Translation of "öpücük" in English

0.008 sec.

Examples of using "öpücük" in a sentence and their english translations:

Öpücük şaşırtıcıydı.

The kiss was amazing.

Bir öpücük mü yoksa iki öpücük mü?

One kiss or two?

- Bir öpücük mü iki mi?
- Bir öpücük mü yoksa iki öpücük mü?

One kiss or two?

Öpücük için teşekkürler.

Thanks for the kiss.

O öpücük şaşırtıcıydı.

That kiss was amazing.

Bir öpücük istiyorum.

I want a kiss.

Tom bir öpücük istiyor.

Tom wants a kiss.

Tom'a bir öpücük ver.

Give Tom a kiss.

Bana bir öpücük ver.

Give me a kiss.

Bir öpücük alabilir miyim?

Can I have a kiss?

Ona bir öpücük verdi.

He gave her a kiss.

Tom, Mary'ye öpücük attı.

- Tom blew Mary a kiss.
- Tom threw Mary a kiss.

Babana bir öpücük ver.

Give Daddy a kiss.

Sana bir öpücük vereyim.

Let me give you a kiss.

Ona bir öpücük ver.

- Kiss him.
- Give him a kiss.

Bana bir öpücük ver!

- Give me a kiss.
- Give me a kiss!

Buna öpücük mü diyorsun?

Do you call that a kiss?

O ondan bir öpücük çaldı.

He stole a kiss from her.

Tom bir öpücük almayı umuyordu.

- Tom was hoping to get a kiss.
- Tom hoped to receive a kiss.

Julia kızına bir öpücük veriyor.

Julia gives a kiss to her daughter.

Tom Mary'ye bir öpücük attı.

Tom blew Mary a kiss.

Bir öpücük için harika zamandı.

It was the perfect moment for a kiss.

Anneye bir öpücük vermeye gel.

Come give mommy a kiss.

Bu asla bir öpücük değil.

It's never just a kiss.

Birbirlerine hızlı bir öpücük verdiler.

They gave each other a quick kiss.

Tom, Mary'ye bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a kiss.

Sen bana bir öpücük borçlusun.

You owe me a kiss.

Pekala, bana bir öpücük ver.

All right, give me a kiss.

Bana bir öpücük vermeyecek misin?

Aren't you going to give me a kiss?

Ona hızlı bir öpücük kondurdu.

He gave her a quick kiss.

Hadi, bana bir öpücük ver.

Come on, give me a kiss.

O ona bir öpücük attı.

She blew him a kiss.

Sana bin tane öpücük gönderiyorum.

I send you a thousand kisses.

Bir öpücük mü iki mi?

One kiss or two?

Bu gerçek bir öpücük değildi.

It wasn't a real kiss.

Sana bir öpücük verebilir miyim?

Can I give you a kiss?

Ve sonra ona öpücük verdi.

And then she kissed him.

Bana küçük bir öpücük ver.

Give me a little kiss.

Bana bir öpücük daha ver.

Give me another little kiss.

Tom Mary'ye hızlı bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a quick kiss.

Bir öpücük için mükemmel bir an.

It's the perfect moment for a kiss.

Tom "En iyi öpücük" ödülünü kazandı.

Tom won the award for "Best Kiss".

Tom Mary'ye tutkulu bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a passionate kiss.

Tom Mary'ye romantik bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a romantic kiss.

Sanırım bir öpücük söz konusu değil.

I guess a kiss is out of the question.

Tom Mary'ye büyük bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a big kiss.

Tom'a benim için bir öpücük ver.

Give Tom a kiss for me.

O ona büyük bir öpücük verdi.

He gave her a big kiss.

Gel ve bana bir öpücük ver.

Come and give me a kiss.

Ona benim için bir öpücük ver.

Give him a kiss for me.

Tom Mary'ye şefkatli bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a tender kiss.

Tom Mary'nin yanağına bir öpücük kondurdu.

Tom gave Mary a peck on the cheek.

O aniden bana bir öpücük verdi.

She gave me a kiss suddenly.

O ona hızlı bir öpücük verdi.

She gave him a quick kiss.

Leyla, Sami'ye bir öpücük sözü verdi.

Layla promised Sami a kiss.

Bıyıksız bir öpücük tuzsuz bir yumurta gibidir.

A kiss without a mustache is like an egg without salt.

Tom Mary'ye yanağından hızlı bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a quick peck on the cheek.

Tom Mary'ye formalite icabı bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a perfunctory kiss.

Seninle olamayacağım için, sana bir öpücük gönderiyorum.

Since I can't be with you, I send you a kiss.

Tom Mary'nin ona bir öpücük vermesini istedi.

- Tom asked Mary to give him a kiss.
- Tom asked Mary to kiss him.

Tom Mary'ye sarıldı ve bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a hug and a kiss.

Tom göz kırptı ve bir öpücük attı.

Tom winked and blew a kiss.

Buraya gel ve bana bir öpücük ver.

Come over here and give me a kiss.

Bir öpücük yaşamın en değerli armağanlarından biridir.

A kiss is one of life's most precious gifts.

Tom Mary'ye yanaktan hafif bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a light kiss on the cheek.

Mary onun yanağına küçük bir öpücük verdi.

Mary gave him a little kiss on the cheek.

Tom, Mary'ye yanağından hızlı bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a quick kiss on the cheek.

Mary Tom'a yanağından hızlı bir öpücük verdi.

Mary gave Tom a quick kiss on the cheek.

Tom, Mary'ye yanağından küçük bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a little kiss on her cheek.

Tom Mary'ye yanağından kocaman bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a quick kiss on her cheek.

- Bana bir dondurma alırsan sana bir öpücük veririm.
- Bana bir dondurma alırsan sana bir öpücük vereceğim.

- If you buy me an ice cream, I'll kiss you.
- If you buy me an ice cream, I'll give you a kiss.

Şimdi ihtiyacın olan şeyin bir öpücük olduğunu düşünüyorum.

- I think that what you need now is a kiss.
- I think what you need now is a kiss.

Bıyıksız bir öpücük bir kase tuzsuz çorba gibidir.

A kiss without a mustache is like a bowl of soup with no salt.

O ona uzun ve tutkulu bir öpücük verdi.

He gave her a long, passionate kiss.

Mary Tom'u kucakladı ve ona bir öpücük verdi.

Mary gave Tom a big hug and a kiss.

Tom Mary'ye bir öpücük verdi ve arabadan indi.

Tom gave Mary a kiss and got out of the car.

Tom Mary'ye bir öpücük verdi ve otobüse bindi.

Tom gave Mary a kiss and got on the bus.

Tom Mary'ye bir öpücük verdi ve arabasına bindi.

Tom gave Mary a kiss and got into his car.

Tom, Mary'ye sıkıca sarıldı ve bir öpücük verdi.

Tom gave Mary a big hug and a kiss.

Tom Mary'ye bir öpücük yolladı, arabasına bindi ve uzaklaştı.

Tom blew Mary a kiss, got into his car and drove away.

Tom Mary'ye sarıldı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu.

Tom hugged Mary and gave her a little kiss on the cheek.

Tom Mary'ye göz kırptı ve ona bir öpücük attı.

Tom winked at Mary and blew her a kiss.

Onlar en uzun öpücük için yeni bir rekor kırdı.

They set a new record for the longest kiss.

Tom Mary'ye hızlı bir öpücük verdi ve kapıdan çıktı.

Tom gave Mary a quick kiss and walked out the door.

Tom Mary'ye yanağından bir öpücük verdi ve sonra gitti.

Tom gave Mary a kiss on the cheek and then he left.