Translation of "Gelen" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Gelen" in a sentence and their arabic translations:

Birçoğumuz yanımıza gelen

الكثير منا

Devamında gelen asosyalleşme

التجمعات الاجتماعية اللاحقة

Henüz geçmişten gelen

من الماضي

- Haydan gelen huya gider.
- Selden gelen suya gider.

ما يأتي سهلا يذهب سهلا.

- Haydan gelen huya gider.
- Allah'tan gelen yine Allah'a gider.
- Selden gelen suya gider.

ما يأتي سهلا يذهب سهلا.

Malzemeleri sahne arkasından gelen

سأعطي حاجياتي لغريب لطيف

Içeriden gelen bu huzurun

ببساطة استمتع

Ve sürekli gelen zamları

والمشي لمسافات طويلة قادمة باستمرار

Kolayca git manasına gelen

وهو ما يعني الذهاب بسهولة

Devamında gelen büyük iflaslar

الإفلاس اللاحق

Haydan gelen huya gider.

ما يأتي سهلا يذهب سهلا.

Aydan gelen ışık zayıf.

- ضوء القمر ضعيف.
- ضوء القمر خافت.

Bayağı kavga çıkartmak için gelen,

أتيت لإنهاء الشجار،

Devamında aklıma gelen ilk şey

وأول شيء جاء في بالي هو

Elimden gelen her yolu denedim

حاولتُ كل ما أستطيع،

Gelen mesaj üç kuralı taşımalıydı:

كان يشترط في الرسالة الواردة ثلاثة أشياء:

Başarısızlıkla gelen hayal kırıklığını yaşamazlar.

ولا يواجهون خيبة الأمل التى تصحب الفشل.

Aklıma gelen en iyi sebep:

ها هو أفضل سبب أستطيع التفكير فيه:

önüne gelen her şeyi yutuyor

يبتلع كل ما يأتي أمامك

Arkasından gelen bekçiler kralı filmi

ملك الحراس من وراء الفيلم

Suriye ve Babil'den gelen piyade ...

مشاة من سوريا وبابل

Paraları yoktu. Bisiklet dükkanından gelen

لم يكن لديهما المال، هما من دفعا ليحققا حلمهما

gelen mineralleri çözündüren sıcak su bulunur.

يعمل على تذويب المعادن من الصخور الكامنة.

Işte bana laf sokmak için gelen.

وللتحدث.

Ardından disko topundan gelen parlak noktalar

يتبعها النقاط المضيئة من كرة الديسكو

Aklına gelen tek bir şey vardı.

كان هناك شيئاً واحداً فقط تفكر في القيام به

Şu tepelerden gelen hava akımını hissedebiliyorum.

‫يمكنني حقاً الشعور بالتيار الصاعد‬ ‫القادم من هذه الجروف.‬

Çünkü bu bizim içimizden gelen huzur,

لأنها تتكلم عن السلام في أعماق أنفسنا،

üzerlerine gelen ek suyun ağırlığından taşarlarsa?

ماذا لو انفجرت تلك البحيرات تحت وزن الماء الإضافي؟

Aniden gelen Memlük okları savaşı başlatmıştı.

فتحت السهام المفاجئة للمماليك الإشتباك

Ancak bu kayıp buzul havzasından gelen

لكن هذه الخسارة يمكن أن يتغلب عليها

Veya gelecekten gelen kimseyle de karşılaşmadık

أو لم نلتقي بأحد من المستقبل

Lannes , korkaklık suçlamasının eşiğine gelen bir

أرسل لانز أوامر متكررة له لتوجيه الاتهام للعدو ، بلغة

Fransız personelinin önde gelen üyeleri öfkeliydi!

كان ممثلو الكتيبة الإفرنجية البارزة غاضبون!

Dikkat edin! Gelen bir kamyon var!

انتبه! هناك شاحنة قادمة!

Çin dünyanın önde gelen pirinç üreticisidir.

الصين أكبر مُنتِج للأُرز في العالم.

Bana doğru gelen bir adam gördüm.

رأيت رجلاً يتّجه نحوي.

Fadıl bölgede önde gelen bir doktordu.

كان فاضل طبيبا بارزا في المنطقة.

Benim ve ailemin başına gelen bu şey,

وهذا بالذات ما حدث لي ولعائلتي،

Kanyon'un kıyısına gelen her beş milyon insandan

هل علمتم أن لكل 5 مليون شخص يزور الحافة

Gelen oy miktarını söylüyorum; bin beş yüz.

وكمية الأصوات كانت 1500

1,2 milyondan fazla ormandan gelen veri ile

وببيانات مستخرجة من أكثر من 1,2 مليون غابة،

Arkadan gelen ağlama ve çığlık seslerini duyabiliyordum.

عند انفجار قنابل الغاز المسيل للدموع في الشوارع.

Bu bana iyi gelen bir düşünce yapısıydı,

طريقة تفكير خدمتني جيداً إلى حين،

Derinden gelen gereksinim ve isteklere hitap edebilmeli.

يجب أن يكون صداها مترافقًا مع رغبات واحتياجات عميقة.

Fiona için çalışmak üzere evimize gelen terapist

أقبلت إلينا أخصائية علاجية لكي تعالج ( فيونا).

önüne gelen her şeyi yok ederek ilerliyor

يتقدم من خلال تدمير كل ما يأتي أمامك

İslamiyetin öne gelen imamlarının söylemlerinden yola çıkılarak

بناء على خطابات أئمة الإسلام البارزين

Işte bu güneşten gelen kozmik radyasyon yağmurlarını

هنا المطر الإشعاعي الكوني القادم من هذه الشمس

Veya haber akışlarına gelen şeyler için de.

أو ما يتم دفعه للنشر على صفحاتهم الرئيسية.

önceki bilim fuarları ödüllerimden gelen paraları kullandım.

باستخدام المال الذي حصلت عليه من جوائز مهرجانات العلوم السابقة.

. Asmaa gelen dikkat çekici bir görünüm A

ذلك الظهور الملفت خرج تسريبٌ للعل يقول ان اسماء قد تكون

- Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
- Başa gelen çekilir.

ما لا يُصلَح، تركُهُ أصْلَح.

İngilizce Fransızcadan gelen birçok ödünç kelimeye sahiptir.

استعارت اللغة الإنجليزية كلمات كثيرة من الفرنسية.

Sami, Leyla'dan gelen bir sesli mesajla uyandı.

استيقظ سامي برسالة صوتيّة من ليلى.

çalışmaktan gelen bir kahramanlıksa o zaman bunu yapamayan,

هل البطولية تأتي من العمل الجاد والعمل القانوني،

Bu araştırmayı Duke'a gelen 100 hastaya bakarak yaptılar

لكن هذه التجربة أُجريت على 100 مريض، حضروا إلى جامعة ديوك

Bu mikroplar ve etraflarında meydana gelen kimyasal işlemler

هذه الميكروبات والتفاعلات الكيميائية التي كانت تجري من حولنا،

Ancak tepeler, yollar ve burnuma gelen kokular tanıdıktı.

لكنَّ التلال والطرقات والروائح جميعها مألوفة.

Adına da Türkçe “çoban” kelimesinden gelen Chobani diyeceğiz.

وسنسميه "تشوباني"... وهو يعني 'راعي الأغنام' في التركية."

Bilgisayar bilimcileri muhtemelen aklınıza gelen ilk kişiler olmaz.

ربما لا يكون علماء الحاسوب هم أول من يخطر على بالكم أن تتحدثوا إليهم.

Kuzey Karadenizde yaşayan Barli kabilesinden gelen bir çocuktu

كان من قبيلة برلي التي عاشت شمال البحر الأسود، ورغم أنه كان لا يزال صبيا،

gelen suyun yüksekliği 10 katlı bir binayı geçebiliyor

يمكن أن يتجاوز ارتفاع المياه الواردة مبنى من 10 طوابق

68 yılında Aydın-Nazilli'de dünyaya gelen bu adam

هذا الرجل الذي ولد في أيدين نازلي عام 68

, subaylarına ve daha sonra Mareşallere anlamlı gelen açık,

أوامر واضحة وموجزة ومكتوبة منطقية لضباطه ، ولاحقًا المارشالات.

Avrupa'nın önde gelen Akdeniz gücü ve Venedik Cumhuriyeti

القوة البحرية المتوسطية الأكثر تقدمًا في أوروبا، جمهورية البندقية، ضمّت برفقة

Fakat Birleşik Devletler'de, federal hükümetten gelen mesaj çelişkiliydi.

لكن فى الولايات المتحدة ، الرسالة التى تم إيصالها من الحكومة الفيدرالية كانت متضاربة

Fadıl kendi odasından gelen korkunç sesleri duymaya başladı.

بدأ فاضل يسمع أصوات مروّعة تصدر من غرفته.

Fadıl bodrumdan gelen çok büyük bir ses duydu.

سمع فاضل صوتا مكتوما يصدر من القبو.

Ve bununla gelen aklının gerisindeki kaygı bulutu da yok.

التي تأتي دائماً مع خلفية من هواجس القلق.

Amcamın başına gelen şey dedemin ve ninemin suçu değildi.

ما حل بعمي لم يكن خطأ جدي وجدتي.

Ve bize gelen yarışmacılar da son derece deneyimsizliği ile

والمتسابقون الذين اشتركوا في هذه المسابقة

Zaman, gelgit ve cehennemden gelen kökler ile mücadele ediyorum.

‫أحارب الوقت،‬ ‫والمد والجذور الجهنمية.‬

Yerlerden gelen 1400 insanı bir araya getirmek bir mucizedir.

قادمًا من أماكن مختلفة، هي معجزة.

Bunlar yerel topluluklardan gelen, çoğu daha önce bizzat hapsedilmiş,

وهؤلاء مدافعون شغوفون ومخلصون من المجتمعات المحلية،

İnsanları inandırmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaktı Amerikalılar

سيفعل الأميركيون كل ما في وسعهم لجعل الناس يؤمنون

Arkadan gelen karıncalar bu kimyasal izleri takip ederek ilerliyorlar

النمل من الخلف يتبع هذه الآثار الكيميائية

Beyazid ordusunda Fransız şövalyeleriyle karşı karşıya gelen tek personeldi.

في جيش بايزيد يمكن أن تواجه فرسان الإفرنجة وجهاً لوجه.

Sözleşmedir. Yasal evlilik ve amacı, Mısır'dan gelen resmi rakamların

مكملٌ لشروط عقد الزواج الشرعي والهدف منه الحد من انتشار

Ve bize etkileyici gelen Al Capone gibi katil gangsterlere bakabilirsiniz.

إلى افتنانا برئيس عصابه مثل آل كابون.

Ama ilk Popstar'a bir eleme gecesinde gelen oy miktarını söylüyorum;

ولكن أقول لك أن المسابقة الأولى حصدت أصوات

Arka bahçenizden gelen bir şey için hiç de fena değil.

وهذا ليس سيئًا بالنسبة لشيء يأتي بالأساس من الفناء الخلفي.

Derinlerden gelen bu defineyi toplamaya her yıl yüzlerce insan gelir.

‫كل عام، مئات الناس يأتون‬ ‫لجمع هذه الكنوز من الأعماق.‬

Güneşten gelen zararlı ışınları hey yıl %10 daha az süzüyor

يضر بالأشعة القادمة من الشمس

Gözü gibi bakıyorlar ve dışarıdan gelen düşmanlara karşı ise koruyorlar

يبدون مثل عيونهم ويحمونهم من الأعداء الخارجيين

Benim 2006'da yaptığım gibi, insanlardan gelen iyi niyetli destekler,

هو الدعم بالنية الحسنة من أشخاص مثلي في 2006

Limanın en tepesi olarak gelen Çin anlaşmasını imzaladı. öncelik, ancak

بالاتفاقية الصينية التي يأتي الميناء رأس اولوياتها الا ان

- Fadıl'ın ikincil düşünceleri vardı.
- Fadıl'ın sonradan akla gelen düşünceleri vardı.

- أعاد فاضل التّفكير في الأمر.
- أعاد سامي النّظر في الأمر.

Eğer eksik kalan bir oyun, aklınıza gelen başka bir sokak oyunu

إذا كانت لعبة مفقودة ، لعبة شوارع أخرى تتبادر إلى ذهنك

Napolyon, kazandığı zaferle Soult'u "Avrupa'nın en önde gelen manevrası" olarak nitelendirdi.

بعد الفوز ، وصف نابليون سولت بأنه "المناورة الأولى في أوروبا".

- Sami önde gelen bir plastik cerrahtı.
- Sami önemli bir plastik cerrahtı.

كان سامي جرّاحا تجميليّا بارزا.

Ve Hristiyanlık dinine bir saygısızlık olmasın diye elden gelen bütün imkanlar yapılmıştı

وتم عمل كل الاحتمالات حتى لا يكون هناك أي احترام للدين المسيحي.

Geçmişte bir arkadaşa bakıp çıkacaktım ile başlayıp günümüze kadar gelişerek gelen yalanlar

الأكاذيب التي بدأت مع صديق في الماضي ، بدأت مع

Ayrıca izciler, casuslar ve mahkumlardan gelen düşman hareketleri hakkındaki en son raporlar.

بالإضافة إلى أحدث التقارير عن تحركات العدو من الكشافة والجواسيس والسجناء.

Ormanın yarısı ormanı ziyaret etmeye gelen turistleri barındıracak oteller yapmak için kesilecek.

سوف تقطع اشجار نصف الغابة لبناء فنادق تستضيف السياح الذين جائوا لزيارة الغابة .

Ardından gelen göğüs göğüse savaşta onlara yer verilmedi, Osmanlı generallerinden biri birçok personel

بالاشتباك الذي أعقب ذلك، لم يبق أحد على قيد الحياة، حيث سقط العديد من الطليعة العثمانية

10 bin tanesi Emirlerin Memlükleriydi ve 10 bini ise değişik kökenlerden gelen normal birliklerdi.

و 10.000 من المماليك الأمراء، و10.000 كانوا من القوات النظامية من أصول مختلفة

Kendi hâlindeki vahşi bir hayvan, ziyarete gelen bu garip insan yaratığından ne kazanabilir ki?

‫كيف لحيوان بري يقوم بعمله‬ ‫يستفيد من زيارة ذلك المخلوق البشري الغريب؟‬

Üç yüzyıl boyunca İskandinavya'dan gelen bu pagan korsanlar Avrupa'yı terörize ettiler, baskın yaptılar, gasp ettiler,

لثلاثة قرون ، أرهب هؤلاء القراصنة الوثنيون من الدول الاسكندنافية أوروبا ، وقاموا بالإغارة ، والابتزاز ،