Translation of "çekiyordu" in English

0.005 sec.

Examples of using "çekiyordu" in a sentence and their english translations:

Ailem acı çekiyordu.

My family was suffering.

Öğrenciler otostop çekiyordu

The students hitchiked.

Tom acı çekiyordu.

- Tom's hurt.
- Tom's injured.
- Tom was hit.
- Tom was hurting.

Sami film çekiyordu.

Sami was filming.

Sami tespihini çekiyordu.

Sami was fingering his prayer beads.

Sürgün, evinin hasretini çekiyordu.

The exile yearned for his home.

Tom vatan hasreti çekiyordu.

Tom was homesick.

Büyükannem avlusundaki otları çekiyordu.

My grandmother was pulling up weeds in her backyard.

Kız yurt özlemi çekiyordu.

The girl was homesick.

O, çiçek hastalığından çekiyordu.

He was suffering from smallpox.

Polis, Tom'u sorguya çekiyordu.

The police were interrogating Tom.

O vatan hasreti çekiyordu.

She was homesick.

Sami kuşkuları kendine çekiyordu.

Sami kept the suspicions to himself.

Tom sessizce acı çekiyordu.

Tom suffered in silence.

Sami dışarıdaydı, fotoğraf çekiyordu.

Sami was outside, taking pictures.

İnsanlar zorluk ve acı çekiyordu,

People were suffering and struggling,

Yaraları yüzünden korkunç ağrı çekiyordu.

He suffered terrible pain from his injuries.

O belli ki acı çekiyordu.

She was obviously in pain.

Tom nefes almada zorluk çekiyordu.

Tom has been having difficulty breathing.

Tom dikkatini vermede güçlük çekiyordu.

Tom had difficulty paying attention.

Kötü bir baş ağrısı çekiyordu.

He was suffering from a bad headache.

Tom biraz vatan hasreti çekiyordu.

Tom was a little homesick.

Tom arkadaş edinmede zorluk çekiyordu.

Tom had trouble making friends.

Tom Mary'yi bulmakta güçlük çekiyordu.

Tom had difficulty finding Mary.

- Sami anksiyeteden muzdaripti.
- Sami anksiyete çekiyordu.

Sami suffered anxiety.

Oksijene bağlıyken bile nefes almakta güçlük çekiyordu.

Even in oxygen, he was struggling to breathe.

O yıllarda insanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu

In those years, people had difficulty believing this.

Tom hatalı olduğunu kabul etmekte zorluk çekiyordu.

Tom has trouble admitting that he's wrong.

O, nazik bir akıntıya karşı kürek çekiyordu.

He was rowing against a gentle current.

Leyla, anne ve babasının boşanmasından acı çekiyordu.

Layla suffered from her parents' divorce.

Çevre kirliğine karşı olan kampanyada öğrenciler başı çekiyordu.

Students took the lead in the campaign against pollution.

Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.

Tom had trouble remembering what Mary looked like.

- Tom arkadaş edinmekte zorluk çekiyordu.
- Tom arkadaş bulmakta sıkıntı yaşadı.

Tom had a hard time making friends.

Tom hafıza kaybı çekiyordu ve kimliği hakkında hiçbir şey hatırlamıyordu.

Tom suffered memory loss and could not remember anything about his identity.

Dan maksimum güvenlikli bir tesiste ömür boyu hapis cezasını çekiyordu.

Dan was serving a life sentence in a maximum security facility.

Tom sıkıntı çekiyordu, bu yüzden ona yardım etmeyi kabul ettim.

Tom was having trouble, so I agreed to help him.

- Tom derdini Fransızca anlatmakta zorlandı.
- Tom derdini Fransızca anlatmakta zorluk çekiyordu.

Tom had a hard time making himself understood in French.

Daha fazla birim çekiyordu . Kral Joseph ve Jourdan, Vitoria'da mağlup olduktan sonra, Suchet'in

After King Joseph and Jourdan were defeated at Vitoria, Suchet had no option but to pull