Translation of "Ağlayan" in English

0.008 sec.

Examples of using "Ağlayan" in a sentence and their english translations:

Ağlayan çocuklara katlanamam.

I can't stand children crying.

Ağlayan kişi Tom'dur.

Tom is the one who's crying.

Hemşire ağlayan çocuğu yatıştırdı.

The nurse soothed the crying child.

Ağlayan çocukları dinlemeyi sevmem.

I don't like listening to children crying.

Ağlayan oğlanı tanıyor musun?

- Do you know that crying boy?
- Do you know that boy who's crying?

Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.

The mother was quieting her crying baby.

Ağlayan bebeklerle başa çıkmak zordur.

It's hard to handle crying babies.

Ağlayan bebeğine biraz süt içirdi.

She made her crying baby drink some milk.

Ağlayan bir kız kapıyı açtı.

A crying girl opened the door.

Ağlayan şu erkek çocuğunu tanıyor musun?

- Do you know that crying boy?
- Do you know that boy who's crying?

Dün acı biçimde ağlayan bir adam gördüm.

Yesterday I saw a man crying bitterly.

- Tek ağlayan Tom.
- Gözyaşı döken sadece Tom.

Tom is the only one who's crying.

- Her şeyin bir sonu vardır.
- Açılan solar, ağlayan güler.

All good things come to an end.

- Lunaparkta Mary yalnız başına ağlayan bir oğlan buldu ve yumuşak bir sesle "Merhaba yavrum, sorun nedir? Kayıp mı oldun? Seni Kayıp Çocuklar Şubesine götüreyim mi?" dedi.
- Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. "Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?"

In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. "Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?"