Translation of "Ağırdı" in English

Kayıplar ağırdı

Casualties were high.

Biri ağırdı.

One was heavy.

Kutu çok ağırdı.

The box was too heavy.

Sağanak çok ağırdı.

The rainfall was very heavy.

Testi çok ağırdı.

The jug was very heavy.

Üzgünüm. Trafik ağırdı.

Sorry. Traffic was heavy.

Onlar çok ağırdı.

They were so heavy.

Ailemde yalanın cezası ağırdı.

In my family, the punishment for lying was severe.

Onun çantası çok ağırdı.

His bag was very heavy.

Çanta büyüktü ve dahası ağırdı.

The bag was big, and moreover, it was heavy.

Çanta taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.

The bag was too heavy for me to move.

Çanta taşınmayacak kadar çok ağırdı.

The bag was too heavy to carry.

Kutu onun kaldıramayacağı kadar çok ağırdı.

The box was too heavy for him to lift.

Bu masa kaldırmak için çok ağırdı.

This desk was too heavy to lift.

Kargo çok ağırdı. Sürücü onu alamadı.

The cargo was too heavy. The driver couldn't take it.

Her iki tarafta da kayıplar ağırdı.

Losses were heavy on both sides.

Kutu o kadar ağırdı ki onu taşıyamadım.

The box was so heavy I could not move it.

Kutu o kadar ağırdı ki onu kaldıramadım.

The box was so heavy that I couldn't lift it.

Kutu çok ağırdı fakat onu taşımayı başardı.

The box was heavy, but he managed to carry it.

Trafik ağırdı bu yüzden toplantıya geç kaldım.

The traffic was heavy so I was late for the meeting.

Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.

This desk was too heavy for Patty to lift.

Kalkmaya çalıştım ama vücudum kurşun gibi ağırdı.

I attempted to get up, but my body was heavy as lead.

Çanta benim tek başıma taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.

The bag was too heavy for me to carry by myself.

Yük bir sürücünün tek başına taşıyamayacağı kadar çok ağırdı.

The load was too heavy for a driver to carry alone.

Taş o kadar ağırdı ki hiç kimse onu kaldıramadı.

The stone was so heavy that nobody could lift it.

Ama kayıplar o kadar ağırdı ki, Ruslar ordu daha büyük operasyonlar başlatamadı.

But losses were so heavy, that the Russian army was unable to launch any more major operations.

Kutu o kadar ağırdı ki Tom Mary'nin onu eve götürmesine yardım etmek zorunda kaldı.

The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home.