına şeker verir.

The grandmother gives candies to her grandchildren.

"Büyükanne nerede?" "Kanepede uyuyor."

"Where is Grandma?" "She's sleeping on the couch."

Büyükanne hangi battaniyeyi yıkadı?

Which blanket did Grandmother wash?

Büyükanne, bahçedeki çimi biçer.

Grandmother mows the grass in the garden.

- Büyükanne lezzetli bir pasta pişirdi.
- Büyükanne lezzetli bir kek pişirdi.

The godmother baked a delicious cake.

Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.

Grandmother carried the table by herself.

Doğum günün kutlu olsun, büyükanne.

Happy birthday, Grandma.

Büyükbaba ve büyükanne hakkında endişeleniyoruz.

We are worried about grandpa and grandma.

Büyükanne gün boyunca çocuklara bakar.

Grandmother looks after the children during the day.

Yaşlı büyükanne iyi dans ediyor.

Your old grandma dances well.

Büyükanne iki torunuyla seyahat ediyordu.

The granny traveled with her two grandkids.

Büyükanne gelmezse çocuklar hayal kırıklığına uğrayacak.

If Grandma doesn't come, the children will be disappointed.

Büyükanne ve büyükbaba nasıl balık pişiriyor?

How are Grandma and Grandpa cooking the fish?

Büyükanne gözlüğünü düşürdü ve o kırıldı.

Grandma dropped her glasses and they broke.

Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.

Grandmother believes that Chinese medicines are the best.

Büyükanne, ailesine yiyecek almak için markete gitti.

Grandma went to the market to buy food for the family.

Büyükanne bütün aileyi buz kesilmiş bırakarak öldü.

Grandmother died, leaving the whole family stunned.

- Büyükannem TV izlemeyi seviyor.
- Büyükanne televizyon izlemekten hoşlanır.

Grandma likes watching TV.

Büyükanne bütün aileye yiyecek almak için markete gitti.

Grandma walked to the market to buy food for the whole family.

- Büyükanne çok iyi görünüyordu.
- Nine çok iyi gözüküyordu.

Grandmother looked very well.

Küçükken büyükanne ve büyükbabalarımla taşrada çok vakit geçirdim.

When I was little, I spent a lot of time in the country with my grandparents.

Büyükanne beklenmedik bir şekilde öldüğünde aile derinden sarsıldı.

The family was shook up when the grandmother died unexpectedly.

Ah, büyükanne, seni nasıl da seviyorum! Çok hoşsun!

Oh, grandma, how I love you! You're so nice!

Tom her pazartesi büyükanne ve büyükbabasıyla vakit geçirir.

Tom spends time with his grandparents every Monday.

Büyükanne ve büyükbabanı sık sık ziyaret ediyor musun?

Do you often visit your grandparents?

Leyla'nın büyükanne ve büyük babaları bir mil uzakta yaşıyordu.

Layla's grandparents lived just a mile away.

Ben çocukken her hafta sonu büyükanne ve büyükbabalarımızı ziyaret ederdik.

We used to visit my grandparents every weekend when I was a kid.

Tom, Mary'ye büyükanne ve büyükbabalarının siyah beyaz bir fotoğrafını gösterdi.

Tom showed Mary a black and white photo of his grandparents.

Büyükanne uzaktan kumandanın nasıl kullanılacağını öğrendi ama ertesi gün unuttu.

Grandma figured out how to operate the remote control, but forgot the next day.

Tom'da onun büyükanne ve büyükbabalarına ait birçok siyah beyaz resim var.

Tom has a lot of black and white pictures of his grandparents.

Tom çocukken büyükanne ve büyükbabasıyla kalmak için her yaz Boston'a giderdi.

When Tom was a child, he went to Boston every summer to stay with his grandparents.

Fadıl'ın çocukları, annelerinin zihinsel durumu nedeniyle büyükanne ve büyükbabaları ile birlikte yaşamaya başladılar.

Fadil's children went to live with their grandparents because of the mental state of their mother.

- Dede ve ninelerimin dördü de hâlâ yaşıyor.
- Büyükanne ve büyükbabalarımın dördü de hâlâ hayatta.

All four of my grandparents are still living.

Bill, annesi bir hemşire olmak için eğitim alırken, büyükanne ve büyükbabası ile birlikte yaşamaya gönderildi.

Bill was sent to live with his grandparents while his mother studied to become a nurse.