Translation of "Violín" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Violín" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Sabes tocar el violín?
- ¿Sabe tocar el violín?

Keman çalabilir misin?

Toco el violín.

- Keman çalarım.
- Ben keman çalarım.

¿Tienes un violín?

Bir kemanın var mı?

Tom tocó el violín.

Tom keman çaldı.

Ahora está practicando violín.

O, şimdi keman çalışıyor.

¿Sabe tocar el violín?

Keman çalabilir misiniz?

Tom tocó su violín.

Tom kemanını çaldı.

Por cierto, ¿tocas el violín?

Bu arada, keman çalar mısın?

Ella toca bien el violín.

O, güzel keman çalar.

Otra cosa, ¿tocas el violín?

Ve bir şey daha, keman çalıyor musun?

Tom también toca el violín.

Tom da keman çalar.

Tom está tocando el violín.

Tom keman çalıyor.

Toca el violín, por favor.

Keman çalın lütfen.

Tom está tocando el violín ahora.

Tom şimdi keman çalıyor.

Él toca muy bien el violín.

O, çok iyi şekilde keman çalar.

Practica el violín todos los días.

Her gün keman çalma çalışması yapar.

¿Oíste a mi hijo tocar violín?

Oğlumun keman çaldığını duydun mu?

Oímos al niño tocar el violín.

Çocuğun keman çaldığını duyduk.

¿Cómo aprendiste a tocar el violín?

Keman çalmayı nasıl öğrendin?

Eres muy bueno tocando el violín.

Sen keman çalmada çok iyisin.

- A él se le da muy bien tocar el violín.
- Es muy bueno tocando el violín.

Keman çalmada çok iyidir.

El sonido del violín es muy dulce.

Kemanın sesi çok tatlı.

A Einstein le gustaba tocar el violín.

Aynştayn keman çalmayı seviyordu.

Tom lleva un violín bajo su brazo.

Tom kolunun altında keman taşıyor.

Tom pensó que su violín era Stradivarius porque el nombre Stradivarius estaba en la etiqueta dentro del violín.

Tom kemanının bir Stradivarius olduğunu düşündü çünkü Stradivarius adı kemanının içindeki etiketteydi.

Deberías practicar con el violín todos los días.

Kemanı her gün pratik yapmalısın.

El hombre que llevaba un violín parecía molesto.

Keman taşıyan adam üzgün görünüyordu.

Sin duda, hoy te ves fino como un violín.

- Bugün gerçekten turp gibi görünüyorsun.
- Bugün gerçekten çakı gibisin.
- Bugün bomba gibi görünüyorsun gerçekten.

¿Es cierto que Midori toca muy bien el violín?

Midori'nin kemanı iyi çaldığından emin misiniz?

A Tom le encanta tocar melodias irlandesas en el violín.

Tom kemanda İrlanda melodileri çalmayı seviyor.

Tom ha tocado el violín por más de treinta años.

Tom otuz yıldan daha fazla bir süredir keman çalıyor.

El violín, el piano o el arpa son instrumentos de música.

Keman, piyano ve arp müzik enstrümanlarıdır.

Que si practica mucho con el violín, algún podrá tocar muy bien el violonchelo.

sıkı çalışırsa bir gün çello çalabileceğini söylemek gibi.

El mes que viene hará cinco años que él empezó a tocar el violín.

Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.

¿Cuál es la diferencia entre un violín y un piano? El piano quema durante más tiempo.

Keman ve piyano arasındaki fark nedir? Piyano daha uzun süre yanar.

Roger Miller aprendió a tocar la guitarra y el violín. Mucho más tarde, aprendió a tocar la batería.

Roger Miller gitar ve keman çalmayı öğrendi. Çok daha sonra, davul çalmayı öğrendi.

- Tom tiene una salud de fierro.
- Tom parece estar tan fino como un violín afinado.
- Tom parece estar en plena forma.

- Tom formda görünüyor.
- Tom çok sağlıklı görünüyor.
- Tom turp gibi görünüyor.