Translation of "Açıp" in English

0.011 sec.

Examples of using "Açıp" in a sentence and their english translations:

Çünkü kasları açıp kapatarak,

Because by opening and closing the muscles

Göz açıp kapayana kadar,

In the blink of an eye,

Eskiden, algoritmanızı herkese açıp

Back in the day, you opened up your algorithm to the world

Kutuyu açıp geçmişini kabullenmeyi başardı.

he was able to unlock that box and accept his past.

Nedeni, adamın ona içini açıp

because he opened up to her

Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.

Tom hasn't unpacked yet.

Kazuko göğsünü açıp bebeği emzirdi.

Kazuko bared her breast and fed the baby.

Göz açıp kapayıncaya kadar oldu.

It happened in the blink of an eye.

Çoğu ateş böceği ışığını açıp kapatır.

Most fireflies flash their lights.

Havanın yarın açıp açmayacağını merak ediyorum.

- I wonder if it will clear up tomorrow.
- I wonder if it'll clear up tomorrow.

Ben çiçeklerin çiçek açıp açmadığını sordum.

I asked whether the flowers were blooming.

Tom ön kapıyı açıp içeri girdi.

- Tom opened the front door and came in.
- Tom opened the front door and walked in.

Tom kapıyı açıp, köpeği dışarı saldı.

Tom opened the door and let the dog out.

Sami Kuran'ı açıp birkaç ayet okudu.

Sami opened the Quran and read a few verses.

O göz açıp kapayıncaya kadar bana katıldı.

She joined me in a wink of an eye.

Sami, kamyon şoförünün kapısını açıp kapattığını duydu.

Sami heard the truck driver open and shut his door.

Golfçü Rick Shiels gibi kesip açıp açamayacağınızı görebilirsiniz.

which you can see if you cut one open, like golfer Rick Shiels.

Ben evde değilsem, sadece kapıyı açıp içeri gir.

If I'm not home, just let yourself in.

O göz açıp kapayıncaya kadar mükemmel yemekler yapar.

She makes excellent meals in the blink of an eye.

Düşünceler göz açıp kapayana kadar tüm dünyada yayılacaktır.

Around the world thoughts shall fly in the twinkling of an eye.

Tom ve ben anahtarla kapıyı açıp içeri girdik.

Tom and I let ourselves in.

- Ağzını aç, dilini çıkar.
- Ağzınızı açıp dilinizi çıkarın.

Open your mouth and stick out your tongue.

- Tom kapıyı açıp gitti.
- Tom kapıyı açtı ve gitti.

Tom opened the door and left.

Göz açıp kapayıncaya kadar, tenis topu büyüklüğünde meyveli börek kaybolmuştu.

In the blink of an eye, the tennis-ball-sized dumpling had disappeared.

Tom, annesi telefon açıp gelmekte olduğunu söyleyince alelacele evine çekidüzen verdi.

Tom started to frantically tidy up his apartment after his mother rang to say she was coming around.

- Tom kitabı açtı ve okumaya başladı.
- Tom kitabı açıp okumaya başladı.

Tom opened the book and started reading.