Translation of "Ağır" in Dutch

0.011 sec.

Examples of using "Ağır" in a sentence and their dutch translations:

-İş ağır mı? -Çok ağır.

Heb je er problemen mee? -Ja, veel.

Bunlar ağır.

Deze zijn zwaar.

En ağır hâldedirler.

van New Orleans tot Nairobi.

Ağır kokudan mı?

Is het de intense geur?

Sen ağır hastasın.

Je bent ernstig ziek.

Bu yatak ağır.

Dit bed is zwaar.

Bu masa ağır.

Deze tafel is zwaar.

Kitabım çok ağır.

Mijn boek weegt veel.

Bu televizyon ağır.

Dit televisietoestel is zwaar.

Bu bavullar ağır.

Deze koffers zijn zwaar.

Çantam çok ağır.

Mijn tas is heel zwaar.

Bu kitaplar ağır.

Deze boeken zijn zwaar.

Bu kitap ağır.

- Dat boek is zwaar.
- Dit boek is zwaar.

Ağır bir bedeli var.

...kent een enorme prijs.

O ağır yaralı değildi.

Ze was niet erg gewond.

Onun köpeği ağır duyar.

Zijn hond is slechthorend.

Hamala ağır valizini taşıttı.

Zij liet de drager haar zware valies dragen.

Tom ağır sigara tiryakisiydi.

Tom was een zware roker.

O, raftan ağır kutuyu indirdi.

Hij nam de zware doos van de plank.

Yararlar maliyetlerden daha ağır basar.

De voordelen wegen op tegen de kosten.

Onlar sahneyi ağır çekimle gösterdiler.

Ze lieten de scène vertraagd zien.

Bu mavi sırt çantası ağır.

Deze blauwe rugzak is zwaar.

Bu, taşımak için çok ağır.

Het is te zwaar om te dragen.

Tom Mary'den çok daha ağır.

Tom is veel zwaarder dan Maria.

Bu bisiklet berbat, çok ağır.

Deze fiets is verschrikkelijk; hij is te zwaar.

Ağır bir kalp ameliyatı geçirdim.

Ik heb 'n zware hartoperatie gehad.

Ağır kokularını etrafa sürerek sınır belirliyorlar.

Ze markeren hun grenzen met hun geur.

Zavallı serflerin ağır işi yapma zamanı.

Tijd voor de ellendige lijfeigenen om het zware werk te doen.

Ağır yaralı adam hastaneye vardığında ölmüştü.

De zwaargewonde man was al gestorven bij aankomst in het ziekenhuis.

Sence Japonya'daki vergiler çok ağır mı?

Vind je niet dat de belastingen in Japan te hoog zijn?

Onun biraz ağır olabileceğini düşünmüyor musun?

Denk je niet dat het wellicht een beetje zwaar is?

Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.

Ik ben net beter van een ernstige ziekte.

- Tom kötü yaralandı.
- Tom ağır yaralıydı.

Tom was zwaar gewond.

O, ağır bir kalp krizi geçirdi.

Hij overleefde een ernstige hartaanval.

Benim karaciğerim ağır biçimde hasar görmüştür.

Mijn lever is zwaarbeschadigd.

O benden 10 kilo daha ağır.

Hij weegt tien kilo meer dan ik.

Tom'un ağır bir İskoç aksanı var.

Tom heeft een dik Schots accent.

Büyük ve ağır nesneleri ayakta hareket ettiriyorum;

van het verplaatsen en rechtzetten van grote, zware objecten,

Geceleyin havada asılı ağır bir koku var.

Geuren blijven hangen in de nachtlucht.

çünkü onlar da çok ağır kayıplar verdiler.

want ook zij vielen erg zwaar.

- O, yavaşça yürüyor.
- Ağır yürür.
- Yavaş yürür.

Hij loopt langzaam.

Birçok ülkede, ölüm cezası en ağır cezadır.

In veel landen is de doodstraf de zwaarste straf.

İngilizce ağır biçimde Latinleşmiş bir Cermen dilidir.

Het Engels is een sterk gelatiniseerde Germaanse taal.

Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?

Wat is zwaarder, lood of goud?

Ağır trafik gürültüsü beni bütün gece uyanık tuttu.

Het geluid van het zwaar verkeer heeft mij heel de nacht wakker gehouden.

Büyük şehirlerde, örneğin Londra'da, ağır dumanlı sis var.

In grote steden, zoals bijvoorbeeld in Londen, is veel smog.

Bu kutu tek başıma kaldırabilmem için çok ağır.

Deze doos is te zwaar voor mij om alleen op te tillen.

- Bu elektrikli süpürge ağırdır.
- Bu elektrikli süpürge ağır.

Deze stofzuiger is zwaar.

Ama sıcak bir gündü ve Norveçliler ağır ekipmanlarını, özellikle

Maar het was een hete dag, en de Noren hadden hun zware uitrusting, vooral hun

Ve daha ağır bir top havadan daha hızlı düşecektir.

en een zwaardere bal zou sneller uit de lucht vallen.

Aslında ağır astımlı hastam sessizken daha çok risk altında oluyor.

Zo loopt die ene zwaar astmatische patiënt het grootste risico als je hem niet hoort.

Çitadan yedi kat ağır ve görüşü bizimkinden altı kat hassas.

Met zeven keer het gewicht van een jachtluipaard... ...en een zes keer gevoeliger zicht dan het onze...

şaşırttılar ve ağır adam ve erzak kaybıyla onu Portekiz'den çıkardılar.

de Britten en Portugezen Soult en verdreven hem Portugal uit met zwaar verlies aan manschappen en voorraden.

Parstan iki kat ağır olan erkek domuzlar korkulası korumalardır. Riske girmeye değmez.

Mannetjesvarkens van twee keer haar gewicht zijn geweldige bodyguards. Het is het risico niet waard.

Ağır bombardıman, yağmur ve kırık sulama kanallar savaş alanını bir denize dönüştürür

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

Ze weegt 20 procent meer, dus hij heeft al zijn kracht nodig om haar vast te houden.

- Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.

Een aardbeving, van 8.9 op de schaal van Richter, treft Japan en veroorzaakt een enorme tsunami.

- Elin ağır görünüyor. Onu senin için tutayım.
- Elin yoğun görünüyor. Bunu senin için tutmama izin ver.

Jouw hand ziet er zwaar uit. Laat me ze even voor je vasthouden.