Translation of "çıkabilir" in English

0.006 sec.

Examples of using "çıkabilir" in a sentence and their english translations:

Yola çıkabilir miyiz?

Can we hit the road?

Yürüyüşe çıkabilir miyiz?

Can we go for a walk?

Buradan çıkabilir miyiz?

Could we get out of here?

Dışarı çıkabilir miyim?

May I go outside?

O, sorunlarla başa çıkabilir.

He can cope with the problems.

O, onunla başa çıkabilir.

She can handle it.

Yola erken çıkabilir miyim?

Can I take off early?

Yol'a çıkabilir miyiz, lütfen?

Can we hit the road, please?

Başkan zorluklarla başa çıkabilir.

The President is capable of handling the difficulties.

Bir dakikalığına çıkabilir miyim?

May I be excused for a minute?

Yarın işten çıkabilir misin?

Can you get off work tomorrow?

Gerçekle başa çıkabilir misin?

Can you handle the truth?

Tom onunla başa çıkabilir.

Tom can handle it.

Ken'le çıkabilir miyim anne?

Can I go on a date with Ken, Mom?

Biraz dışarı çıkabilir miyim?

Can I go out for a bit?

Tartıya çıkabilir misiniz lütfen?

Can you stand on the scale, please?

Oynamak için dışarı çıkabilir miyim?

Can I go out to play?

Şimdi buradan çıkabilir miyiz, lütfen?

Can we get out of here now, please?

Onunla başa çıkabilir misin, Tom?

Can you handle it, Tom?

Tom gerçekle başa çıkabilir mi?

Can Tom handle the truth?

Yürüyüş için dışarı çıkabilir miyim?

May I go out for a walk?

Dışarı çıkabilir misiniz, lütfen, efendim?

Can you step outside, please, sir?

Gelecek hafta izine çıkabilir miyim?

May I take some time off next week?

Sanırım Tom bununla başa çıkabilir.

- I think Tom can handle it.
- I think that Tom can handle it.

Teröristler her yerde ortaya çıkabilir.

Terrorists can emerge anywhere.

Daha ne sorun çıkabilir ki?

- What else can go wrong?
- What else could go wrong?

Tom kendi başına balığa çıkabilir.

- Tom may go fishing by himself.
- Tom might go fishing by himself.

Gelecek pazartesi yürüyüşe çıkabilir miyiz?

Can we go hiking next Monday?

- Duman ateş olmadan üretilebilir.
- Ateşsiz duman da çıkabilir.
- Duman ateş olmadan da çıkabilir.

Smoke can be produced without fire.

Yapay zekâ farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

AI can turn out in many different ways.

Ben oynamak için dışarı çıkabilir miyim?

May I go out to play?

Oynamak için dışarı çıkabilir miyim, baba?

Can I go out to play, Dad?

Tom baskı ile başa çıkabilir mi?

Can Tom handle the pressure?

Böyle rahatsızlıklar her zaman ortaya çıkabilir.

Such inconveniences can always happen.

Kısa bir yürüyüş için dışarı çıkabilir miyim?

May I go out for a short walk?

- Yukarı gidebilir miyiz?
- Üst kata çıkabilir miyiz?

Can we go upstairs?

- Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
- Eğer Allah bizimleyse kim bize karşı çıkabilir ki?

If God is with us, then who can be against us?

Ve kıyı boyunca yiyecek kaynakları da karşıma çıkabilir.

and also there might be some food sources along the shore.

Belki sizin de evinizin bahçesinden Escobar'ın paraları çıkabilir

Maybe you can get Escobar's coins out of your home garden

Hastalık genellikle çok uygunsuz bir zamanda ortaya çıkabilir.

Illness can often occur at a very inconvenient time.

- Tom'la çıkmamın sakıncası var mı?
- Tom'la çıkabilir miyim?

Is it OK if I go out with Tom?

Böyle bir operasyon ile hangi komplikasyonlar ortaya çıkabilir?

What complications can occur with such an operation?

Sürekli yükselen fiyatların bir sonucu olarak sosyal huzursuzluk çıkabilir.

Social unrest may come about as a result of the endless rising of prices.

- Daha ne ters gidebilir ki?
- Daha ne sorun çıkabilir ki?

- What else can go wrong?
- What else could go wrong?

Bagajımı buraya olduğu yere bırakabilir miyim ve dışarı çıkabilir miyim?

May I leave my luggage here where it is and go out?

İki ülke arasında her an bir ticari sürtünme ortaya çıkabilir.

Trade friction might arise between the two nations at any moment.

Organların satışı yasal hale getirilirse potansiyel sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

If the sale of organs is legalised, potential health problems may arise.

- Tom bunu yaparsa sıkıntı çıkabilir.
- Tom bunu yaparsa problem doğabilir.

- It may cause problems if Tom does that.
- It might cause problems if Tom does that.